Prof. Dr. Berkant Ödemiş, su kaynaklarının sonsuz olmadığını ve her geçen gün azaldığını dile getirdi. Önlem alınmadığı takdirde su kıtlığının kaçınılmaz olduğunu kaydeden Ödemiş, “İklim değişikliği ile beraber kesinlikle olacağını bildiğimiz bir durum. Önlem almazsak karşı karşıya kalacağız” dedi.
Hatay MKÜ Ziraat Fakültesi Biyosistem Mühendisliği Arazi ve Su Kaynakları Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ödemiş, son 10 yıl içinde küresel anlamda nüfus artış hızının 2 katı olmasına karşın su kaynaklarının kullanım hızının 6-7 kat artığını söyledi. Ödemiş, bu verilerle gelecekte meydana gelebilecek sorunların önüne geçilebilmesi için tarımda, sanayide ve kentsel kullanımda yeni planlamalara ihtiyaç olduğunu vurguladı. Yapılan araştırmalarda, gelecek dönemde yazın uzun ve daha sıcak günlere maruz kalınacağını belirten Ödemiş, şöyle konuştu:
“Uzun yaz mevsimine maruz kalacağımız için bu dönemlerde yağış miktarları son derece düşük. Özellikle su gereksinimlerini kuyulardan sağlayan kentlerde gelecekte bu miktarların yer altı kuyularındaki bu suların azalması dikkate alınarak gelecekte ne tür önlemleri alacağımız ile ilgili birtakım çalışmaları şimdiden başlatmamız lazım.
Bunun için insani alışkanlıklarımızdan tutun da kentsel kullanımda belediyelerin şimdiye kadar yaptığı birtakım uygulamaları yeniden gözden geçirmemiz lazım. Çim alanları oldukça yüksek miktarlarda su tüketiyor ve bu durumdan kesinlikle kaçınılması gerekir. Belediyeler, çim yerine kurağa dayanıklı daha az su tüketen bitkileri seçmesi gerekiyor. Yaz mevsiminin uzun ve şiddetli geçtiği alanlarda belediyelerin kesinlikle kuraklık analizlerini yapıp, gelecekte su kullanım miktarının nereye kadar artacağını nüfus artış hızını da dikkate alarak planlama yapması gerekiyor.”
‘SU TASARRUFUNU ALIŞKANLIK HALİNE GETİRMELİYİZ’
Türkiye’de ortalama kişi başı su kullanım miktarının 217 litre olduğunu ve bu oranın Avrupa’ya kıyasla 1,5 katı daha fazla kullanım anlamına geldiğini söyleyen Ödemiş, “Dolayısıyla ülkemizdeki kişi başı su kullanım miktarı son derece yüksek. Bunun önlenebilmesi için yapılması gerekenlerin başında ev içerisinde suyu kullanırken dikkat etmemiz gereken bazı hususları hayatımıza sürekli dahil etmemiz lazım ve bunu bir alışkanlık haline getirmemiz lazım.
Örneğin; duş alırken, 2 dakika önce çıkmak bile toplamda önemli miktarda su tasarrufuna neden olur. Evin içerisindeki suyun bozulan musluklardan akan su miktarı son derece büyük. Belediyelerin şehir şebekelerindeki mevcut sorunları nedeniyle şehirlerde kayıp kaçak oranları çok yüksek seviyede, bunun önüne geçilmesi gerekiyor.
Örneğin; bir diş fırçalarken günde 2 defa dişimizi fırçalarsak musluğu kontrollü bir şekilde kullanmamız demek günde 24-25 litrelik su tasarrufuna neden olur. Bulaşık yıkarken bulaşık makinesini kullanmak büyük miktarlarda su tasarruflarına neden olur. Elle yıkamayla kıyasladığımızda ve bu toplamda bir şehir için düşündüğümüzde büyük miktarlarda suyun tasarruf edilmesini sağlayabilir” diye konuştu.
‘ELEKTRİKTEKİ GİBİ KADEMELİ SİSTEME GEÇİLMELİ’
İsrafın önüne geçmek için su ücretlerinin, tıpkı elektrikte olduğu gibi kademeli olarak artırılması gerektiğini söyleyen Prof. Dr. Berkant Ödemiş, şunları kaydetti:
“Elektrik sisteminde olduğu gibi suyu az kullananlar az, çok kullanılan çok ücret alarak, israfın önüne geçmemiz lazım. Atık suların kesinlikle değerlendirilmesi lazım, bunun bir plan program dahilinde özellikle peyzaj alanlarının sulanmasında kullanılabilir. Dünyada bunun örneği çok fazla hatta dünyada öyle ülkeler var ki mesela atık suları tekrar arındırdıktan sonra biyolojik arıtma işleminden geçirdikten sonra tekrar içilebilir hale getirip, bu suyu kullanmak zorunda kalan ülkeler var.
Sorun kapıya dayandıktan sonra biz bir plan oluşturmaya çalışırsak o zaman bazı şeylerde çok geç kalmış oluruz. Bunun önlenebilmesi için yapılması gereken en önemli şey bir su politikasının oluşturulması ve etkin şekilde de halkın bu işe katılımının sağlanması gerekir. Aksi halde gelecekte su kullanımında sıkıntı yaşayabiliriz. Görünen o ki uzun ve sert geçecek yaz mevsimleri yaşayacağız. Aşırı anormallik olduğu günleri yaşayacağız bu kaçınılmaz bir durum. İklim değişikliği ile beraber kesinlikle olacağını bildiğimiz durum şu ki, su kıtlığı denilen bir kavram var ve biz eğer herhangi bir önlem almazsak su kıtlığı ile karşı karşıya kalacağız.
Su kıtlığı demek, istediğiniz anda istediğiniz miktarda su bulamamak demek, su kıtlığı ekolojik olarak bütün canlılar için gerekli olan suyun temin edilememesi karşılanamaması demek, tarım için gerekli olan suyun karşılanamaması demek. Hatta öyle sorunlar yaşayabiliriz ki ileride su bulunamadığı için toprakların ekilebilir toprak nemine ulaşmadığı dönemler yaşayabiliriz. Bütün bunlardan korunabilmek için geniş ölçekli su kaynakları planlamasına ihtiyacımız var. Ateşi yükselmekte olan bir dünyada, yaşadığımız ülkeye, yaşadığımız bölgeye vermemiz gereken en iyi ilaç kesinlikle ve kesinlikle su kıtlığını önleyebilecek çözüm önerileri geliştirecek politikaları bulmak ve buna altyapı sağlamaktır.”