Stanley Kubrick; Amerikalı yönetmen, senarist ve fotoğrafçıdır. “Kusursuzluk” kelimesinin vücut bulmuş halidir.
Kubrick, denediği farklı tekniklerin sonucunda sinemanın kaderini değiştirmiş, bir sürü ünlü yönetmene ilham olmuş ve tüm zamanların en iyi yönetmeni olarak kabul görmüştür. Biraz yönetmenin eserlerinden bahsetmek gerekirse.
Kendi çapında kısa metrajlı ufak işlerle başlayan, siyah beyaz işler yapan Kubrick; Gittikçe büyüdükten ilk patlamasını 1960 yılında Spartacus ile yaşıyor. Kırk Douglas’ın başrolünde oynadığı filmde Kubrick, Kırk Douglas’ın sürekli ona karışması sonucu birbirlerine girmişlerdir. Çünkü Kubrick filmlerine başkasının karışmasını istemezdi. Gişede başarı elde ettikten sonra 1962 yılında Lolita filminin çekimleri için İngiltere’ye giden Kubrick, uçak korkusundan dolayı ölene kadar orada kalmış ve Lolita filminin başarısından dolayı şirketten tam yetki alıp 1964 yılında Dr.Strangelove filmini çektikten sonra sinemaya ara vermeye karar vermiştir.
Verdiği arayı bıraktıran bir başyapıt; 2001: A Space Odyssey. Arthur C. Clarke’ın “The Sentinel” adlı hikayesinden uyarlanan film, bir sürü yönetmene ilham kaynağı olmuştur. 1968 teknolojisi ile nerdeyse çekilmesi imkansız olarak görülen yapım, eleştirmenler ve izleyiciler tarafından gelmiş geçmiş en iyi filmlerden biri kabul edilmektedir.
1971 yılında çıkardığı ve Anthony Burgess’ın aynı isimli romanından senaryolaştırdığı bir başka başyapıt: “A Clockwork Orange“. O senelerde cinsel içerikli ve çok fazla şiddet içeren film yaptığı için çok eleştirilen filmin İngiltere’de vizyondan kaldırılmasını istemiştir. Film çekilirken Malcolm McDowell ile iyi bir ilişkisi olan Kubrick, söylentilere göre filmdeki bazı sahnelerin yeniden seslendirildiği stüdyoda, 2 haftalık bir sürede masa tenisi oynarlarken Malcolm McDowell’a hep kaybettiği için hem ücretinin 1 haftalık kısmını kesmiştir hem de aralarının bozulmasına yol açmıştır.
Bir dönem filmi: “Barry Lyondon”. İngiliz edebiyatının unutulmuş yazarlarından William Thackeray’ın 1844 yılında yazdığı “The Luck of Barry Lyndon” adlı romanından bizzat Kubrick tarafından senaryolaştırılmıştır. Zengin dekor ve dekor bakımından “kusursuz” bir film yapmak isteyen Kubrick’in bazı sahnelerin aydınlatmasında cidden mum ışığı kullandığı söylenir.
Yapımı tam olarak 5 yıl süren bir baş yapıt daha: “The Shining”. Steven King’in aynı romanlı eserinden uyarlanan filmde Steven King’in yazdığı senaryoyu beğenmeyip çöpe atan Kubrick, bir daha yazarın karışmasını istememiştir. 11 ay boyunca sadece aynı oteli yapmaya uğraşan yapım ekibi için filmin çekimi bir hayli zor olmuş olmalı çünkü Kubrick, sahnelerin aynı sırasıyla çekilmesini istemiştir. Bunu yapan ilk ve tek yönetmendir. (Normalde bilmeyenler için filmler, prodüksiyon açısından o mekana göre bütün sahneler çekilir ve öyle birleştirilir.) Sadece Jack’in (Jack Nicholson) kapı kırma sahnesi için bile sadece 100’e yakın kapı kırılmıştır.
Bir savaş filmi: “Full Metal Jacket”. Vietnam savaşı, Amerikan ordusunun eğitimleri ve savaş sırasında ordudaki askerlerin başından geçen olağan olaylar anlatılmaktadır. Filmde Vietnam’da çekilmesi gereken sahneler ve uçak korkusu olduğundan dolayı İngiltere’de Vietnam setleri kurulmuştur.
Son filmi: “Eyes Wide Shut”. Arthur Schnitzler’in aynı adlı eserinden uyarlanan 1999 yapımı bir filmdir. Londra’da New York setleri kurduran Kubrick bu film için tam 9 sene uğraşmıştır. Film Kubrick’in son filmi olma özelliğini taşır. Film daha yayınlanmadan hayata veda etmiştir.
Bir çok kişi Kubrick’in filmlerini anlamayabilir. Çünkü filmleri yavaştır, bölüm bölüm çekmiştir. Ve uzundur. Ama hepsi bir çok kişiye göre tüm zamanların en iyi yönetmenlerinden biri olarak kabul edilmiştir.