Okullardaki şiddet olaylarında rehberlik servislerine önemli roller düştüğünü söyleyen CEHAMER Kriminoloji ve Şiddeti Araştırma Seksiyonu Başkanı Doç. Dr. Münevver Mertoğlu, “Bizim amacımız cezadan çok, çocukları eğitim sisteminden uzaklaştırmadan onlara destek olmak” dedi.
İstanbul Kültür Üniversitesi’nde ‘Şiddetin, Nörobiyolojik ve Kalıtımsal Nedenlerine Bağlı Suç Davranışlarında, Ceza Sorumluluğunun Değerlendirilmesi’ konulu sempozyum düzenlendi. Sempozyumda İKÜ Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bahri Öztürk, Psikiyatrist ve Almanya Bremen Eyaleti Bilirkişisi Dr. Ute Franz, Prof Dr. Nevzat Alkan, Prof. Dr. Durmuş Tezcan, Doç. Dr Münevver Mertoğlu, Dr. Öğretim Üyesi Özge Gezer konuşmacı olarak yer aldı.
MERTOĞLU: DİSİPLİN CEZALARI FAYDA YERİNE ZARAR VERİYOR
Çocuk ve ergenlerdeki şiddet davranışlarının yetişkin popülasyonuna göre çok daha fazla olduğunu söyleyen Adli Bilimler Uzmanı ve CEHAMER Kriminoloji ve Şiddeti Araştırma Seksiyonu Başkanı Doç. Dr. Münevver Mertoğlu, “Ergenlerin, çocukların hatta yetişkinlerin şiddet davranışlarının, daha çok psikolojik ev sosyal boyutu tartışıldı. Tıp, nöroloji ve teknoloji alanındaki gelişmeler neredeyse tüm davranışlarımızdan beynimizin sorumlu olduğunu ortaya koymuş. Çocuk ve ergenlerde ceza sorumluluğunun değerlendirilmesinde, nörolojik ve genetik nedenlerin de dikkate alınması gerektiğine yönelik, uluslararası bir sempozyum düzenledik.
Türk Ceza Hukuku’nda 12 yaşın altındaki çocukların ceza sorumluluğu bulunmamaktadır. Fakat disiplin ve ceza hukukunu karşılaştırdığımızda bu durumun çeliştiğini görüyoruz. 12 yaşından küçük olan çocuklar adli yönden adam öldürseler dahi ceza sorumluluğu olmadığı için haklarında danışmanlık ve güvenlik tedbirleri uygulanıyor. Fakat diyelim bir ortaokul öğrencisi bu fiillerden birini işlediği zaman okuldan uzaklaştırılıyor. Okuldan uzaklaştırılma cezası aslında öğrencilere çok şey katmıyor. Disiplin cezası yüzünden okuldan uzaklaştırılan öğrenci kendisini psikolojik olarak kötü hissediyor.
Dahası okul değiştirilince çocuk evinden daha uzak olabiliyor. Dolayısıyla maddi ve ekonomik yönden zorluk çekebiliyor, etiketleniyor. Arkadaşlarıyla ilişkilerinde zorlanıyor. Bu çocukların akademik başarılarının daha kötüye gittiğini görüyoruz. Bu cezalar çocuklara fayda yerine zarar veriyor. Bu durum aslında Türk Ceza Hukuku’ndaki 12 yaş altındaki çocuklara ceza verilmemesi durumuyla çelişiyor. Umarım bu konuya ilgili bir değişiklik yapılabilir. Çünkü çocukların topluma kazandırılması ve çocuğun yüksek yararı esas olan” ifadelerini kullandı.
‘OKUL KURALLARI ÖĞRENCİLERLE ÖĞRETİM YILI BAŞINDA PAYLAŞILMALI’
Çocukları yapısı ve gelişim özellikleri gereğince desteklemek gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Mertoğlu, “Çocuklar riskli davranışlarda bulunabiliyorlar. Yapılan çalışmalarda çocukların nörolojik gelişimleriyle düşük korku düzeyi arasında bir ilişki görülmüş. Bu da riskli davranışları arttırıyor. Ayrıca bu riskli davranışlar, diğer öğrencilerden tarafından da görülüp, öğrenilebiliyor. Bu nedenlerle çocukları sisteme kazandıracak, onların eğitimlerini sürdürebilecek önlemlerin alınması gerekiyor. Bu toplantımızda yetişkinlerdeki ceza sorumluluğunu da konuşacağız. Şiddet ve suç içeren davranışların nörobiyolojik ve genetik nedenlerine bağlı durumlarda ceza sorumluluğu nasıl değerlendirilecek? Benim çalışmam çocuk ve ergenlerle ilgili.
Dileğimiz çocukların ve ergenlerin, ergenliği bitimine kadar ve beyindeki gelişim sürecinin tamamlanmasına kadar onlara destek olabilmek ve topluma kazandırmak. Okuldaki riskli davranışlara karşı önlemler almak. Mesela okul kurallarının öğrencilerle öğretim yılı başında paylaşılması son derece önem arz ediyor. Sadece öğrencilerle değil veliler ile de paylaşılmalı. Bunlarla ilgili broşürler verilmeli çünkü çocuklar bu kurallardan habersizdir. Yaptıkları şeylerin bir disiplin suçu sayıldığını ve ceza gerektirdiğini bilmezler.
Okul kuralları ile ilgili hem öğretmen hem öğrenci hem de velilerin bilgilendirilmesi son derece önemli. 2007- 2012 yılları arasında liselerle ilgili işlenen disiplin suçlarıyla ilgili bir araştırma yapmıştım. O dönemde okuldan uzaklaştırma, okul değiştirme, kınama cezaları oldukça fazlaydı. Bizim amacımız cezadan çok, çocukları eğitim sisteminden uzaklaştırmadan onlara destek olmak. Bu konuda okulun rehberlik servisleri çok önemli bir rol oynuyor. O dönemki araştırma sonuçları ile bugün durum nedir bir karşılaştırma yapılabilir” dedi.
FRANZ: ERKEN TEŞHİSTE VELİLER VE ÖĞRETMENLERİN BİRLİKTE ÇALIŞMALARI ÇOK ÖNEMLİ
Almanya’da kliniklerde çocuk ve ergenler ile ilgili şiddete yönelik birçok çalışmanın devam ettiğini belirten Psikiyatrist ve Almanya Bremen Eyaleti Bilirkişisi Dr. Ute Franz, “Çocuklarla ilgili araştırmalarda şiddet uygulayan ve uygulamayanlar ayrı olarak araştırılmalı. Çocuğun nörobiyolojik sorunu olması demek, otomatik olarak şiddete meyilli anlamına gelmiyor. Ailelere tavsiyem, gençlerde şiddete yönelik bir belirti varsa sosyal danışma merkezlerine, doktorlara ve psikiyatristlere başvurmaları. Veliler her zaman çocuklarındaki durumları fark etmeyebiliyor. Bazı durumlarda öğretmenleri fark ediyor; bu nedenle velilerin ve öğretmenlerin birlikte çalışmaları ve teşhisin erken konulması çok önemli” diye konuştu.
ÖZTÜRK: ŞİDDETİN NEDENLERİNİN BİLİMSEL İZAHINI BULACAĞIZ
İKÜ Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bahri Öztürk ise “Biz Milli Eğitim Bakanlığı’yla birlikte okulda şiddetin önlenmesine yönelik bilimsel çalışmaları başlatalı 10 yıl oldu. Son derece verimli bir çalışmaydı. Şiddetin nedenleri araştırıldı. Şimdi de uluslararası akademinin kurulması ile konuya uluslararası bir boyut kazandırdık. Ben eminim ki şiddetin nedenlerinin kalıtsal mı olduğunu, sonradan mı öğrenildiği yoksa her ikisi birden mi olduğunun bilimsel izahını yapıyor olacağız. Yer ve popülasyon değiştikçe araştırma sonuçları da değişiyor. Onun için biz yapacağımız araştırmalarda belli pilot bölgeler seçiyoruz. İnşallah bu konuyu ciddi bir noktaya getireceğiz, kararlıyız” ifadelerini kullandı.