Nazım Çelik denildiği zaman, akıllara kaleme aldığı “Potoger Taşına Veda” isimli kitabı gelir. O kitapta, Balkanlar’da yaşanılan acı-tatlı âziz hatıraları, anlatmış. Ve bu kitabı her manada bir Balkanlar Hizmetkarı yapmış.
Bu yazıyı, Kocaeli ve Balkanlar sevdasını hiç bir zaman unutmayan, Sn. Nazım Çelik Ağabeyime, bir Makedonya Göçmeni olarak “Minnet” bâbında kaleme alıyorum…
GÖÇÜN ŞAHİTLERİ
Makedonya Göçmenleri olan bizler, yoksulluk ve göç kavramlarını adeta iliklerine kadar yaşamış bir neslin evlatlarıyız, torunlarıyız. Bizim büyüklerimizin çok şatafatlı hayalleri ve gâyeleri yoktu. Sadece, Osmanlı İmparatorluğu döneminde çeşitli iskân politikaları neticesinde, Anadolu’nun bağrından göç ettirildikleri Balkanlar’da Din ve Milliyet için mücadele ettiler.
Ve bu mücadelelerini, yeri geldiğinde, tâbir-î câiz ise belki de ceplerinde beş kuruş olmamasına rağmen onurluca sürdürmüşlerdi. Çünkü onların gönülleri zengindi. Sadece dünyevî gâyeler ile başkalarına boyun eğmek, fıtratlarında yoktu ve hiç bir zaman da olmadı! Ne Türklükten vazgeçtiler ne de İslam’dan. Bizim, soy bağı ile geçen hanlarımız, konaklarımız olmadı belki. Fakat büyüklerimizden öğrendiğimiz “Dik Duruş” bizlere miras kaldı.
Göç ise bu âziz insanların hayatlarındaki belki de en büyük tecrübeydi; acısıyla, tatlısıyla! Kolay mıydı? Doğup, büyüyüp, oyunlar oynadıkları toprakları bırakıp Ana Vatan’a dönmek? Balkanlar diyip, ağız ucu ile “Memleket” diyemeyiz, biz! Çünkü Balkanlar’da bizim koskoca bir mâzimiz yatıyor. Belki 300 yıldan fazla yerleşim alanı bilmiş büyüklerimiz, Balkanları. Ne sevinçler, ne acılar saklıdır o asırlarda, kim bilir!
Göçün Şahitleri ile aynı evde yaşadık biz. Aynı sofrayı paylaştık. Yabancımız değillerdi çünkü. Ya babaannemiz ya anneannemiz ya da dedelerimizdi onlar, bizim! Onlar bizdi, biz onlarız! Elbette kolay değildi onların yaşadıkları ve onlarla yaşamak. Hangi çabamız, Göçün zorluğunu unutturabilirdi onlara! Sadece Göç müydü ki onların hayat çileleri? Çoğu, zamane tıp eksikliği ile kaç evladını kaybetmişti! Ama Ana Vatan’da da kolay olmadı, yaşama tutunmak! Kendilerinden ve akrabalarından başka hiç kimseyi tanımıyorlardı.
Yoksulluk deseniz, had safhada! Ev yok, bark yok! Ama mücadele var! Bıkmadılar, usanmadılar ve hep çalıştılar. Kendi karınlarını, ev halkının karınlarını doyurabilmek için, alın teri dökerek, emeğin doruğunu vererek çalıştılar. Adeta yıllar sonra ebeveynini gören bir evlat misali Ana Vatan’a sarıldılar. Namuslu ve dürüstçe bir yaşam sürdüler…
VE NAZIM ÇELİK FARKI
Sn. Nazım Çelik Ağabeyim, Kocaeli’nin bağrında, Balkanlar için mücadele etmeyi adeta kendisine kutlu bir “Vazife” bilmiştir. Mesleğinin gazeteci olmasının avantajlarını, her daim kendi kültürünün lehine kullanmıştır. Kültürümüze dair bir yosun tutma vuku bulduysa, o yosunu engin tecrübeleri ve bilgileri ile temizlemek için mücadele etmiştir ve hâlâ etmektedir de! Sn. Nazım Çelik denildiği zaman, akıllara kaleme aldığı “Potoger Taşına Veda” isimli kitabı gelir.
O kitapta, Balkanlar’da yaşanılan acı-tatlı âziz hatıraları, anlatmış. Ve bu kitabı her manada bir Balkanlar Hizmetkarı yapmış. Nasıl mı? Örneğin; “Potoger Taşına Veda” isimli kitaptan elde edilen gelirlerin tamamı, Makedonya’nın Çanaklı köyündeki harap ve bitap düşmüş mezar taşlarının onarımına harcanmıştır. Dedim ya, Balkanlar’da bizim koskoca bir mâzimiz yatıyor, diye!
İşte Sn. Nazım Çelik Ağabeyim, mâzimizi yani atalarımızın belki de viran olmuş mezar taşlarını onararak, ruhlarına Fatiha gönderilmesi için çok güzel bir projeye öncülük etmiştir. Geçmişimiz, bizimdir! Yeryüzünde yürüyeni ile de, toprak altında medfun olanı ile de! Biz geçmişimizi unutursak, geleceğimizi nasıl inşa edeceğiz? Geçmiş ile gelecek arasında köklü bir bağ kurmazsak, toplumca hatalarımızdan nasıl ders alacağız? Biz, bizi unutursak, başkalarına nasıl kendimizi tanıtacağız?…
MİNNET İLE
Bugünlerimizi inşa edebilmek için alın teri dökerek mücadele etmiş, yeri gelmiş yoksulluk had safhada iken bile şerefinden taviz vermemiş; vefat eden büyüklerimizi sonsuz rahmet ve minnet ile yâd eyliyor, hayatta olan büyüklerimize sağlıklı, mutlu, huzurlu ve uzun ömürler diliyorum. Sn. Nazım Çelik ağabeyime kültürümüz için verdiği mücadelede her daim destekçisi olduğumuzu belirterek teşekkürlerimi sunuyorum…