İzmir’de, 30 Ekim 2020’de olan depremde hayatını kaybeden Halil Berk’in (12) annesi Meryem Öztürk (43), AFAD ve AKUT gönüllüsü olarak başka insanlara yardım eli uzattı.
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin İZBETON Kentsel Yapı Müdürlüğü Birimi’nde görev yapan ve deprem anında iş yerinde olan Meryem Öztürk’ün oğlu Halil Berk ve köpeği Alf, 30 Ekim 2020’de Seferihisar ilçesinde meydana gelen 6.6 büyüklüğündeki depremde Bayraklı’daki Barış Sitesi’nde enkazın altında kalıp yaşamını yitirdi. Öztürk, oğlu ve köpeğini kaybettikten sonra, diğer insanlara umut olabilmek için AFAD, AKUT ve yardım derneklerine üye oldu. 3 yıldır üye olduğu dernekler aracılığıyla insanlara yardım eli uzatan Öztürk, Çeşme yangınından, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremine kadar pek çok olayda çalıştı.
‘NELER YAPABİLİRİM DİYE DÜŞÜNDÜM’
Deprem sonrası yaşadığı süreci anlatan Öztürk, “30 Ekim sonrası bir süre kendimle baş başa kalmayı tercih ettim. Bu süre zarfında yapabileceklerimi düşünürken, en uygun olanın bir hayata dokunmak olduğuna karar verdim. Olay anında beklerken, zaman geçmek bilmiyor. O an yaşadığım çaresizlik belki de beni bu noktaya, bu faaliyetlerin içerisinde AFAD ve AKUT’ta olmaya itti.
Depremden sonra ben AKUT ve AFAD’a gönüllü olarak başladım. Her ikisinde de bir eğitim sürecimiz oldu. AKUT’ta şu an operasyonel olarak görev alıyorum. 6 Şubat’ta yaşadığımız Kahramanmaraş merkezli depremde İslahiye’de görev aldım. Oradaki çalışmalara katıldım. Bu tüm Türkiye için çok üzücü bir durumdu. İslahiye’de 10 gün kaldım. Biz İslahiye’ye ilk giden ekipler arasındaydık. İndiğimizde karşılaştığımız manzarayı dile getirmek benim için çok zor. Çevre ve Afet Derneği’nde İzmir Kent Konseyi’nde çalışıyoruz. Bir hayata, bir cana dokunmak insanlık adına, toplum yararına yapabileceklerimi düşünerek devam ettim” dedi.
‘BERK’İN ÖZLEMİ GEÇMEYECEK AMA BAŞKA HAYATA DOKUNARAK İYİ HİSSEDİYORUM’
Oğlunun enkazdan çıkarılmasını 23 saat beklediğini anlatan Öztürk, “30 Ekim’de Berk’i beklerken UMKE’den bir arkadaşımız bana bir fincan çorba getirdi ve bunu içmem gerektiğini söyledi. Berk’e ulaşıldığında onun bana ihtiyacının olacağını ve benim çok güçlü durmam gerektiğini söyledi. O bir fincan çorbayı içtim. Depremden sonra, ‘Hiçbir şey yapamasam bile başka acılar yaşayan insanlara o bir fincan çorbayı götürebilirim’ diye düşündüm. Sonra kendimi operasyonun içinde buldum. ‘Öldürmeyen acı güçlendirir’ derler, bu öyle bir şey. Berk’in özlemi, Berk’in acısı, yaşadıklarımız, hepimiz için çok büyük bir travma. Bunlar geçmeyecek ama bir şeyler yaparak, başka cana, başka hayata dokunarak da ben kendimi daha iyi hissediyorum. Eminim ki Berk de böyle olsun isterdi” ifadelerini kullandı.
‘O ACI HER ZAMAN İÇİMDE’
Deprem anında iş yerinde olduğunu anlatan Öztürk, “30 Ekim’de biz babayla çalışıyorduk. Berk evde yalnızdı, köpeğiyle birlikteydi. Depremi hissettiğim an eve doğru koşmaya başladım. Aslında olup bitenden habersiz bir şekilde koşmaya başladım. Sonra eve ulaştığım an, bir 20 dakika sonra gördüğüm manzara karşısında donup kaldım. O an dizlerimin bağı çözüldü. Bizim binamız dördüncü kata kadar yıkılmıştı.
Ve biz de üçüncü kattaydık. Odalara ulaşmaya çalıştım. Mümkün değildi, ulaşabileceğimiz bir alan yoktu. Mecburen ekiplerin gelmesini, çaresizce bekledik. 23 saat umutla bekledik. Sonrasını bir anne için tarif etmek çok zor. Atlattım mı? Tam anlamıyla değil. O acı, o üzüntü her zaman içimde. Mümkün olduğunca hayatımın geriye kalan zamanını diğer çocuklara, diğer insanlara, ülkeme, vatanıma faydalı olmak adına harcıyorum” diye konuştu.