Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Gökhan Yılmaz, “Obeziteyi estetik bir problem olarak algılamak büyük hata. Ölümcül hastalıklara yol açan obezitenin tedavisi, içerisinde cerrahinin de olduğu multidisipliner yaklaşımlarla mümkün” dedi.
Pendik Medipol Üniversite Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Gökhan Yılmaz, obezite cerrahisi hakkında açıklamalarda bulundu. Türkiye’de son yıllarda giderek artan obezitenin vücutta birçok deformasyona yol açtığına değinen Op. Dr. Yılmaz, yaptığı yazılı açıklamada şu ifadelere yer verdi: Hipertansiyon, koroner kalp hastalığı, tip 2 şeker hastalığı, şeker direnci, osteoartrit (romatizma), uyku apne sendromu, depresyon, karaciğer yağlanması, karaciğer sirozu, safra kesesi taşı, inme/felç, bir takım cilt hastalıkları, ruhsal hastalıklar, astım, kas ve iskelet sistemi sorunları, prostat, meme, rahim ve kolon kanseri gelişimi açısından obezite kanıtlanmış bir risk faktörüdür.”
OBEZİTE VE METABOLİK CERRAHİ ARASINDAKİ FARKLILIKLAR
Obezite ve metabolik cerrahi arasındaki farklılıklar konusuna da değinen Op. Dr. Yılmaz, “1950’lerden bu yana uygulanan obezite cerrahisi, diğer adıyla bariatrik cerrahi, kilo verilmesini sağlamak amacıyla yapılan cerrahi girişimlere verilen genel isimdir. Her obezite cerrahisi girişimi, organ ya da organlar üzerinde biyolojik bir sonuç yarattığı için aynı zamanda bir metabolik cerrahi girişimdir. Öte yandan obezite cerrahisi’nin temel amacı kilo verilmesi iken, obez olmayan bireylerde de gerçekleştirilebilen metabolik cerrahi’nin temel amacı başta tip 2 diyabet olmak üzere diğer metabolik hastalıkların tedavisine fayda sağlamaktır. 1980’lerden bu yana tip 2 diyabete yönelik birçok farklı tipte metabolik cerrahi girişiminin etkili olduğu gösterilmiştir” bilgisini verdi.
METABOLİK CERRAHİNİN SAĞLADIĞI FAYDALAR
Metabolik cerrahinin sağladığı faydalara değinen Op. Dr.Yılmaz, sözlerini şöyle sürdürdü: Metabolik cerrahinin en çarpıcı etkisi tip 2 diyabeti olan hastaların büyük çoğunluğunda erken dönemde iyileşme göstermesidir. Kilo veren hastalarda kolesterol yüksekliği, kan basıncı yüksekliği (hipertansiyon), uykuda solunum durması gibi eşlik eden metabolik sorunların iyileştiği görülmüş, kalp damar hastalıklarına bağlı ölümler azalmıştır.
Dünyada olduğu gibi Türkiye’de de obezitenin yükselişte olduğunu vurgulayan Op. Dr. Yılmaz, “Her şeyden önce yeme alışkanlığımızı değiştirmeli ve egzersizlerle bunu desteklemeliyiz” diye konuştu.
TÜRKİYE’DE SAYI ARTIYOR
Dünyada 1.6 milyar fazla kilolu kişi mevcut olmakla birlikte bunların 400 milyonunun obez olduğunu belirten Yılmaz, “Yapılan araştırmalara göre, Türkiye’de erkeklerin beşte birinde yani nüfusun yüzde 21’inde, kadınların yarıya yakını, diğer bir deyişle yüzde 44’ünde obezite belirlenmiştir. Yaygın olarak görülmesinin yanısıra giderek artış göstermesi, çok sayıda yandaş hastalıklara sebep olması nedeniyle önemli bir halk sağlığı problemi olmaya devam etmektedir. Günümüzde aşırı şişmanlık (morbid obezite) hastalığı, cerrahi ya da endoskopik olarak etkili bir biçimde tedavi edilebilmektedir. Obezite tedavisi birçok hastanın yaşam süresini ve kalitesini artırmaktadır” şeklinde konuştu.
OBEZİTE CERRAHİSİ HERKESE UYGULANMAZ
Obezite cerrahisinin beden kitle indeksi 40 ve üzeri olan, uzman denetiminde tıbbi beslenme, egzersiz ve medikal tedavi gibi yöntemler ile zayıflayamayan hastalara önerildiğini söyleyen Yılmaz diğer kriterleri şöyle açıkladı: Vücut kitle indeksi 35 üzerinde olan, yüksek tansiyon, diyabet, uyku apnesi gibi şişmanlığa bağlı yandaş hastalığı olanlara önerilmektedir.
Yapılan araştırmalar, aşırı kilolu ya da obez bireylerin çoğunun egzersiz, diyet ya da iki yöntemi de beraber kendi kendilerine uygulayarak zayıflamaya çalıştıklarını ancak çoğunlukla başarısızlıkla sonuçlandığını ve tedaviyi yarım bıraktıklarını gözlemlenmiştir. Obezite tedavisinde ele alınması gereken konulardan biri de hastanın tedaviye uyumu ve motivasyonu olmalıdır. Tedaviye başvuran kişilere tedavi süreci açık bir şekilde anlatılmalı, destekleyici ve empatik davranılmalıdır.”
AMELİYAT ÖNCESİ SİGARA KULLANIMI SÜRECİ ZORLAŞTIRIR
Yılmaz, obezite ameliyatları öncesinde hastanın dikkat etmesi gereken hususlar hakkındaysa şunları söyledi;
“Hastanın genel sağlık durumunun iyi olması ve herhangi bir bağışıklık sistemi hastalığının bulunmaması gerekir. Aynı zamanda hastanın psikolojik açıdan iyi durumda olması ise ameliyat sonrası iyileşme sürecini etkilemesi nedeniyle gözetilir. Obezite ameliyatı öncesinde sigara ve alkol alışkanlıklarından vazgeçilmesi gerekir. Öyle ki sigara doku oksijenlenmesini bozarak iyileşme sürecini zorlu hale getirebilir.
FAZLA EGZERSİZ YARAR DEĞİL ZARAR GETİRİR
Ameliyat sonrasında, genel sağlık durumuna dikkat edilmelidir. Özel bir beslenme düzeni oluşturulmalıdır. Uzman bir diyetisyenin gözetiminde beslenmek sağlıklı bir şekilde kilo vermeniz açısından hayati önem taşımaktadır. Sigara, alkol ve gazlı içecekler tüketmemek, paketlenmiş hazır gıdalardan kaçınmak, yeterli oranda su içmek, atıştırmalıkları sağlıklı besinlerden oluşturmak, karbonhidrat ağırlıklı besinler tüketmemek, protein içeriği yüksek gıdaları yeteri kadar almak ve kontrollerinizi aksatmamak dikkat edilmesi gereken önemli durumlardır. Doktorun önerdiği oranda egzersizler yapmak gerekmektedir. Aşırı egzersiz yaparak hızlı kilo verilmeye çalışılmasından kaçınılmalıdır. Kişiden kişiye kilo verilmesi farklılık gösterebilir. Kilo kaybı zaman zaman durabilmektedir. Bunlar vücudun verdiği normal tepkiler olarak algılanmalıdır.
PSİKOLOJİK DESTEK ALINMALI
Bu ameliyat sonrası olması gereken köklü hayat değişimleri obez hastaların psikolojik problemler yaşamasına sebep olabilmektedir. Obezite cerrahisi sonrası kalıcı sonuç elde edebilmek amacı ile yaşam boyu uygulanması gereken sağlıklı besin tüketme davranışı bir süre sonra zorlu yaşam koşulları ile birleşerek hastaları zorlayıcı hale gelebilmektedir. Önceden var olan yeme bozuklukları, anksiyete ve depresyon tetiklenebilir veya yeni psikolojik sorunlar ortaya çıkabilir. Ameliyat olmadan önce hastaların psikolojik ve fizyolojik ayrıntılı taramalarının yapılması gelecekte bu gibi problemler ile karşılaşma ihtimallerini bir nebze de olsa düşürmektedir. Bazı hastaların ameliyat sonrası kilo verme ile ilgili gerçek dışı beklentileri olabilmektedir. Bu duruma sebep olmayacak şekilde hastanın ameliyat öncesinde yeteri kadar bilgilendirilmesi çok önemlidir.
AMELİYAT SONRASI HASTANIN İSTİKRARI ÖNEMLİ
Obezlerde, normal popülasyona göre beden imajlarından memnuniyetsizlik, benlik saygısında düşüklük, evlilik ya da birlikteliklerinde mutsuzluk, iş ve sosyal yaşamda yetersizlik, cinsel yaşamlarında güçlük gibi psikososyal problemlere daha sık rastlanır. Obez bireylerde eşlik eden ruhsal hastalıklar normal popülasyona göre çok daha sıktır.
Ülkemizde yapılan çalışmalar obez hastalarda ruhsal hastalık olarak en sık major depresif bozukluk bulunduğu, bunu sırasıyla sosyal fobi, nikotin bağımlılığı, alkol bağımlılığı, kaygı bozukluğu ve obsesif kompulsif bozukluk tanılarının izlediğini bildirmişlerdir. Obezite cerrahisi maalesef ki sihirli bir değnek değildir. Bu operasyon kişinin kilo vermesine yardım etmektedir. Ancak istenilen sonuca ulaşabilmek ameliyat olan bireyin istekli ve istikrarlı mücadelesi ile mümkündür. Unutulmaması gereken en önemli ayrıntı kilo kaybıyla beraber istenilen beden imajına ulaşmak, kişinin tüm sıkıntılarından kurtulacağı anlamına gelmemektedir. Bariatrik cerrahinin başarısı büyük oranda hastanın tıbbi önerilere uyabilme kapasitesine bağlıdır.
Obezite birçok branşı ilgilendiren multidisipliner bir yaklaşım ile tedavi edilebilmesi mümkün olan bir hastalıktır. Cerrahi tedavinin başarısı ve sürdürülebilir olması kişinin beslenme alışkanlıklarını düzenlemesi, yeterli egzersiz yapması ve gerektiğinde medikal destek alması ile mümkündür. Bu tedavi yöntemlerini bir masanın ayakları gibi düşünmek gereklidir. Aksi takdirde tek ayağı olmayan bir masanın dengede duramaması gibi kilo verme mücadelesi de başarısızlıkla sonuçlanabilmektedir.”
OBEZİTE CERRAHİSİ ESTETİK AMELİYAT OLARAK GÖRÜLMEMELİ
Kamuoyunda obezite cerrahisiyle ilgili bilgi kirliliği olduğunu vurgulayan Yılmaz, sözlerini şöyle tamamladı:
Tıp camiasında obezitenin tedavi edilmesi gerektiği ile ilgili bir görüş birliği var. Günümüzde hangi hastalara hangi ameliyatın yapılması gerektiği, kimlerin ameliyat edilmemesi gerektiği gibi konularda genel bir konsensüs oluşmuştur.
Tüm cerrahi girişimlerde olduğu gibi fayda zarar ilişkisi bakımından, obezitenin tedavisi ile sağlık sorunları ve ölüm riskinin azaltılması gibi faydaların yanı sıra cerrahi girişimin yaratabileceği sağlık sorunları ve ölüm riski de dikkate alınmalıdır. Ancak son yıllarda özellikle laparoskopik olarak yapılan obezite cerrahisi/metabolik cerrahi girişimlerinde deneyimin ve cerrahi tekniklerin ilerlemesi dolayısıyla, ölüm riski görece düşüktür.
Ameliyat sonrasındaki 30 gün içerisinde ölüm riski yüzde 0.5’dir ve bu oran, neredeyse safra kesesi ameliyatı ile aynıdır. Dünya sağlık örgütü obeziteyi bir hastalık olarak kabul etmekte ve dünyada açlıktan ölen insan sayısının, fazla beslenmekten ölen insan sayısından az olduğunu belirtmektedir. Bu gerçekten dramatik bir istatistiksel veridir. Obezite cerrahisi ve alternatif tedavi yöntemleri estetik bir ameliyat olarak görülmemektedir. Obezite ciddi bir sağlık sorunudur. Bu bilgiler doğrultusunda doğru hastaya uygulandığı taktirde obezite cerrahisinin hayat kurtarıcı bir yöntem olduğunu söylemek mümkündür.’