Erciyes Üniversitesi (ERÜ) Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Elif Funda Şener ile Fransa Nice Üniversitesi’nden Prof. Dr. Minoo Rassoulzadegan’ın 2011 yılında başladığı otizm çalışmalarında yeni bir aday gen tanımlandı.
‘CC2D1A’ adı verilen ve Türkiye’de sadece Kayseri’deki araştırma merkezinde bulunan fare modelleri üzerinde çalışılan gen, uluslararası veri tabanına kaydedildi. Otizm için bu genin önemine vurgu yapan Şener, “Laboratuvarda yürüttüğümüz çalışmalarda otizm için yeni aday genlerden bir tanesini keşfettik. 2016 yılında Türkiye’deki otizm hastalarında bu genin farklı şekilde düzenlendiğini gösterdik” dedi.
ERÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Biyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Funda Şener, Türkiye’nin en büyük araştırma merkezi olarak bilinen ERÜ Betül Ziya Eren Genom ve Kök Hücre Merkezi’nde (GENKÖK) otizm üzerine 2011 yılında çalışma yapmaya başladı. Genom ve Transgenik Birimlerinde Fransa’nın Nice Üniversitesi’nden Prof. Dr. Minoo Rassoulzadegan ile iş birliği yapan Şener, Türkiye’deki ilk ve tek gen ifadesi silinmiş (knock-out) modeli olan CC2D1A fareleri ile çalışmalar yaptı. Türkiye’de sadece GENKÖK bünyesinde bulunan bu model fareler dışında diğer otizm modelleri de oluşturabilme imkanı bulan Türk ve Fransız bilim insanlarının 13 yıllık çalışması sonucu otizm tedavisinde yeni bir aday gen tanımlandı. CC2D1A geni otizm için aday gen olarak Şubat 2024’te uluslararası veri tabanına kaydedildi. Prof. Dr. Şener ve Prof. Dr. Rassoulzadegan’ın şimdiki hedefi ise elde ettikleri sonuçlar ışığında tanı kitleri geliştirilmesine katkı sağlayarak buna yönelik patent için çalışmalarını sürdürüyor.
‘HEM HAYVAN MODELİ HEM DE KLİNİKTE ARAŞTIRMA YAPMAYA DEVAM EDİYORUZ’
ERÜ GENKÖK bünyesinde çalışmalarına devam ettiğini ve otizm ile ilgili dünya literatüründe binden fazla genin tanımlandığını söyleyen Prof. Dr. Elif Funda Şener, “Biz de laboratuvarda yürüttüğümüz çalışmalarda otizm için yeni aday genlerden birini keşfettik. Bu gen özellikle merkezi sinir sisteminde görev yapan genlerden bir tanesi olarak karşımıza çıkıyor. 2009 yılında çalışmalara başladık. 2011 yılından beri de bu gen üzerinde hem hayvan modeli hem de klinikte araştırma yapmaya devam ediyoruz. Elde ettiğimiz verilere dayanarak otizmin genetik temelinin olduğunu ama bunun yanında çevresel faktörlerin de işin içine karışarak otizmin doğasını anlamada bizi biraz daha zora soktuğunu düşünmekteyiz. CC21DA geni otizm için yeni aday genlerden bir tanesi olarak belirlenmiştir. Bu araştırmalarımızı da geçen şubat ayında Prof. Dr. Minoo Rassoulzadegan ile bir veri tabanına kaydettirdik. Artık, CC2D1A otizm için aday genlerden biri olarak resmiyete dökülmüş oldu” diye konuştu.
‘DÜNYA GENELİNDE ÇOK AZ SAYIDA KİŞİ BU KONUDA ÇALIŞIYOR’
Yaptıkları çalışmaların gelecekte yapılacak çalışmalar için de kaynak olabileceğini belirten Şener, “Merkezi sinir sisteminde görev yapan bu gen çok farklı moleküler yolaklarla iş birliği içinde olduğu yapılan çalışmalarla önem kazanıyor. Her geçen gün de yeni çalışmalarla bu genin yeni rolleri yeni yolaklardaki keşfi de ortaya konuyor. CC2D1A geni özellikle merkezi sinir sisteminde görev yapması dışında inflamasyon, hücre ölümü ile de ilişkili olduğu ortaya konuldu. CC2D1A geni ifadesi silinmiş yani knock-out olarak adlandırdığımız bir model GENKÖK bünyesinde transgenik laboratuvarımızda mevcut ve Türkiye’de sadece GENKÖK bünyesinde bu farelerle ilgili çalışma yapılmaktadır. Dünya genelinde de çok az sayıda araştırmacının bu genle ilgili çalışma yaptığını görüyoruz. Otizmli hastalarda CC2D1A genine ait mutasyonları ve gen düzeyleri üzerindeki değişimleri 2016 yılında ilk defa biz tanımlamış olduk” ifadelerini kullandı.
‘TANI KİTLERİ GELİŞTİRİLMESİNİ PLANLIYORUZ’
15 yıldır otizm üzerine yoğunlaşan çalışmalar yaptıklarını belirten Prof. Dr. Şener, “Otizm çok kompleks bir hastalık ve karşınızda bu kadar karmaşık bir tablo varken bir hastadan diğerine klinik bulgular çok fazla değişkenlik gösterirken işin altında yatan temel moleküler mekanizmayı çözmek bizim için daha da zorlaştırıyor. Bu süreçte elde ettiğimiz her sonucun çok kıymetli olduğunu düşünüyorum. Sadece hayvan modellemeleri değil, aynı zamanda klinikte de hem hastalar hem de aileleri üzerinde de yapmış olduğumuz çalışmalarımız var. Bunun için de değerli akademisyen arkadaşlarımızla da yıllardır iş birliği halindeyiz. Klinik olarak hastalar üzerinde yapmış olduğumuz çalışmalar da bize özellikle bazı noktalarda çok önemli fikirler sağladı. Bu noktada elde ettiğimiz sonuçlarda özellikle otizm için aile temelli çalışmalar yapmamızın daha kıymetli olduğunu gösterdi. Bu süreç tedaviye yönelik hedeflerin yolunu açtı. Özellikle hayvan modelleri noktasında tedavinin başlatılması bizim ana amaçlarımızdan bir tanesiydi. Bunun altyapısını oluşturduk. Bundan sonraki projelerimizde tedaviye yönelik olacak şekilde planlanmaya başladı. Otizmde bugün için etkin bir tedavi yöntemi bulunmamaktadır. Sadece hastalara eşlik eden ek klinik bulguları hafifletmeye yönelik tedavi seçenekleri sunulmaktadır. Biz de 15 yıllık birikimimizi kullanarak tanı kitleri geliştirilmesini planlıyoruz ve gelecek dönemde de buna yönelik patent çalışmalarımızı ve yeni büyük bütçeli projeler ile tedaviye yönelik bu hedefimizi gerçekleştirmek istiyoruz” dedi.
‘HÜCRE ÖLÜM MEKANİZMALARINI KONTROL ETTİK’
Prof. Dr. Elif Funda Şener’in araştırma ekibinde yer alan ve çalışmalarını GENKÖK bünyesinde yürüten Dr. Halime Dana ise “CC2D1A silinmiş otistik fare modeli üzerinde yaklaşık 11 yıldır çalışmalarımı sürdürmekteyim. TÜBİTAK projeleri başta olmak üzere birçok çeşitli projede, CC2D1A geni silinmiş fare modelleri ve otizm ile ilişkisini araştırdığımız çalışmalarımız güncel olarak devam etmektedir. Çok çeşitli projelerin yanı sıra yüksek lisans ve doktora tezimde de CC2D1A geni silinmiş fareler üzerinde çalıştık. Yüksek lisans çalışmasında CC2D1A geni silinmiş otistik fare modelinde hafıza ve öğrenmeden sorumlu bir beyin bölgesi olan hipokampustaki hücre ölüm mekanizmalarını kontrol ettik. Gerçekten de bu mekanizmada büyük eksiklikler olduğunu gördük ve bu çalışmayı literatüre kazandırdık. Bu değişimin CC2D1A geninin eksikliğinden kaynaklandığını belirledik ve sonraki çalışmalar için planlarımızı yaptık. Doktora tezimde ise literatürde eksik kalan bir konuyu yine CC2D1A geni silinmiş otistik fare modelinde çalıştık. Doktora tezimin sonuçlarını da yakın zamanda paylaşacağız” diye konuştu.