Merhaba sevgili yol arkadaşlarım bu hafta nasılsınız? Bu haftanın konusu yargılamak ve affetmek önyargı üzerine..
Biz beşeriz ve çoğu zaman şaşarız. Hatta çoğu zaman acizliğimizi unutarak, kendimizde hak görürüz ve kendimiz dışında herkesi yargılama hakkını buluruz.. Hatta öyle güzel yargılarız ki; malum her konuda uzmanızdır biz…İnsanları dış görünüşleri, düşünceleri, fikirleri, giyim kuşam ve siyasi görüşleri yüzünden hatta yediği içtiğinden çok güzel yargılarız. Çoğu zaman da bilmeden, etmeden, dinlemeden, anlamadan müthiş insafsızca yargılarız. Hatta o da yetmez hüküm verir, daha da ileri gider cezasını keseriz..
Ama bunu yaparken çok önemli bir şeyi unuturuz.. Vicdan sahibi olmak ve tek yargılayanın Allah olduğunu unutmak.. Unutmayalım ki; yargılamak Allah’a mahsustur.. Ve yargıladığımız kişi Allah katında mümin olabilir. Rabbim onu affedebilir, biz kimiz ki onu yargılıyor ve affetmiyoruz. Belki de farkında olmadan Allah’a karşı çıkıyoruz.. Onu affedebileceği bir kulu, biz kimiz ki yargılayıp affetmiyoruz. Ne diyor Mevlana: “Beni yargılamak için benim giydiğim ayakkabıları giyin, benim yürüdüğüm yollardan yürüyün, benim geçtiğim yollardan geçin. O zaman beni yargılayabilirsiniz. “Anlaşıldığı üzere bir insan, bir insanın ne olduğunu bilmeden, tanımadan, anlamadan, yargılayamaz, sorgulayamaz. Bilse de yapamaz ki; yargılamak Allah’a mahsustur.
Birbirimizi hatasını aşikar etmek, affetmemek, ve yüzüne vurmak yada bilmeden önyargılı davranmak büyük ayıptır ve saygısızlıktır.. Yargılamak ve affetmemek Allah’ın El Afüv ve El Rahman ve El Rahim esmalarına karşı durmaktır..
Affetmek hafifliktir. Arınmadır. Affeden insan rahatlar. Affeden insan eğer gerçekten içinden bir şey kalmadan affediyorsa, gerçekten affetmiştir. Öfke ve kin insanı yorar. Ruhsal olarak onu yıpratır. Affettikten sonra Rabbim sana havale ediyorum demek ve içinden de onun hidayeti ve iyiliği için dua etmek güzellik istemek en güzelidir ve en yücesini.
Bununla ilgili Mevlana’nın meşhur bir hikayesi vardır.
Mevlana’nın oğlu Aladdin Veled düşmanlarından kaçarken dergaha sığınır. Mevlana şaşırır ve ne olduğunu sorar. Alaaddin Veled durumu anlatır ve düşmanlarının peşinde olduğunu söyler. Daha sonra Mevlana bunun üzerine şöyle der: “Onlar için iyi niyette ve hayırda bulun ,Allah onları affetsin ve hidayete erdirsin “Bunu duyan Alaaddin Veled :”Bunlar benim düşmanım, sen gelmişsin iyi niyetten bulunuyorsun “der. Bunun üzerine Mevlana : “Onları kötü olabilir ama yargılamak bize düşmez ,oğlum biz niye onlar için iyi ve güzeli isteyeceğiz. Onlar için dua edeceğiz.
Peygamber efendimiz (Sav) bile ona düşman olan Ebu cehili ona o kadar kötülük yapıp kumpas yapmasına rağmen hatta yüzüne tükürmesine rağmen ayağına kaç kere gitmiş ve İslam’a onu davet etmiştir. Aynı zamanda bir çok Yahudi ve Hristiyan ve Süryani ile iş ticaret yapmış konuşmuş onları sohbetlerine ve İslam’a çağırmıştır.
İşte biz böyle hoşgörü timsali bir peygamberin ümmetiyiz…
Yazımıza burada son verirken Einstein’in güzel bir sözüyle bitirmek istiyorum:
Atomı parçalamak insanların önyargılarını parçalamaktan daha kolaydır.
Albert Einstein
Su gibi olun şifa olması niyetiyle. Eyvallah görüşmek üzere canlar..