Türk çağdaş sanatının önemli isimlerinden Bubi’nin ‘Rölyef Kafesler ve Heykeller Sergisi’ ziyaretçileriyle buluşuyor.
Yurt içinde ve yurt dışında birçok kişisel sergi açmış olan Bubi’nin ‘Rölyef Kafesler ve Heykeller’ sergisi 27 Nisan’da, DG Art Project’te kapılarını açtı. Küratörlüğünü Zeynep Öztürk’ün yaptığı ve 27 Haziran’a kadar sürecek olan sergide Bubi, alışılmış malzemelerin dışında; karton, bez ve halatın yanı sıra paçavra gibi atık ürünlere de yer verdi. Sergide bulunan Bubi’nin işlerinde ilkel, yabani örgülerin yanı sıra kimi zaman düzgün inşa edilmiş kafesler ise ressamın birden fazla ruh hâlini gösteriyor.
“İŞLERİMİ YAPARKEN KENDİMİ BIRAKIYORUM, İŞLER KENDİ KENDİNE YAPIYOR”
Bubi, “Her şeyi DG ART Project’in kurucusu ve menajerim Dursun Gündoğdu ile serginin küratörü Zeynep Öztürk hazırladı. İkisine ve arkada görünmeyen kahramanlar var, onlara çok teşekkür ediyorum. Ben yalnızca ürettim. Bu işin işçisiyim. Başka hiçbir konu hakkında bir bilgim veya yollamak istediğim herhangi bir mesaj yok. İşlerimi yaparken kendimi bırakıyorum. İşler kendi kendine yapıyor. Eserlerimi atık malzemelerle üretim yapmam kendi kendine oluştu. İlk önce boyayla yapmaya başladım. Ardından rölyefle çıktım. Bunda çok zorlandım. Rölyefe çıkmak kolay bir şey değil. Ben de marangoz ya da demirci değilim” şeklinde konuştu.
“İŞİN EMEK VE ASİSTANLIĞINI YAPIYORUM”
Bubi atık malzemelerle olan üretim sürecini şöyle anlatıyor:
“Çünkü çarşaf çok pahalı bir malzemedir. Onları burarak yapıyordum. Daha sonra asistanım Harun Özdemir birdenbire farklı bir teknik buldu. Kumaş toplarının ortasında kartondan rulolar var. Onları ezerek bu yöreye çıktık. Harun’a teşekkür etmem lazım. Üretim sürecini çok kısalttı. Ama ben bir işi yaparken hiç baştan düşünmem. O anda kendimi bu serbest bırakıyorum. O iş kendi kendini yapıyor. Ben ise işin asistanlığını ve emeğini yapıyorum.”
“SANAT LASTİK GİBİ SÜREKLİ GENİŞLİYOR”
Sanat hakkındaki düşüncelerini anlatan Bubi, “Her şey sanat olabilir. Hiçbir şey sanat olmayabilir. Bu arkasındaki duruşunuzla ortaya çıkar. Bir de sanatın ne olduğunu hiç kimse bilmez ki sanat, durağan bir şey değil. Lastik gibi sürekli genişliyor. Ben bu tarafa çekiyorum. Bir başkası başka tarafa çekiyor. Yepyeni alanlarla yepyeni bilgilerle yeniden oluşuyor. Ama canlı bir şey yaşayandır. Sanat yaşayan bir sanattır.
Varsa sanat… Ama ben hiçbir zaman için kendime sanatçı demekten hoşlanmam. Ben bu işlerden bahsederken otomatikman işler diyorum. Sanat eseri demiyorum. Yani bunları kutsallaştırmıyorum, tabulaştırmıyorum” açıklamasını yaptı.
“SANAT UYUŞTURUCU GİBİDİR, BİR KERE BAŞLADINIZ MI SONU GELİR”
Yeteneği olan kişilerin sanattan uzaklaşamayacağına da değinen Bubi son olarak şunları söyledi:
“Bu uyuşturucu gibi bir şeydir. Bir kere başladınız mı, sonu gelir. Mesela eskiden futbolculara ‘asıl mesleğin nedir’ diye sorarlardı. Ben de aslen psikolog ve antropoloğum. Disiplinlerimi psikoloji ve antropoloji üzerine aldım. Sanatı kendi kendime yetiştirdim, otodidakttım. Bana da hep ‘asıl mesleğin ne’ diye sorarlardı ama bu komik bir şeydi. Bugün tam tersi, sanatın verdiği güç hiçbir işe benzemez. Bugün burada sergime ziyarete gelenlere Allah sabırlar versin. Buraya kadar gelip yoruldular. İnşallah zevk alacaklar.”
“BUBİ’Yİ AKADEMİK DİLLE DEĞİL, ŞİİRLERİMLE ANLATTIM”
Küratör Zeynep Öztürk ise “Bu serüven ocak ayında başladı. Bubi’yi sanatçı olarak çok iyi tanırım. Ama bireysel bir tanışıklığımız yoktu. Eserleriyle kendisini çok iyi bilirim. Dursun Bey aracılığıyla tanışma fırsatımız oldu. Küratörlük teklif ettiler. Bubi’yi tanıdıktan sonra ‘bu iş olur’ dedim. Kendisini 1-2 saatlik sohbet içinde tanıdığım kadarıyla ‘yazımda mutlaka şiirlerim olacak’ dedim.
Çünkü ben resim yapmanın dışında şiirler de yazıyorum. Bubi’nin eserlerini ve kendisini şiirlerle anlatmayı iç heyecanımla hissettim. Ve bana ‘zaten istediğim bu, samimi ve içten olması. Köşedeki simitçi bile benim yazımı okuduğunda, beni o kadar iyi anlamalı ki yaptığım işi çok iyi anlamalı. Akademik dilde yazım istemiyorum’ dedi. Bu konuda çok iyi anlaştık. Çünkü akademik bir yazıyı sadece akademisyenler anlar” açıklamasını yaptı.
“SERGİNİN YAZISI DA SAMİMİ OLMALIYDI”
Bubi’nin içten, samimi olduğunu vurgulayan Zeynep Öztürk şöyle konuştu:
“Yaptığı işler ise özgün, çılgın ve Bubi’yi yansıtan işler. Bu yüzden bu serginin yazısı da samimi olmalıydı. Çünkü resimler ve Bubi zaten samimi ve içtendi. Burada geri dönüşümden işler görüyorsunuz. Bütün yapılan heykeller, duvar panoları, rölyef çalışmaları olsun, hepsi geri dönüşüm malzemeleri, kumaşlar, ipler, kartonlardan. Bunlar birleştiği zaman ağır kütleler oluşturuyor. Duvar üstünde bir rölyef izlenimi var. Birbirine geçmiş kartonların kumaşların kafes etkisi. Geri dönüşüm ve sürdürülebilirlik günümüzde çok popüler. Ama Bubi bunu geçmişte, 1980’li yıllarda bile kullanmış. Geleceği görmüş aslında.”
Sergiye ev sahipliği yapan Dursun Gündoğdu da “Türkiye’nin ender yetiştirdiği sanatçılardan birinin sergisindeyiz. Serginin küratörlüğünü Zeynep Öztürk’ün yapmasından da çok mutlu olduk. Kendisi bir şair ve sanatçı olarak bize katkılarda bulundu. Bundan sonra da Türkiye’ye sanatı sevdirmeye devam edeceğiz ve güzel işler yapacağız. Sanat birleştiricidir, sanatı sevelim” dedi.