Doç. Dr. Halil Özcan, Pandemide kaygı anksiyete bozukluğu ve depresyon yaşayanlarda artış gözlendiğini söyledi.
Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Araştırma Hastanesi Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Halil Özcan, pandemi döneminde kaygı, anksiyete bozukluğu ile depresyon yaşayanlarda artış gözlendiğini söyledi. Özcan, ‘Hastalanacak mıyım, hastanede yatar mıyım ya da yoğun bakımlık olur muyum?’ korkusunun insan sağlığını olumsuz etkilediğini belirtti.
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Özcan, özellikle kronik hastalığı olanlarda pandemi endişesinin ciddi düzeyde kaygıyı tetiklediğini söyledi. Özcan, “Daha öncesinde herhangi bir şikayeti olmasa da belki bir miktar kaygıya yatkınlığı olan depresyona yatkınlığı olan kişiler, bu süreçte ‘Hastalanacak mıyım, hastanede yatar mıyım ya da yoğun bakımlık olur muyum?’ endişesi taşımaya başladı. Özellikle kronik hastalığı olan insanlarda bu durum ciddi düzeyde bir kaygıyı tetikledi. Bununla birlikte bu kişilerde özellikle son 7-8 aydır kaygı bozukluğu, anksiyete bozuklukları yani beraberinde depresyon gibi rahatsızlıkları sık görmeye başladık” diye konuştu.
Diğer hastalıkların üstüne bir de pandeminin yükü ve stresinin geldiğini belirten Özcan, “Pandemi var, diye diğer hastalıklar bitmedi, onlar aynı şekilde devam ediyor. Bir de üstüne ekstra pandeminin yükü, stresi, izolasyon. Mesela; yaşlı hastalarda evden çıkamamak, sosyal iletişim kuramamak gibi sıkıntılar ortaya çıkardı. Bazı hastalıkları artırdığı muhakkak. Mesela; bunama hastalığı olan hastaların gidişatları bu yönde biraz kötüye gitmiş olabilir. Onun dışında dediğim gibi kaygı bozuklukları çok arttı. Bu süreçte kaygı bozukluğunda özellikle bir miktar depresyonda artış görüyoruz. İnsan sosyal bir varlık, iletişimin eksikliği iletişim desteği alamamak, arkadaşlarıyla sohbet edememek, dışarı çıkıp hava alamamak; bunlar hep insanları etkiledi” dedi.
‘TELEFONLA BİLE OLSUN GÖRÜŞSÜNLER’
Pandemi döneminde psikolojik olarak rahatlamak için tavsiyelerde de bulunan Doç. Dr. Özcan, “Mümkün olduğu kadar insanlar iletişimlerini telefonda bile olsa sürdürsünler. En azından sevdiklerinin sesini duymak görüntülerini görmek rahatlatır. Yasakların olmadığı vakitlerde dışarıda önlemlerini alarak kısa süreli özellikle güneşli havalarda yürüyüşler iyi gelebilir. İletişimde kalmak önemli. Evde muhakkak bir meşguliyet bulmak, kitap okumak, takip etmek yani işte sosyal iletişim araçlarıyla dünyadan kopuk kalmamak. Özellikle okuluna gidemeyen çocukların okuldan geri kalmamaları online bile olsa derslerini takip edebilmelerini sağlamak. Bunlar hep önemli” diye konuştu.
Lise son sınıf öğrencisi Neslihan Pala, pandemide dışarıda oturmayı özlediklerini belirterek, “Evde olduğumuz sürece dışarının kıymetini anladık. Eğitimim aksadı. İnsan evde oturduğu zaman hiçbir şey yapamıyor, ders yapamıyor. Dışarı çıkamıyorsun en fazla çıktığın yer balkon ya da kapının önü, hayattan zevk almamaya başladık” diye konuştu.
Pandemide balkon ve pencerelerden dışarı olan özlemlerini giderdiklerini belirten Hatice Öter ise “Evde olduğumuz sürece farklı aktivitelerde bulunamadığımız için sosyal medyada vakit geçirmeye başladım. Dışarı çıkmayı, vakit geçirmeyi özledik. Balkonlardan, pencerelerden dışarı bakmaya başladık. Artık pandeminin sona ermesini, hastalığın bitmesini istiyoruz” dedi.