Obsesif kompulsif bozukluk (OKB), bireyin sürekli tekrar eden düşünceleri olması ve kendisini rahatsız eden bu düşüncelerden uzaklaşmak için bir ritüel, obsesyon gibi sürekli tekrar eden davranışlarda bulunmasıdır.
OKB’li hastalar kontrol edemedikleri düşünceleri ve korkuları nedeniyle hem kendilerine hem de etraflarına rahatsızlık verme eğilimindedirler. Sahip oldukları obsesyonların yol açtığı kaygı ve gerginlik hem kendilerinin hem de etraflarındaki insanların psikolojilerini olumsuz etkiler.
OKB tipik olarak 25 yaşından önce başlar ve genel popülasyonda en sık rastlanan dördüncü tanıdır. Erkeklerde kadınlara göre daha erken bir yaşta başlar ancak kadınlarda daha sık görülür.
Mikrop ya da hastalık kapacağı düşüncesiyle sürekli bedenini temizleme davranışı, belirli nesnelere dokunmadan duramamak, adımlarını ve söylediklerini belirli sayılara uygun bir biçimde saymak, düzenli ve simetrik olmak gibi durumlar OKB’nin belirtileri arasındadır.
Ancak her takıntılı düşünce ya da tekrarlayan davranış OKB belirtisi değildir. OKB’li bireylerin obsesyonları onların başta sosyal hayatları olmak üzere yaşamlarının tamamını etkilemektedir. Örneğin evden çıkarken ütünün fişini çekip çekmediğini kontrol eden bir insan OKB belirtisi göstermezken OKB’li bir kişi bu durumu o kadar çok kontrol eder ki en sonunda dışarı çıkarken yanında ütüyü de götürebilir.
OKB’nin neden ve nasıl ortaya çıktığı bilinmese de genel kanı oluşumunda biyolojik ve çevresel faktörlerin büyük rol oynadığı yönündedir. Örneğin OKB’nin oluşumuna çocukluk çağındaki travmalar sebep olabileceği gibi nörolojik bir anormali de sebep olabilir.
Kendi kendine geçme olasılığı oldukça düşük olan OKB genellikle psikoterapi ve kimi zaman beyindeki serotonin hormonunun arttırılmasına yönelik ilaçlarla tedavi edilebilir. Her psikolojik hastalıkta olduğu gibi kişinin psikoterapiye giderken durumunun farkında olması ve iyileşmeyi istemesi şarttır.