Neden sadece felaketlerde birleşiyoruz? Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki normal şartlar altında herkes birbirinin kuyusunu kazıp sen şucusun, sen bucusun diye karalama kampanyaları yaparken bir felaket yaşandığı zaman hemen bir araya gelebiliyor.
Can kardeşlerimizi elimizden alan felaketlerin bir örneği olan bu deprem 100 yılın en büyük felaketiydi yaşadığımız coğrafyadaki. Birçok çocuğun anne-babasız kaldığı, enkazdan sağ kurtulanların bile hipotermiden hayati tehlikelerinin bulunduğu büyük bir felaket…
Düne kadar kızdığımız İsveç yüzbinlerce dolar yardım gönderdi; ABD ile Akdeniz’de ortak tatbikat yapıyor diye bize gözdağı veriyor şeklinde yorumlanan İsrail, ilk yardım elini uzatanlardan oldu ve Magen David Adom kuruluşu aracılığıyla felaketler için iyi yetişmiş profesyonel ekibini gönderdi; Çin’den 6,6 milyon dolar insani yardım aldık. İt dalaşına girdiğimiz Yunanistan AC130 askeri kargo uçağı ile EMAK kurtarma ekibi gönderdi ve birçok çocuk kurtardılar. Her ne kadar basın adlarını zikretmese de Barzani Yardım Vakfı ve Sağlık Bakanlığı Türkiye’ye kurtarma ekibi gönderdi.
Gerek Ermenistan gerek İran yardımlarını hiçbir şekilde esirgemeyip taziyelerini ilettiler. Bunlar gibi yüzlerce örnek ülke var. Hepsinden Allah bin defa razı olsun. Düne kadar mezhep kavgaları neticesiyle birçok insanın katliama uğradığı Maraş’ta herkes tekvücut olmuş, yaralıları enkazdan kurtarmaya çalışıyor. Din, dil, ırk ayırt etmeksizin tüm Türkiye olarak yasa boğulduk, canla başla mücadele ediyoruz.
Peki, neden bu kardeşlik sadece felaketlerde oluyor? Bölgesel olarak politikayı, renkleri, ırkları bir kenara bırakarak neden sadece insanlık paydasında buluşamıyoruz? Karşıdakinin yaşadığı feci ölümler mi kısa süreli barışa ve kardeşliğe vesile olmak zorunda? Tek sebebi herkesin ölümü ve insanın acziyetini hatırlaması. Birbirimize muhtaç olduğumuzun akıllara gelmesi. Hepimiz doğuştan adeta etiket şeklinde üzerimize yapıştırılan farklı dillerle, farkı sosyal kimlikler ve aidiyetlerle doğuyoruz. Sonucunda da bu sosyal aidiyetler insanlığı ne yazık ki önüne geçiyor bir felaket yaşanmadığı zamanlarda.
-Sen Fransız’sın, sen Türk’sün, sen Rus’sun.
Hayır! Sen etten kemikten doğan, büyüyen, sonunda da ölen bir insansın. Sosyal bir program olarak bir toplumun içinde dünyaya geldin. Milletler bugün var yarın yok. Hititler bugün yoklar ama ilk tarih yazıcılığını başlattılar, Sümerler yok oldular ama ilk yazıyı keşfettiler. Fenikelilerin esamesi okunmuyor lakin ilk camı onlar buldu. Sen şu milletsin, bu milletsini bırak da insanlığa ne katkımız olacak, bunu düşün.
-Siz bize şunu yaptınız tarihte, şunlar yaşandı.
Hayır, kimse sana hiçbir şey yapmadı! Seninle aynı dili konuşan aynı kültürün içinde doğmuş bir grup diğer diller doğan bir grupla tartıştı ve kıyımlar oldu. Sana kimse bir şey yapmadı! Bu tabuları üzerine aldın ve bir parçası hissettiğin sosyal inşa olan kültürün ve milletin içinde diğer insanlara düşmanlık besledin!
-Sen şu partidensin yanlış yoldasın, biz kazanacağız!
Hayır, ne sen ne de ben kazanacağız! Tuttuğun futbol takımı üzerinden milletini nasıl bölmen abes olursa parti üzerinden de biz kazanacağız diye böbürlenip zihin tatmini yaşaman abestir! Sen sadece sana yakın olan bir fikri dile getiren bir politik figüre hüsnü zan ediyorsun. Senin fikrin diğerine yanlış, sana doğrudur. 80 milyon insanın yaşadığı ülkede herkesin yaşamı ve edindiği tecrübeyle gelen görüşleri farklılık gösterebilir. Bir kısmı senin doğrun, bir kısmı onun doğrusu. Amacın ülkenin refahı ve insanların bütünlüğü değil mi? O zaman neden bölüyorsun insanları partizanlıkla? Ortak bir felaket yaşadık sevgili arkadaşım, yardım eli uzatırken o partili, bu milletten diye ayırt ediyor musun? Etmiyorsun, çünkü acının çığlığın dini, milleti yok. Bunu felaket zamanı değil her zaman kendine ilke edin.
Sadece bir an düşünelim. Enkaz altında kalınca, canları yanınca bu kadar yasa boğulduğumuz kardeşlerimizi, canlarımızı neden normal zamanlarda bölüyoruz kültürüne, dinine veya tuttuğu politik partiye göre? Benzer şekilde bizler için binlerce yardım eli uzatan yabancı ülkelerin halklarına neden düşmanlık besliyoruz? Devletlerinin politikasını lütfen onların omuzlarına yük etmeyin.
Sonuç olarak bu yaşadığımız felaketleri en kısa sürede aşmak için tek yürek olarak can kardeşlerimize yardımımızı esirgememek zorundayız; ardından bu yaşadıklarımızdan bir ders çıkarmamız elzemdir. Ölümün varlığını, insanın zayıflığını ve birbirine muhtaç olması gerçeğini unutmayalım. Dünyada yaşayan homo sapiens ırkına mensup insanlarız, daha ötesi yok…
Diller, dinler, kültürler birer zenginlik olarak kalsınlar, ayrıştırma araçları olarak değil. Eğer bu bilinci kazanırsak aydınlık yarınlara ulaşır, kimseyi ayırt etmeden yardıma koşup adeta tek bir beden gibi hareket edebiliriz. Allah yardımcımız olsun, yaralılara şifa versin, teslim-i ruh edenlerin de mekanları cennet olsun.