Ne eksik ne fazla… Bizler çok seviyoruz her şeyi, Yeşili çok sevdik, zeytin ağaçlarını katlettik. Maviyi çok sevdik, denizlerimizi kirlettik.
Beyazı çok sevdik, gökyüzünde griliklere yer açtık turkuazın tüm güzelliği varken.
Yetmedi…
Hayvanları çok sevdik, şiddet gördükleri
Bir dünya yarattık,
Sporu çok sevdik, ama yeterince desteklemeyi beceremedik,
Sanatı çok sevdik, sanatçıların ve yazarların
Ruhunu “güzelliklerle” besleyemedik.
Okumayı çok sevdik, kız çocukları okumasın
Geleceği karartılsın diye, tertemiz bir gelecek varken, beyaz gelinlik giydirdik üzerine.
Velhasıl…
Her canlıyı çok sevdikte,
En basit olan “Sevilmek” ihtiyacı olan duygunun
Nefes alıp vermesi kadar gerekli olduğunu düşünemedik.
Biz sevmeyi beceremedik, öyle içten sevmedik ki hep bir suçlu aradık.
Ertelenmiş, ötelenmiş, itelenmiş hayatlar yaşadık. Yada bize yaşıyoruz gibi geldi.
En son içinden gelerek, el uzatabildin mi?
Hemen yanındaki komşuna,
Galiba biz komşuluğuda kaybettik.
Hiç sordunuz mu kendinize,
Biz gerçekten de yaşıyormuyuz??
Biz gerçekten de sevebiliyormuyuz?
Çok sevmekle olmadı olamıyor yetmedi.
Değil mi ? “Bir arpa boyu yol alamadık”
Çoğu yıllar yerimizde saydık toplumca.
“Yeterince Sevmeyi, hiç düşündünüz mü?”
Ne çok eksik, ne çok fazla
Deyim yerindeyse “Göz kararınca”
Her şeyin bir dengede yaşandığı
Bu dünyada gelin yeterince sevelim,
Sevilmesi gereken, tüm güzellikleri..
İnsanoğlunun ne güzel hikayeleri gizlidir.
Ömür bahçelerinde.
“En güzel hayat tiyatrosu” dediğimiz
Perdeler kapandığında,gitme vakti geldiğinde …
Hikayenin sonunda:
Kimseyi özlemeyen,
Kimseyi aramayan,
Kimse için heyecan duymayan,
Kimse için üzülmeyen biri
Olmaktan çıkabilecek mi ?
İnsanoğlu sizce??