Osmanlı’da Ramazan ayında ayrı bir önem verilir ve çeşitli etkinliklerle eğlenceler düzenlenirdi. Örneğin Tiyatro etkinlikleri, Hacıvat ve Karagöz, Cambaz gösterileri, Orta oyunları gibi çeşitli etkinliklerle bu ayın anlam ve önemi daha çok yaşanıyordu.
Osmanlı’dan günümüze kadar gelen geleneklerde mevcuttur. Bunlardan biri sahur zamanı davulcuların çeşitli maniler eşliğinde insanları sahura kaldırmasıdır. Ayrıca iftar saatlerinde top atışlarının yapılması da bu dönemden günümüze kadar aktarılan gelenekler arasındadır.
Nasıl ki şimdiki zamanda da Eminönü ve Sultanahmet Meydanı gibi yerlerde İftar ve sahur yapmaya gidiyorsak o dönemde de insanlar bu etkinlikleri gerçekleştiriyorlardı. Şekerciler, kızartmacılar, tezgahlarda çeşitli yiyecekler satanlar…Bu zamanlarda Aş Evleri kurulurdu.
Ramazan ayı denildiğinde elbette akla gelenlerden biride Osmanlı sofralarıdır. Zengin Osmanlı mutfağından bu zamana kadar gelen önemli alışkanlıklar bulunmaktadır. Bu aylarda sofralarımızdan eksik etmediğimi pide kültürü buna örnektir. Özellikle de Ramazan ayında önemli yer tutan tatlılarda bu zamandan günümüze kadar gelmiştir. Örneğin mis gibi gül kokusuyla bildiğimiz Güllaç, önemli Osmanlı saray mutfağı lezzetidir. Bir diğeri de Baklava…
Osmanlı’da Ramazan Bayramı sevinçle karşılanırdı…
Ramazan Bayramı devrin padişahı tarafından büyük bir törenle kutlanmaktaydı. Bayramın yaklaştığı günlerde şekerciler ve Kapalıçarşı kuyumcuları sabaha kadar açık olurdu.Ramazan Bayramı’nda ikramlıklar önemli yer tutardı. Gelen misafirlere büyük özen gösterilir, onların memnuniyetine önem verilirdi. Bayramlarda herkes birbirini kutlardı. Bayramda dağıtılan şekerlerde bu zamandan günümüze kadar gelen adetlerden biriydi. Tabi ki o dönemde ki şekerci dükkânları vardı ve daha samimi bir ortam oluşturuyordu.