Günümüz dünyasının en önemli sorunlarından biri olan “Göçmen ve Sığınmacılar Sorunu”, daha adil ve yaşanılabilir bir dünyanın oluşturulmasının önündeki en büyük engellerden biridir.
Bu sorunun her yıl büyüyerek artması ise sorunun çözümüne yönelik olumlu gelişmelerin sağlanamamasının en büyük nedenidir. Artan göçmen ve sığınmacı sayısına dikkat çekmek amacıyla 2000 yılında 18 Aralık günü Birleşmiş Milletler tarafından “Uluslararası Göçmenler Günü” olarak kabul edilmiştir.
Türkiye’deki sorunların çözülmesi yolunda, yenilikçi düşünceler ve alternatif politikalar geliştiren bir grup yurtseverin oluşturduğu Ortak Akıl Politika Geliştirme Derneği, ‘Göçmen ve Sığınmacılar Sorunu’na dikkat çekerek şu açıklamayı yaptı;
“Uluslararası Göç Örgütü ve Birleşmiş Milletler Ekonomik ve Sosyal İşler Dairesi; 2020 yılı itibari ile dünyadaki göçmen ve sığınmacı sayısını yaklaşık 300 milyon kişi olarak açıklamış olsa da günümüzde bu sayının dünya nüfusunun yaklaşık %5’ine tekabül eden 400 milyona ulaştığı tahmin edilmektedir. Mayıs 2022’de Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği tarafından yapılan bir başka açıklamaya göre ise, dünyada yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalanların sayısı İkinci 2 Dünya Savaşı’ndan bu yana en yüksek seviyeye ulaşarak, 100 milyonu aşmıştır.
“Göçmen ve Sığınmacılar Sorunu”nun ülkemizde gündeme getirdiği mevcut zorlukların ötesinde gelecekte çok daha ciddi ekonomik, sosyal ve siyasi sıkıntılar getirebileceği noktasından hareketle, toplumda ayrıştırıcı ve nefret söylemlerine son verip, ülkemizdeki göçmen ve sığınmacılar için vizyoner ve sürdürülebilir politikalar oluşturulması aciliyet arz etmektedir.
Mevcut siyasi irade ve/veya muhalefet partileri vizyoner politikalar oluşturulması yönünde Ortak Akıl Politika Geliştirme Derneği’nden (OAPGD) bir katkı ve destek istemeleri durumunda bir düşünce kuruluşu olarak OAPGD olarak böyle bir çalışmayı yapmaya hazırdır. Türkiye geleceğe yönelik vizyoner ve sürdürülebilir politikalar oluştururken temel hareket noktası, uluslararası hukuk, ulusal hukuk ve evrensel insan hakları olmalıdır. Geçmişte sınırlarımızın sonuna kadar açılmasının yarattığı mevcut sıkıntıların sorumlusu olarak ülkeye gelen sığınmacılar görülmemelidir.
Sınırlarımızın hakkıyla korunması bu konuda mevcut siyasi iradenin ve bundan sonra iktidara gelecek tüm iktidarların temel önceliği olmalıdır. Sığınmacılardan ve göçmenlerden ülkesine gitmek isteyenler teşvik edilmeli ancak zorla gönderme söylemi ne uluslararası hukuk ne de evrensel insan hakları ile bağdaşmamaktadır. Göçmen ve Sığınmacılar ülkelerine gitseler de; Türkiye’de kalsalar da, kendilerinin Türkiye’ye her zaman katkı ve destek verecek bireyler olmalarını sağlama yönünde vizyoner politikalar oluşturulması elzemdir. 3 Kadim Anadolu topraklarında nefret söylemlerine yer olmamalı ve göçmen ve sığınmacı ailelerin çocukları nefret söylemleri içinde büyümemelidir… Biz birlikte yaşamın ülkemizin geleceğine yeni ufuklar açacağına inanıyoruz.”