CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, 14 Mayıs seçimlerine 3 gün kala Bursalılarla buluştu. Kılıçdaroğlu, “İlk kez bir otoriter yönetimi, demokratik yollarla değiştirme şansını yakalayacağız” dedi.
CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, “Bütün dünya duysun. Bizim iki kırmızı çizgimiz var. Bayrağımız ve vatanımız. Bayrak ve vatan, bizim iki kırmızı çizgimizdir. Demokraside elbette ki büyük aksamalar oldu. Ama ilk kez bir otoriter yönetimi, demokratik yollarla değiştirme şansını yakalayacağız. Ve bu şans dünya siyaset tarihine miras bırakacağımız önemli bir adım olmuş olacak. Bunu gerçekleştirecek olanlar da bu ülkenin gençleri. 5 milyon 300 bin genç sandığa gidecek oy kullanacak, otoriter bir yönetimi, demokratik yollarla değiştirecek” dedi.
CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, 14 Mayıs seçimlerine 3 gün kala Bursalılarla buluştu. Uçakla Yenişehir Havalimanı’na gelen Kılıçdaroğlu’nu, partisinin milletvekili adayları karşıladı. Kendisini bekleyen gençlerle fotoğraf çektiren Kılıçdaroğlu, daha sonra konvoyla Bursa’ya gitmek üzere hareket etti. Bursa’nın Setbaşı semtindeki tarihi bir çay bahçesinde kendisini bekleyen DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’la buluşan Kılıçdaroğlu, Ankara’da uğradığı silahlı saldırıda hayatını kaybeden eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in, Emirsultan Mezarlığı’ndaki kabrini de ziyaret ederek, dua etti.
‘SANDIĞA BAYRAM HAVASI İÇİNDE GİDECEĞİZ’
Mezarlık ziyaretinin ardından Gökdere Meydanı’ndaki miting alanına giden CHP Lideri, sandık çağrısı yaparak, “Değişime hazır mısınız? Söz mü? Sandığa gideceğiz değil mi? Ama sandığa bir bayram havası içinde gideceğiz. Sabah kahvaltımızı yapacağız, karnımızı doyuracağız. Akrabamız, komşumuz, yakınımız, dayımız, amcamız ikna edeceğiz beraber gideceğiz. Bir bayram havası içinde oyumuzu kullanacağız. Söz mü? Niye diyorum Türkiye’ye baharlar gelecek diye. Bunun için söylüyorum. Huzur içinde gideceğiz. Otoriter bir yönetimi demokratik yollarla değiştireceğiz. Ve tüm dünyaya örnek olan bir hamleyi gerçekleştireceğiz.
Bu güzel ülkemizde hep beraber huzur içinde yaşamak için, benim size bir sözüm var. 85 milyonun Cumhurbaşkanı olacağım. Ayrım yapmayacağım. Hiçbir ayrım yapmayacağım. Herkesi kucaklayacağım. Seçimin kaderini gençler ve kadınlar belirleyecek. Sanki bir halkın özgürlük umutları, ‘Kemal dedem’ diyorsun. Meraklanmayın gençler. Siz hiç endişe etmeyin hiç. Bakın gençler size bir sözüm var. Biliyorum, tweet attığınız zaman anneleriniz, babalarınız, ‘Aman ha oğlum, kızım sakın tweet atma, başımız belaya girer’ diyorlar. Ama ben size söz veriyorum. Seçimden sonra istediğiniz gibi tweet atacaksınız. Hiç kimse kapınıza dayanmayacak. Özgürce yaşayacaksınız bu ülkede. Özgürce.
Sandığa giderken, geçen seçimlerde AK Parti’ye veya Milliyetçi Hareket Partisi’ne oy veren bir kardeşimizi de ikna edeceksiniz. Diyeceksiniz ki, ‘Türkiye’nin hali meydanda. Mutfaklara bakın yangın var. Pazara çıkamaz haldeyiz. Bizim evlatlarımız işsiz güçsüz. Saraydakiler beş yerden, altı yerden aylık alırken bizim evlatlarımızın işi gücü bile yok. Asgari ücretle çalışıyor. Aldığı asgari ücretle geçinme şansı yok, ev tutma şansı yok, kira ödeme şansı yok.
Mutfaklarda yangın var. Gel kardeşim Kılıçdaroğlu diye bir adam çıkmış ortaya. Diyor ki ben Türkiye’yi düzelteceğim. Gel gidelim deneyelim. Ve Kılıçdaroğlu’nu Cumhurbaşkanlığı koltuğuna hep beraber oturtalım. Bu zor bir görev, ikna edeceksiniz. Bunu yapmaya söz veriyor musunuz? Bir kişi, en az bir kişi ikna edeceksiniz, beraber sandığa gideceksiniz. Ve ondan sonra göreceksiniz, bu ülkeye gerçekten baharlar gelecek. Bu ülkede gerçekten huzur olacak. Bu ülkede gerçekten beraber yaşayacağız” diye konuştu.
‘BAYRAK VE VATAN BİZİM İKİ KIRMIZI ÇİZGİMİZ’
14 Mayıs seçimin ilk kez oy kullanacak gençlere seslenen Kılıçdaroğlu, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Bu meydandan söyleyeyim. Bütün dünya duysun. Bizim iki kırmızı çizgimiz var. Bayrağımız ve vatanımız. Bayrak ve vatan, bizim iki kırmızı çizgimizdir. Bu ülkenin kuruluşunda hep beraber atalarımız görev aldı. Dedelerimiz görev aldı. Güzel bir ülkede yaşayalım diye. Evlatlarımız güzel bir ülkede yaşasın diye. Ama bugün geldiğimiz noktada her evde sıkıntı varsa bir sorunumuz var demektir. Demokraside elbette ki büyük aksamalar oldu. Ama ilk kez bir otoriter yönetimi, demokratik yollarla değiştirme şansını yakalayacağız.
Ve bu şans dünya siyaset tarihine miras bırakacağımız önemli bir adım olmuş olacak. Bunu gerçekleştirecek olanlar da bu ülkenin gençleri. 5 milyon 300 bin genç sandığa gidecek oy kullanacak, otoriter bir yönetimi, demokratik yollarla değiştirecek. Dolayısıyla bu ülkenin gençleri, bu ülkenin tarihine önemli bir miras bırakmış olacak. Bu mirasın sahibi gençler ve kadınlar olacak. Her ikisini de kadınları da ve gençleri de göreve davet etmek de benim görevim.”
‘HUDUT, YOL GEÇEN HANINA DÖNDÜ’
İktidara geldikleri takdirde 2 yıl içerisinde Suriyeli sığınmacıları ülkelerine göndereceklerini söyleyen Kılıçdaroğlu, “Askere gidenler bilirler, ‘Hudut namustur’ diye yazar. Yani huduttan kimse geçemez. Kontrolü olmadan kimse geçemez. Ama hudut yol geçen hanına döndü. Elini kolunu sallayan geliyor. Afganistan’dan geliyor, Afrika’dan geliyor, Suriye’den geliyor. Söz en geç 2 yıl içinde bütün Suriyeli kardeşlerimizi Suriye’ye uğurlayacağız. En geç 2 yıl içinde öyle bir noktaya geldi ki bizim evlatlarımız işsiz. Sorunu çözmemiz lazım. Ama asla ırkçılık yapmadan onların yollarını, okullarını, köprülerini, kreşlerini Avrupa Birliği fonlarıyla yapacağız. Bizim müteahhitler yapacak.
Can ve mal güvenliklerini sağlayacağız ve göndereceğiz. Şimdi onların oylarına talip oluyorlar. Onları vatandaş yapalım da efendim işte acaba bize seçimlerde oy verir mi vermez mi? Bunun hesabını yapıyorlar. Bizim hesabımız vatan sevgisidir. Bizim hesabımız bayraktır. Bizim hesabımız vatandır. Dolayısıyla kendi ülkemde özgürce yaşamak istiyorum. Onlar da kendi ülkelerinde özgürce yaşasınlar. Onların da karnı doysun ama arzu ederlerse bizim ülkemize turist olarak gelebilirler, eğlenebilirler. Turist olarak başımızın üstünde yeri var” dedi.
‘BAY KEMAL TÜRKİYE’Yİ ADALETLE YÖNETECEK’
Konuşmasında liyakat vurgu yapan Kemal Kılıçdaroğlu, “Benim saraylarda oturma gibi bir merakım yok. Benim saraylarda oturmak gibi bir derdim yok. Sizler gibi yaşıyorum. Mütevazı yaşıyorum. Evimde huzur içindeyim. Zaten benim mutfağımı hepiniz biliyorsunuz aşağı yukarı. Orada huzur içindeyim. Saraylarda değil, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Çankaya’sını Allah nasip ederse çıkacağız. Ve oradan millete hizmet edeceğiz. Mütevazı yaşayacağız. Topluma örnek olacağız. Devleti yöneten kişi devleti liyakatle yönetir. Bilgiyle yönetir, birikimle yönetir. Ahlakla yönetir, erdemle yönetir. ‘Ben istediğimi yaparım’ devlette yoktur. Ve devlet bir kişinin iki dudağına asla teslim edilemez. O nedenle devleti bilgiyle, birikimle, ahlakla, erdemle ve liyakatle yöneteceğiz. Bunun da sözünü size veriyorum. Bir tarafa yazın. Göreceksiniz. Bay Kemal Türkiye’yi adaletle yönetecek. Hiçbir ayrım yapmadan yönetecek” diye konuştu.
’27,5 YILIMI BU İŞE VERDİM’
Göreve geldiğinde hiçbir çocuğun yatağa aç girmeyeceği sözünü veren Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
“Köy tüzel kişiliklerini biliyorum. Büyükşehir yasasında değişiklik yapacağız. Köy tüzel kişiliklerini iade edeceğiz. Mal varlıklarını iade edeceğiz. Meraklanmayın. Ayrıca bütün köylerde, okulları açacağız. Öğrenciler, öğretmenler köylere gidecek. Ve köylerde Ferhat ile Şirin’in buluştuğu gibi öğretmenle öğrenciyi buluşturacağım. Hiç meraklanmayın. Cumhuriyet’in 100’üncü yılında 100 bin öğretmen ataması yapacağız.
Böylece taşımalı sistem, şu sistem bunların tamamını bitireceğiz. Kırsalda, köyde öğretmen olacak. Köyde kadın çalışıyorsa, köyde gençler varsa onların sosyal güvenlik primini de devlet ödeyecek. Böylece köyde çalışan kadının bir geleceği olacak. Ve diyecek ki, ‘Sosyal devlet benim güvencemdir. Ben yaşlandığım zaman, çalışamaz noktaya geldiğim zaman emekli aylığımı alacağım ve evimde oturacağım. Torunlarıma bakacağım’ diyecek. Onlara her türlü güvenceyi sağlayacağız. Aile Destekleri Sigortası, endişe etmeyin. Bay Kemal’in cumhurbaşkanlığında hiçbir çocuk yatağa aç girmeyecek. Hiçbir fakir ailenin elektriği kesilmeyecek. Hiçbir fakir ailenin doğal gazı kesilmeyecek.
Hiçbir fakir ailenin suyu kesilmeyecek. Bunların tamamını yapacağız. Aile Destekleri Sigortasıyla her aileye asgari gelir güvencesi sağlayacağız. Bunu söylediğim zaman diyorlar, ‘Parayı nereden bulacaksın?’ Bilmiyorlar, bu kardeşiniz 27,5 yıl devlette çalıştı. Bütçe nasıl yapılır, gelir nasıl toplanır, israf nasıl önlenir. Yahu 27,5 yılımı bu işe verdim. Devleti bilirim, devletin ne olduğunu bilirim, devletimiz büyüktür, devletimiz güçlüdür, bütün bunların hepsini sağlayabilir. Bana diyorlar ki, emekli için de onu da söyleyeyim. Bayramda, Ramazan Bayramı’nda inşallah emeklilerimiz aylıklarını çekmeye giderken, aylık dışında orada 15 bin liralık ikramiyelerini de görecekler. 15 bin lira. Unutmayın.
Emekliler gidince aylıklarının yanında onu da görecek. Diyorlar ki, ‘Parayı nereden bulacaksın?’ Sen 5’li çeteye para buluyorsun da ben vatandaşa mı bulamayacağım? Sen baronlara para buluyorsun da ben vatandaşa mı bulamayacağım? Onlar yandaşları için, Bay Kemal vatandaş için çalışır. Nokta. Kul hakkı yemedim, kul hakkı yedirmeyeceğim. Bir daha ifade ediyorum. Kul hakkı yemedim, kul hakkı yedirmeyeceğim. Şimdi ben bunu söylüyorum, Cumhur İttifakı’na dahil olan liderlerde desinler, ‘Kul hakkı yemedim, kul hakkı yedirmeyeceğim’ diye. Söyleyemiyorlar. Niye söyleyemiyorlar? O zaman bütün mütedeyyin kardeşlerime sesleniyorum.
Eğer kul hakkına saygı duyuyorsanız, kul hakkı yiyenlerin arkasından gitmeyin. Onlara oy vermeyin. Suça ortak olmayın. Bunu da hafızanızın bir yerinde tutun. Artık bu devletin soyulmasına göz yummamalıyız. Yiye yiye doyamadılar. Emin olun, yiye yiye doyamadılar. Hepsini götürdüler, malları yurt dışına. Hepsini son kuruşuna kadar getireceğim. Bay Kemal tamamını getirecek. Ve millete verecek o paralarım tamamını.”
‘YAPANIN YANINA KAR KALMAYACAK’
Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in mezarını ziyaret ettiğini de hatırlatan Kılıçdaroğlu, “Sinan Ateş’in mezarına uğradık. Bir hocamız Fatiha’yı okudu hep beraber. Benim adım Kemal’se Sinan Ateş’in katillerini kulaklarından tutup adalete teslim edeceğim. Kimse unutmasın. Gaffar Okkan’ın katillerini de bulup onların da kulaklarından tutup adalete teslim edeceğim. Hiç kimsenin endişesi olmasın. Hiç kimsenin, hiç kimsenin, bunları yapanın yanına kar kalır mantığını değiştireceğim. Yapanın yanına kar kalmayacak.
Milletin hakkını hukukunu yiyenler bunun hesabını vermek zorundadır. Bunu yapmadığımız takdirde devleti niye yönetiyoruz? Hangi gerekçeyle devleti yönetiyoruz? Devlet dediğiniz adaletle yönetilir. Devletin dili adalettir diyoruz. O zaman adaleti her yerde, her koşulda mutlaka sağlayacağız. Mutlaka sağlayacağız. İki grup beni sevmez. Benim Cumhurbaşkanı olmamı asla istemez. Bir beşli çeteler, iki uyuşturucu baronları. Uyuşturucu baronlarının da kökünü bu topraklardan kazıyacağım. Hiçbir uyuşturucu baronuna asla nefes aldırmayacağım. Vallahi de billahi de her şey çok güzel olacak.
Bu ülkeye huzuru getireceğim huzuru. Bu ülkede her evde huzur, her evde bereket olacak, inanın. Sizin için, ülkem için, bayrağım için, devletim için çalışacağım. Bu ülkede asla ve asla yüzünüzü yere eğdirmeyeceğim. Bir kez daha ifade ediyorum. Asla ve asla hiçbir vatandaşımın yüzünü yere indirmeyeceğim. Herkes bu ülkenin caddelerinde, sokaklarında özgürce, yukarıya bakarak, göğe bakarak, huzurlu bir şekilde gezecek, onurlu bir şekilde gezecek” ifadesini kullandı.
‘BU SİSTEM DEĞİŞMEDEN İNSANIMIZIN YÜZÜ GÜLMEZ’
Kılıçdaroğlu’ndan önce miting alanını dolduran kalabalığa, Millet İttifakı ortakları seslendi. Platforma önce Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu çıktı. Karamollaoğlu, kamu işçilerine yapılan zammı işaret ederek, “Bugünkü şartlarda işte bir zam yapıldı işçi sendikalarına. Yüzde 60. Bu sistemi değiştirmedikten sonra 6 ay sonra gene ters dönecek. Gene aç kalacak insanlar. Sistem bozuk. Ha memura da söz veriyor.
Sayın Kılıçdaroğlu’nun, Cumhurbaşkanı adayımızın ve inşallah 13’üncü Cumhurbaşkanımızın telaffuz ettiği rakamın birkaç yüz lira üstünde. Yetmez, yetmez. Sistem değişmeden rakamların bir manası olmaz. Onun için biz sistemi değiştireceğiz. Adil bir düzen kuracağız ve arkasından da bütün vatandaşlarımızın milli gelirden, adil bir pay almasını sağlayacağız. Erbakan Hoca, 96’da Mesut Yılmaz’dan hükümeti devralıyor. O zaman toplu sözleşme görüşmeleri yapılıyor. Sendikalar, ‘Yüzde 30’un altında bir zammı kabul etmeyiz’ diyor. Devlet de diyor ki, ‘Yüzde 20’den fazlasını veremem’. Hoca başbakanlık koltuğuna oturdu, ‘Getirin bakayım şu hesapları’ dedi. Hesapları getiremediler.
Devletin ne kadar parası var, ne kadar borcu var, ne kadar alacağı var bilmiyorlar çünkü. 2 ay içinde, o zaman havuz sistemi denen tek hesaba geçildi. Sonunda bir de rakamlar geldi. Erbakan hoca dedi ki, ‘Yahu biz tahminimizden de zenginmişiz’. Yüzde 30 değil, yüzde 50. Onun arkasından yüzde 25. Tam yüzde 125 zam yapıldı çalışan insana. Yüzde 125. ‘30 veremeyiz’ diyorlardı. Ne anlatıyorum size, muazzam bir değişiklik meydana gelecek. Bu değişikliği bugün de yapmak mümkün. Ama önce kaçakları tıkamak mecburiyetindesiniz. Önce israfı durduracaksınız. Önce yanlış politikalardan vazgeçeceksiniz. Yolsuzluğu kaldıracaksınız, rafa kaldıracaksınız. Bu kendi nefsini aşağılarda görmekle mümkün. Vatandaşı senin üstünde görürsen bunu yapabilirsin. Yoksa yapamazsın. Onun için diyorum ki bu sistem değişmeden insanımızın yüzünün gülmesi mümkün değil” açıklamasında bulundu.
‘BU SEÇİM ASLINDA BİR SİSTEM DEĞİŞKLİĞİ SEÇİMİ’
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan’ın da gündeminde hükümetin ekonomi politikası vardı. Babacan, şöyle konuştu:
“Bu ülkenin kaderini tek kişiye, Erdoğan’a teslim etmeyin. Son 5 yıldır gördük. Tek imzayla aklına gelen her şeyi yaptı. Son 5 yılda ülkenin ne hale geldiğini gördük. 86 milyonun yaşamını sadece Erdoğan’ın aklına emanet etmeyin. Bir kişinin hatası yüzünden 86 milyonun yoksullaşmasına müsaade etmeyin. Gelin hep beraber şu tek kişilik sistemi değiştirelim. Bu seçim aslında bir sistem değişikliği seçimi. Mevcut tek kişinin keyfine göre hareket ettiği bir sistem mi, yoksa istişareyle ortak akılla ülkenin yönetildiği bir sistem. Tabii ki demokrasiyi tercih edeceğiz. Tabii ki tek aklı değil, ortak aklı tercih edeceğiz. Gelin hep beraber bu bozuk düzeni değiştirelim.
Bakın şu anda karşınızda Millet İttifakı var, büyük bir takım var. Biz buna bir takım oyunu diyoruz. Bir yıldızlar takımı var. Şampiyonlar Ligi var. Tek akıl değil ortak akıl var, ortak akıl. Türkiye kimsenin gelişigüzel deney yapacağı bir laboratuvar değil. Bu ülkenin insanları da kolay değil ya. Gerçekten yeter artık. 86 milyon birden büyüktür. Türkiye birden büyüktür. Türkiye birinden büyüktür. Bakın bir tek kişinin keyfi yönetimi sonucunda bir ülke nereden nereye geldi en önemli göstergelerinden bir tanesi paramızın değeri değil mi? Bursa’da, ekonominin güçlü olduğu, ekonominin konuştuğu bu ilimizde bu 200 liranın şöyle bir dakikada size hikayesini anlatayım.
Bakın arkadaşlar bu 200 liralık banknot var ya 2009 yılında tedavüle çıktı. 2009 yılında bu 200 liranın değeri tam 134 dolar ediyordu. 134 dolar. Bugün ne ediyor biliyor musunuz? Bugünkü kurla 9 dolar. Aradaki fark ne? 125 dolar bu paranın değeri düşmüş. Ben şimdi soruyorum arkadaşlar. Herkesin cebindeki bu 200 liralık banknottan tam 125 dolarlık bir değeri kim çaldı, kim aldı? Ne oldu? Paramızın değerine ne oldu? Yazık ya. Bakın arkadaşlar bu enflasyon var ya enflasyon. Enflasyon modern ekonomi döneminin en büyük hırsızlık aracıdır. Milyonların cebinden enflasyon yoluyla çalarsınız. Enflasyonun geldiği nokta malum. Cumhuriyet tarihinin en yüksek enflasyonu. Son 3 gün, bitiyor inşallah. 3 gün sonra geliyoruz.
Ortak akılla, 6 partinin gücüyle ülkemizi ayağa kaldıracağız inşallah. 3 gün sonra, hükümeti müşahit bir yerde indireceğiz. 3-5 kişinin zenginleştiği değil, toplumun, milletimizin, topyekun zenginleştiği bir Türkiye’nin hemen inşasına başlayacağız. Ama hakla, adaletle, özgürlükle büyüyeceğiz. Hukuk olmadan olmaz. Ne kadar hukuk, o kadar ekonomi. Ne kadar adalet, o kadar ekonomi. Ne kadar demokrasi, o kadar ekonomi. Hakkı düştüğü yerden kaldıracağız. Hukukun üstünlüğünü sağlayacağız. Ve her daim adaletle hareket edeceğiz.”
‘İMRALI’DAN KİM MEKTUP GETİRDİYSE, TERÖRLE İŞ BİRLİĞİ YAPAN ODUR’
Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ise konuşmasında, Cumhur İttifakı’nın iddialarına yanıt vererek şunları söyledi:
“Şimdi tutturmuşlar, başka söyleyecekleri bir şey kalmadı. Diyorlar ki güya teröristler bize destek veriyor. Bu şahıslar bize terörist demeye kalkıyorlar. Bre insafsızlar. Bre vicdansızlar. Siz, bizim herhangi bir terör örgütüyle irtibatımızı biliyorsanız çıkarın hakkımızda soruşturma açın. Ama biz, sizin terör örgütleriyle irtibatınızı biliyoruz. Kırmızı bültenle aranan Osman Öcalan’ı kim televizyonlara çıkardıysa teröristle iş birliği yapan odur. İstanbul seçimlerinde seçimi kazanmak için İmralı’dan kim mektup getirdiyse, terörle iş birliği yapan odur.
Değerli kardeşlerim, yurtdışından yabancı bir devlet başkanından ‘Aptal olma’ mektubu alanlar gidecek. Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin onurunu yaşatanlar gelecek mi? Söz mü? Ve dahi Osman Öcalan’ı televizyonlara çıkartıp terör propagandası yapanlar gidecek, milli birliği, bütünlüğü korumak için gece gündüz çalışanlar gelecek. Değerli kardeşlerim, ikincisi, bunlar dini değerlerimizi, manevi değerlerimizi istismar ediyorlar. Eğer ülkede kendilerinden farklı düşünen kişilere kafir diyen bir yönetim varsa, o yönetimden hesap sormak dinen de bizim borcumuzdur. Bursalılar şu meydanda toplananlara kim kafir diyebilir? Dinimizi, diyanetimizi asla kullanmaya kalkmasınlar. Yalan söyleyerek, ‘Diyanet İşleri Başkanlığı kapatılacak’ diyerek iftira atıyorlar.
İşte buradan sesleniyoruz. 13’üncü Cumhurbaşkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’yla birlikte din ve vicdan özgürlüğü teminat altına alınacak. Hiç kimse inancından dolayı düşüncesinden dolayı fikrinden dolayı asla mahkum edilemeyecek. Gerçek din ve vicdan özgürlüğünü getirmeye var mısınız? Söz mü? Şimdi bakınız üçüncü istismar konuları da ekonomide milli, yerli diyerek ortaya attıkları iddialar. SİHA’lar, İHA’lar tekrar söylüyoruz, her seferde söyledik. Hiçbir savunma sanayi tesisi asla durmayacak. Ama hiç kimse de Türk Silahlı Kuvvetleri’nin savunma ihtiyacından kaynaklanan rant elde etmeye kalkmayacak. Herkes savunma sanayinin gelişmesi için çaba sarf edecek.”
‘NE SENİN ÖFKENDEN KORKARIZ NE MERMİNDEN KORKARIZ’
Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in ölümünün üzerinden MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’yi de eleştiren Davutoğlu, “Bizi tehdit ediyorlar. Sayın Bahçeli, Bursalı Sinan Ateş’in hesabını ver, Bursalı Sinan Ateş’in. Sen vermezsen Allah şahit olsun, Bursalılar şahit olsun, biz o hesabı mutlaka soracağız. Mutlaka soracağız. Dönmüş bize, ateş çemberinden kaç kez geçmiş bizlere, mermi gösteriyor Sayın Bahçeli. Sayın Bahçeli, ne senin o öfkenden korkarız, ne merminden korkarız, ne de hizmet ettiğin Erdoğan’ın yolsuz düzeninden korkarız” diye konuştu.