Koronavirüsün ilk ortaya çıkmasının üzerinden iki yıl kadar geçtikten sonra biyolojik yaşamın doğal süreci olarak varyantları hayatımıza girmeye başladı. Omicron ve Covid-19.
Sürecin başında daha virüsle etkin ve kalıcı bir mücadelenin temelleri dahi tam oturtulamamışken varyantlarının hızlı bir şekilde yayılması hepimizi büyük bir endişeye sevk etti. Önce Delta varyantı şimdi de Omicron günlük yaşamda virüs bulaşının bir çeşidi olarak karşımıza çıkıyor.
Bu yazımızda tam adı ile SARS-CoV-S Omicron varyantını tanımaya çalışacağız.
İlk olarak 24 Kasım 2021 tarihinde Güney Afrika’dan Dünya Sağlık Örgütüne bildirildi. Omicron diğer bir Covid-19 varyantı olan Delta’dan yaklaşık 70 kat daha hızlı bir şekilde bronşlarda çoğalabilirken, ona nazaran enfeksiyon şiddeti daha düşük olmaktadır. Bunun nedeni ise derin akciğer dokusuna daha az nüfuz edebilmesidir. Öte yandan enfeksiyonu gerçekleştiğinde ise %91 oranında daha ölümcül olabilmektedir.
Varyantın hastaneye yatış riski de oldukça düşük durumdadır( diğer varyantlardan ve virüsün saf halinden %51 daha az).
m-RNA aşısının 3 dozunu olmak virüsün bu varyantına karşı ciddi bir koruma sağlarken, virüs kaynaklı gelişen yan hastalıkların ortaya çıkmaması içinde çok büyük önem taşımaktadır.
Omicron varyantının belirtileri de virüs ile hemen hemen aynı belirtileri göstermektedir. Bunlar; Öksürük, yorgunluk, burun tıkanıklığı, boğaz ağrısı, burun akıntısı ve son olarak da sık görülmeyen gece terlemesi şeklindedir. Aslında bu semptomların görülmesi diğer daha zararsız varyantlarla Omicron’un ayırt edilmesinin önüne geçmektedir.
Gece terlemesi şeklinde görülen semptom 25 Aralık 2021 tarihinde Londra’da yayınlanan ‘’Zoe Covid’’ isimli araştırmaya ait bir veridir.
Virüsün bu varyantının bulaş oranının diğer varyantlardan çok daha fazla olması aşı üreticisi firmaları ürettikleri aşıları bulaş riskini azaltmak üzere tasarlamaları için yönlendirmiştir. Çünkü diğer varyantlara karşı doğal bağışıklık geliştirmiş olan insanları Omicron’a karşı bağışık olmadıklarını Almanya Ulusal Bulaşıcı Hastalıklar Enstitüsü uzmanı Anne von Gottberg Aralık 2021 de keşffetti.
Virülans; Dünya Sağlık Örgütü Kasım 2021’de Omicron varyantının göstermiş olduğu semptomların diğer varyantların gösterdiği etkilerden hemen hemen hiçbir belirgin farkı olmadığını duyurdu. Gözlemlerin ve tespitlerin kesin olmamasıyla birlikte, Omicron varyantında hastaneye yatışların yaş ortalaması olarak diğer varyantlara göre çok daha düşük olduğu görülmüştür.
Önceki süreçte koronavirüse yakalanmış olanların yaşamış oldukları enfeksiyonlar, bu yeni varyantın ortaya çıkaracağı enfeksiyonların klinik düzeyini etkileyeceği tespit edilmiştir. Fakat yine de Omicron’un öldürücülüğü, virüsün ilk ortaya çıktığı sürecin çok daha altında bir seyir izlemektedir. Buna karşılık Dünya Sağlık Örgütü Genel Müdürü Tedros Adhanom insanların bu yeni varyantı hafife almalarının büyük bir yanılgı olacağını belirtmiştir.
Teşhis; Amerika Birleşik Devletleri Ulusal Sağlık Dairesi Başkanlığı Omicron varyantının birden fazla gen hedefini tespit eden testler Omicron varyantını Covid-19 pozitif olarak sonuçlandıracağını bildirmiştir. Omicron’u Delta varyantından ayırmanın yolu ise S-gen düşüşü veya hedef başarısızlığı olarak belirlenmiştir. Öte yandan varyan dizileme ve bir diğer tanıma yöntemi olan genotipleme ile de tanınabilmektedir.
Önleme; Diğer varyantlarda olduğu gibi, kapalı alanlarda kalabalıklardan uzak durmak, kapalı alanları sık sık havalandırmak, yakın temastan kaçınmak, maskenin doğru kullanımı, sık sık el temizliği ve tabi ki aşıların tam olarak uygulanması. Ayrıca hemen hemen tüm aşı firmaları da ortalama olarak üç ay içerisinde aşılarının bu yeni varyanta karşı etkinliklerini tespit etti ve birçoğu aşılarında modifikasyon gerçekleştirdi.
Tedavi; Deksametazon gibi kortikosteroidlerin ve tocilizumab (Actemra) gibi IL6 reseptör blokerlerinin, daha önceki şiddetli COVID-19 suşları olan hastaları yönetmede etkili olduğu bilinmektedir. Diğer tedavilerin etkinliği üzerindeki etkiler 2021’de değerlendiriliyordu. Monoklonal antikorlar (mAb’ler) tedavileriyle ilgili olarak benzer testler ve araştırmalar devam etmektedir. İn vitro psödotipli virüs verilerine ilişkin klinik öncesi veriler, yüksek oranda korunmuş epitopları kullanmak üzere tasarlanmış bazı mAb’lerin, Omicron ikamelerinin anahtar mutasyonlarına karşı nötralize edici aktiviteyi koruduğunu göstermektedir.
Benzer sonuçlar, kriyo-elektron mikroskobu ve X-ışını verileriyle de doğrulanır; ayrıca, Omikron antijenik kayması ile sergilenen humoral bağışıklığın kaçırılması için yapısal yaklaşım ve moleküler temelin yanı sıra aşı ve terapötik tasarım için korunmuş epitopların hedeflenmesinin önemini sağlar. 7 klinik mAb veya mAb kokteyli, prototipik virüse göre 1-2 büyüklük veya daha fazla büyüklükte nötrleştirici aktivite kaybı yaşarken, sotrovimab’ın ana mAb’si olan S309 mAb, Omicron’u sadece 2-3 kat azaltılmış potens ile nötralize etti. Daha fazla veri, Omicron’un önemli miktarda hümoral bağışıklık kaçırmaya neden olacağını ve sarbekovirüsle korunan bölgeyi hedef alan nötralize edici antikorların en etkili olmaya devam ettiğini gösteriyor.
Aslında, çoğu reseptör bağlama motifine (RBM) yönelik monoklonal antikorlar, Omicron’a karşı in vitro nötralize edici aktiviteyi kaybetti. Başka bir çalışmada incelenen 29 mAb’den sadece 3’ü değişmemiş potensi korudu. Ayrıca, geniş ölçüde nötralize edici sarbekovirüs mAb’lerinin bir kısmı, sotrovimab (VIR-7831), S2X259 ve S2H97 dahil olmak üzere RBM dışındaki antijenik bölgelerin tanınması yoluyla Omicron’u nötralize etti.
Son olarak eldeki veriler gösteriyor ki; 13 Ocak 2022’de BBC, ABD ve Kanada’da hastaneye yatış oranının Avrupa ve Güney Afrika’dan daha yüksek olduğunu bildirdi. Bu, Güney Afrika’dakinden daha fazla sayıda yaşlı insanın bulunmasına, Avrupa’dakinden daha fazla hipertansiyon ve obezite gibi komorbidite prevalansına, kış nedeniyle iç mekanlarda daha yüksek bulaşmanın, ABD’de Avrupa ve Kanada’dan daha düşük aşılama oranının bir kombinasyonuna bağlandı. Ayrıca daha sıklıkla hastaneye yatışa yol açan Delta varyantının hala yüksek prevalansa sahipti.