Ölüm ve yaşam… Kıymetli okurlarım söz verdiğim üzere bu hafta “Dünden Bugüne” isimli yazı dizimin ikincisini yazacaktım lakin yaşanan kederli bir olay nedeniyle farklı bir konuyla karşınızdayım. Bu gecikme için affınıza sığınıyorum.
İsmi; soğuk, çaresizlik, karşı konulamaz bir gerçek olan ölüm! Gerçekten böyle mi acaba? İnsanı ürperten ve var olan her şeye karşı yalnızca ismiyle bile durmayı başaran ölüm bu kadar kötü müdür? Aslında kıymetli okurlarım sorunun cevabı inananlar için kesinlikle “Hayır” olur. O hâlde nedenini kalemim ve bilgim yettiğince açalım.
Âdemoğlu yaratılıştan dünyaya bağlı ve yaşamın gerçekleriyle donatılmış, çepeçevre sarılmış olarak doğar. Bu durum Yüce Allah’ın bizlere verdiği bir lütuftur. Aksi olsaydı bu dünyada yaşamamız gerçekten çok zor olurdu. Nefes almak ile başlayan dünya bağımız sonraları yeme- içme, varlık ve görevler peşinden gitme, sevme ve sevilme mecralarında dolaşma, onlarca duygunun yansımalarıyla ve en önemlisi umut ile yarınlara ulaşmak gayretiyle devam eder. Evvelce, “Umutsuz insan yoktur, en umutsuzu dahi uyanmak için uyur!” diyerek insanın doğası gereği yaşama tutunma savaşına örnek vermiştim. Gerçekten de bu böyledir, aksini iddia etmemiz aslında gerçeği değiştirmez.
İnsanın dünyaya bağlılığı, bağımlılığa dönüşünce bazı şeyleri arka plana atar. Örneğin istek amaçlar peşinde koşarken asıl olan görevleri ihmal eder. Bunun en büyük örneği bana göre inanç konusunda yaşanmaktadır. Bozulan düzende ne yazık ki inancımızın gerekliliğini yerine getirmeme konusunda çok maharetliyiz. Nesiller bu şekilde yetişmeye devam ettikçe inancın insana verdiği çok özel hasletler ve duygular unutulmaya başlanıyor. Yaşam hızlandıkça ve dünyaya bağımlılığımız arttıkça her gün yeni yeni sorunlarla karşılaşıyoruz.
Yeryüzünde yaşanmakta olan bin bir türlü sorun için Allah’ın tek bir sözü yeterlidir. “Gerçekten iman edenler.” Manasında, inanılmaz çözümler yatan bu ilahi cümleyi şimdilik burada bırakıyorum. Takip eden kıymetli okurlarım için ilerleyen zamanlarda tekrar bir başlık olarak açacağım.
Konumuza dönecek olur isek bağımlı olan bizler dünyevi meseleler yüzünden gerçek duyguları unuttuk demiştik. Örneğin Yunus Emre’nin, “Gel gör beni aşk neyledi.” Cümlesindeki aşkın ve yanıp kavrulmanın anlamı aslında sorumuzun temel cevabıdır. Peki, ölüm nedir, neden sanıldığı gibi değildir?
Sevgili okurlarım Arapçada ölüm, “Mevt” kelimesi ile anlatılır. Kelimenin anlamı ise kavuşmaktır. Kavuşmak, istenen, özlenen bir yere gitmek veya özlenen, beklenen ile aradaki engellerin kalkarak bir araya gelinmesidir. İşte sevgili okurlarım, ölüm aslında açılan bir perdedir. Ebedi yurt ile dünya arasındaki engelin aşılmasıdır. Dünya yaşamına “Gurbet hayatı,” denilmesindeki anlamda burada saklıdır. Asıl yurda ve Yaratıcıya kavuşmaktır. Bu noktada Üstat Necip Fazıl KISAKÜREK’İN beni çok etkileyen dizesini sizlerle paylaşmak istiyorum. Çünkü ölüm, ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi.
“Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber.
Hiç güzel olmasaydı ölür müydü Peygamber!”
Sevgili okurlarım insan, nasıl yaşarsa öyle ölür derler, inancımız ve ahlakımızın gerekliliğini yerine getirerek sürdürülen bir yaşamın ölüm yani “Sekarat,” anı eskilerin tabiriyle “Tereyağından kıl çeker gibi,” şeklindedir. Bu nedenle sorulması gereken asıl soru bana göre şudur; nasıl yaşıyoruz, o ana hazır mıyız, Yüce Allah’a kavuşmak bizim için aşk mıdır, ebedi yurda gitmek için hazırlıklarımız tam mıdır?
Sorular çoğumuz için öyle ağır ki, tümüne evet diyebilenler zaten bu sırra erenlerdir. Günah bataklığına dönüşen bu dünyada o an için hazırlık yapmak aklımızda kalan zor sorudur. Cevabını kendimiz dışında kimsenin veremediği soruya inşallah “Evet,” diyebiliyoruzdur. Bana göre zor olan ölüm değil, ölüme hazırlanmaktır.
Dünya varlığını ve görevlerini, hayallerimizi, istek ve arzularımızı bir kenara bırakıp sımsıkı sarılmamız icap eden yol her daim açık lakin gidenlerin sayısı çok az. Onlardan birisi bu yolculuğa dün çıktı, inşallah Rahman’ın rahmetiyle muamele görür ve mekânı cennet olur.
Bu yazıyı kaleme almama neden olan sevgili aile büyüğüm kıymetli dayımın ahret yurduna intikali sebebiyle Rabbimden tüm geçmişlerimize rahmet niyaz ediyor ve hepinize esenlikler diliyorum.