Mevlana ne güzel demiş :”Ne istersen osundur. Biz hangi düşünceyi barındırırsak o oluruz. İyiyi istersek iyi, kötüyü istersek kötüyü çekeriz hayatımıza…
Merhabalar sevgili yol arkadaşlarım, hayatımızdaki ne kadar şey varsa acaba çekiyor muyuz? Gerçekten bize evrenin mesajları var mı? Olumlu ve pozitif düşünce gerçekten bir çok şeyi değiştirir mi? Hep olumsuz ve negatif düşünce bizi olumsuz etkiler mi? Hayatımızı bu zamana kadar yönlendiren bilinçaltı ve dışı kalıplar nelerdir? Her şeye rağmen olumlu düşünmek ve olanı değiştirmek mümkün mü? Duanın gücü nedir? Psikolojide olumlamanın önemi?
Anlaşılacağı üzere bugünkü konumuz olumlama ve pozitif düşünce ve hayatımıza etkileri?
Mevlana ne güzel demiş :”Ne istersen osundur. Biz hangi düşünceyi barındırırsak o oluruz. İyiyi istersek iyi, kötüyü istersek kötüyü çekeriz hayatımıza…
Size bunu güzel bir hikayeyle anlatmak istiyorum. Bu olay 1950’li yıllarda İskoçya’da yük taşımak için reefer tipi bir gemideki gemici ve mürettebatın hikayesi. Bu denizci bu gemide soğuk hava deposunda çalışıyormuş. Bir gün, gene orda çalışırken mürettebattaki diğer kişiler yanlışlıkla üstüne soğuk hava deposunun kapısını kilitlemişler.
Durumu fark eden denizci panik şekilde bağırmaya başlamış. Çıkartın, Beni kurtarın beni, ne olur çıkartın… Ama hezeyanları boşunaymış. Çünkü herkes çoktan gitmiş gemiden… Gemici iyice korkmaya başlamış. Soğuktan donacağım öleceğim burada diye düşünüyormuş sürekli… Öleceğim, donarak öleceğim, çok soğuk diyormuş hem de titriyormuş. Bu şekilde günler geçmiş… Gemiye mürettebat geri dönmüş. Birde bakmışlar ki soğuk hava deposunda biri var. Hemen açmışlar.. Bizim gemiciyi çıkarmışlar. Ama artık çok geçmiş. Bizim gemici vefat etmiş. Mürettebat inanamamış buna. Çünkü soğuk hava deposunun sıcaklığı 19 santigratmış. Yani bizim gemici soğuktan değil, soğuk olduğunu ve donarak öleceğini düşündüğü için ölmüş…
Evet bu hikayeden de anlaşılacağı üzere, ne düşünürsen onu yaşarsın.
Çocukluğumuzdan kalma kalıplaşmış düşünceler ve fikirler, ananeler ve gelenek görenek, bizi bilinç altımızı ve bilinç dışımızı yanlış yönlendirmiş. Zihnimizde yanlış kodlara sebep olmuş. Size bununla ilgili bir kaç tane örnek vereyim :
Aman dikkat et, Hasta olursun (hastalığı çağırma)
Soğuk su içersen, boğazları şişer (boğaz ağrısı çağırma)
Aman çok gülmeyelim, sonra ağlarız (sanki olumsuz olarak ağlama duygusu getirme)
Ayy nne güzel bir gündü, kesin kötü bir şey olacak (olumsuz u çağırma)
Ben her sene belirli zamanlar hasta olurum (şartlama olumsuz)
Hayatıma okadar kötü insan girdi ki, iyi bir şey olunca şüphe eder oldum. (olumsuz genelleme) vb………
Evet gördüğünüz gibi, bu örnekler çoğaltılabilir dostlar… Eminim hayatınızda bu kalıpları ya kullanmış yada duymuşsunuzdur..
Bende size tavsiye; hayatınızda olumlu bir şey olmayabilir yada olumsuz şeyler yaşayıp kötü niyetli, celal sıfatlı insanlarla karşılaşabilirsiniz. Hastalık yaşıyor ve zor süreçler den geçiyor olabilirsiniz…. Ama her zaman umut etmekten vazgeçmeyin… Herşeye rağmen umut.. Herkese rağmen
Sürekli konuşan eleştiren hayatınızda enerjinizi çekenlere rağmen….
Geçin aynanın karşısına…. Sabah kalkınca şöyle deyin.. “HARİKAYIM ŞAHANEYİM SÜPERİM”.. BUNU ÖYLE OLMASANIZDA SÖYLEYİNN… İnanın kendinizi daha iyi hissedeceksiniz. Zihni bu şekilde kandırmalıyız. Olumlu düşünmek, bizim beynimize yaptığımız bir oyunudur. Beyin ne konuşuyorsan, onu algılar….
Einstein bu konuda şöyle diyor: “Evrende ağzımızdan çıkan her sözcük evreni dolaşıp geri bize geliyor”
O yüzden sözcükler ve yaptığı çağrışımlar önemli…
Tasavvufta da Mevlana şöyle diyor :”Gül iste gülistan olsun diken iste dikenlik olsun”
Gördüğünüz gibi tasavvufta da olumlu düşünmenin ve umut edip istemenin önemi var. O yüzdendir ki bazı nefis mertebelerini geçmiş sufiler, isteyerek odaklanarak rüyalarında, halvette yada inziva, tefekkür halinde, dua ederek ve Rableriyle bağlantı kurarak çeşitli düşüncelerini fiilen de gerçekleştirmiş, mekan- zaman ve boyut tanımaksızın halden hale geçip mana aleminde derinleşmişlerdir. Buna tasavvufta ilmi ledün ilmi. Bilimde ise Plasebo etkisi denir.
Bu etkiye bir örneği de bilimsel bir deneyle açıklamak isterim. Psikolojik rahatsızlığı olan iki grup denek üzerinde yapılan araştırmada bir gruba aspirin, bir gruba da gerçek ilaçları veriliyor. Daha sonra her gün gözleniyor. Grupların bu durumdan haberi yok. Tabi onlara da ilaçların aynı etkide olduğu söyleniyor. Hastalar psikolojik olarak doğru psikiyatrik ilacı aldıklarını düşünüyorlar. Her gün düzenli verilen ilaçlardan sonra iki denek grubunda da aynı etki ve iyileşme gözüküyor. Şaşırtıcı olan şey geliyor…. Aspirini alan grup ilacı alırken doğru ilaç aldıklarını ve iyileşeceklerini düşünerek alıyorlar ilacı…. Ve yaptıkları bu olay, onların diğer grup gibi iyileşmelerine sebep oluyor… İşte buna bilimde Plasebo etkisi deniyor.
Bu durum bilimsel olarak Henry Beecher tarafından 1955 yılında yayınlanan “kuvvetli plasebo” adlı makaledeki çalışmanın sonucuna göre hastalıklarda tedavi sürecinin %35 iyileşeceğine inandığı için iyileşiyor kanıtını ortaya koyuyor. Tabi bunun negatif tam tersi de geçerli.
Dostlar, toparlayacak olursak yol arkadaşlarım, hayatta kullandığımız her söz ağzımızdan çıkan her kelime evrende BİZE dönüş yapıyor…. O yüzden her ne olursa olsun, olumsuz düşünmemeli zihnimizi ve beynimizi kandırabilmeliyiz. Geçmişten gelme kalıplar, deneyimler, tecrübeler bizi etkilese de asla pes etmemeli, umut etmeyi ve olumlu düşünmeyi bırakmamalıyız. Kim bilir karanlıklardan sonra bir güneş doğar ve o güneş bizim umudumuzla doğar…