Osmanlı Devleti’nde fiyatlar nasıl belirleniyordu? Osmanlı Devleti’nin fiyatlar konusunda uyguladığı Narh Sistemini birlikte inceleyelim…
Koronavirüs salgını dünya ekonomisini altüst etti. Üretim ve tüketim boyutunda ciddi sorunlar yaşanıyor. İnsanların alım gücü oldukça düştü. Türkiye’de de son günlerde ürün fiyatları konusunda ciddi tartışmalar yaşanıyor.
Devlet fiyatlarda yaşanan artışları kontrol altına almak için denetimler yapıyor. Bu denetimlerin kalıcı bir çözümü olacak mı bilemiyoruz? Peki varisi olduğumuz Osmanlı Devleti‘nde fiyatlar nasıl belirleniyordu? Osmanlı Devleti’nin fiyatlar konusunda uyguladığı Narh Sistemini birlikte inceleyelim…
Osmanlı Devleti, Dünya’ya 6 asır hükmetti ve 3 kıtada toprakları bulunuyordu. Hoşgörü ve adalet anlayışıyla fetihler gerçekleştirdi. Osmanlı Devleti, kendisinden önceki Türk devletlerinden farklı olarak ilk olarak Avrupa odaklı seferler düzenledi. Bu sebepten ötürü topraklarında, Müslüman, Hıristiyan, Yahudi ve Ermeni milletleri bulunmaktaydı. Avrupa devletidir aslında Osmanlı. Sınırları genişledikçe, yönetim sistemini de yıkılıncaya kadar bu homojen nüfusuna göre belirlemiştir
Fethettiği bölgelerde iskan ve istimalet politikalarını uygulamıştır. Önce gönüller kazanmış sonra da elde ettiği bölgeleri bayındır hale getirmiştir.
Bölge halkına herhangi bir din değiştirme baskısı uygulamamıştır. Tam bir inanç özgürlüğü sağlayarak, fetihlerini kalıcı hale getirmiştir. Bugün Avrupa’da halen daha Osmanlı eserleri varlığını sürdürmektedir.
Osmanlı Devleti, yönettiği her bölgeye hiçbir şeyi dikte etmemiştir. Merkeziyetçi bir yapılanmaya sahip olsa da fethettiği bölgenin tüm şartlarını, özelliklerini dikkate alarak buna göre bir siyaset belirlemiştir. Tarım ve hayvancılığa dayalı olarak tarih sahnesine çıkan Osmanlı Devleti, ekonomisini bu yönde işletmiştir.
Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethiyle başlayan yükselme devrinde denizlerde de hâkimiyet kurulmaya başlanmış ve devletin gelirleri artmıştır. Toprağa dayalı üretim sisteminde uyguladığı sistem ile üretici ve tüketicinin haklarını korumuştur. Osmanlı Devleti topraklarını; Salyaneli, Salyanesiz ve Özel topraklar olarak ayırmıştır.
Özel Topraklar (Hicaz, Trablusgarp, Yemen, Eflak, Boğdan)’dan vergi almamıştır. Salyaneli Topraklar ise yıllık usule göre vergilendirilmiştir. Salyanesiz olanlar normal vergilendirme usulüne göre yapılandırılmıştır. Tabii Tımar önemli bir ekonomik sistem olarak belirlenmiştir. Has ve zeamette Padişah ve devlet memurlarına bağlanan gelirlerdi.
Osmanlı her şeyi vergilendirmiştir kısacası. Ama bu vergilendirme sisteminin temelinde adalet vardı. Haksız kazanç ve zenginleşmenin önlenmesi için takibatlar sıkı tutulmuştur. Herkesin geliri kayıt altına alınmıştır. Ve tabii ki faizden uzak bir ekonomik yapı kurulmuştur.
Osmanlı’da Fiskalizm ve iaşecilik önemli sistemlerden bir tanesidir. Bunların yanı sıra Narh sistemi de ekonominin bel kemiğidir. Bu sistemlerden en önemlisi de Narh sistemidir. Narh sistemini ele almamız gerekiyor.
- Farsça kökenli bir sözcük olan narh, nirh kökünden türetilmiştir.
- Nirh, bir ürüne ödenen ücret ya da biçilen değer anlamına gelir.
- Narh sistemi ilk kez halifelikle birlikte uygulanmaya başlanmıştır.
- Bu sistemde amaç tüketicinin korunmasıdır.
Sistemde temel faktör, satıcıların bir mala yüksek oranlarda zam yapmasını engellemektedir.
Narh koymak olarak da nitelendirilen bu sistemde devlet, ürün fiyatlarındaki taban ve tavan fiyatları kendisi belirler.
Bu sistem ile satışa sunulacak ürünün değeri ve fiyatı belirlenir. Bu önceden belirlenen sistem ile üreticiden tüketiciye kadar ürünün fiyatında ki kontrol sağlanır. Bu yasaklara uymayan esnaf para cezasına çarptırılır. Yani bir kalemin taban fiyatı 10 akçe, tavan fiyatı 20 akçe ise, bunun üzerinde ve aşağısında fiyat belirlenemez. Böylece tüketicinin hakkı korunmuştur. Haksız fiyat artışının önüne geçilmiştir. Devlet uzun yıllar üretim ve tüketimdeki adaletsizliği gidermiştir. Esnaf sürekli denetim ve kontrol altında tutulmuştur. Şeriat ve örfi hukukun gereklerine göre çarşı ve pazarlarda düzen sağlanmıştır.
Diğer taraftan Osmanlı’da rekabet ortamı Baltalimanı Antlaşması’na kadar oluşmamıştır. İngilizlere verilen kapitülasyonlar ile iç pazarda haksız rekabet oluşsa da, bu süreçten önce esnaf arasında herhangi bir rekabet sorunu yoktur. Örneğin bir ilde 5 tane lokanta varsa bu sayının azalması ve çoğalmasına izin verilmemiştir. Kapanan esnafın yerine hemen yenisi tedarik edilmiştir. Ekonomi de süreğen bir politika izlenmiştir.
Her esnafın satacağı mal miktarı da günlük belirlenmiştir. Sistemin statüsü en mükemmelden ayarlanmıştır. Herhangi bir zafiyete fırsat verilmemiştir. Son dönemde yaşadığımız fiyat artışlarına karşın böyle bir sisteme ihtiyacımız olduğunu görüyoruz.
Birtakım işletmelerin, devletin belirlediği kurallar dışında fiyat belirlediğini görüyoruz. Birkaç ay önce de aynı durum yaşanmıştı. Ancak yine aynı durumlara maruz kalıyor tüketiciler. Bu haksız kazançlara bir an önce dur denilmelidir. Tüketicinin hakları tavizsiz korunmalıdır. Devlet ve millet olarak el ele bu sorununda üstesinden gelmemiz gerekiyor. Ekonomimizin hassas olduğu bu süreçte, halka karşı bu haksızlığı yapanlara en ağır cezalar verilmelidir.
Yok dünya şartları, yok ekonomik sistem falan filan bahanelerine yer vermeden bu sorunu da halledelim. Birlik olma günüdür bu zaman bizim için. Kalın sağlıcakla…