ÇOMÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi Su Ürünleri Yetiştiriciliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sevdan Yılmaz, müsilajlı yapı ve beraberinde getirdiği organizmaların, balık popülasyonunu tehdit ettiğini ve su ürünleri üretiminde ciddi ekonomik kayıplara neden olduğunu söyledi.
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojileri Fakültesi Su Ürünleri Yetiştiriciliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Sevdan Yılmaz yürütücülüğünde Çanakkale Boğazı’nda ‘Müsilajın Su Ürünleri Yetiştiriciliği Üzerine Etkileri’ başlıklı araştırma projesi hayata geçirildi.
Proje kapsamında Çanakkale Boğazı’nda su ürünleri üretimi yapılan bölgelerde çeşitli çalışmalar gerçekleştirildi. Doç. Dr. Sevdan Yılmaz, çalışmalarda müsilajın özellikle balıkların canlı yemleri olan rotifer ve artemialara zarar verdiğini, buna bağlı olarak da ciddi ekonomik kayıpların yaşandığını söyledi.
‘TÜRKİYE’DE ÇOK BÜYÜK BOYUTLARA ULAŞINCA FARK EDİLDİ’
Müsilajın çok uzun zamandır görüldüğünü söyleyen Doç. Dr. Yılmaz, “1729 yılına kadar Adriyatik Denizi’nde ilk kayıtları biliyoruz. Türkiye’de çok büyük boyutlara ulaşınca fark edilmiş olmasına rağmen aslında uzun yıllardır belirli mevsimlerde müsilaj hadisesi gerçekleşmektedir. Su yüzeyinde görülmese de suyun farklı derinliklerinde meydana gelebilen bir durumdur.
Su ürünleri yetiştiriciliği üzerine etkileri konusunda çok fazla bir çalışma yoktu. Bu nedenle böyle bir çalışma planladık. Çalışmamızın başlangıcı 2020 Eylül ayına dayanıyor. Çünkü daha önceki takiplerimizden, her yıl eylül ayında müsilaj olayının belirli süreyle devam ettiğini biliyoruz. Eylül ayında başladığımız çalışmayı 2023 başlarında tamamlamış olduk ve bununla ilgili makalelerimizi yayınladık” dedi.
‘ÜRETİMDE CİDDİ KAYIPLAR GERÇEKLEŞTİRDİ’
Su ürünleri yetiştiriciliği üretiminin her yıl arttığını vurgulayan Doç. Dr. Yılmaz, “Bu yıl itibarıyla su ürünleri yetiştiriciliğindeki üretim 514 bin tonu aşmış durumda. Bu noktada özellikle çipura ve levrek, deniz balıkları üretimimizde önemli bir yere sahip. Genelde bu balıkların üretimi ‘kuluçkahane’ dediğimiz kara tesislerinde yapılıyor. Kuluçkahaneler suları denizden almak zorunda. Denizde de müsilajlı yapıyla birlikte birçok mikroorganizma, patojenler, özellikle bakterilerden tutun da virüslere, parazitlere kadar tesise bu balıkların yaşamı üzerinde zarar verebilecek organizmalar ulaşmış oluyor.
Bunların balık besinlerine kontaminasyonu, üretimde ciddi ekonomik kayıplara neden oldu. Yapmış olduğumuz çalışmada elde ettiğimiz bulgular ışığında bunları tespit ettik. Özellikle balıkların yemlerini oluşturan canlı yem dediğimiz rotifer, artemiada dahi müsilajlı yapıdan kaynaklı üretim problemleri gerçekleşti. Bu küçük canlıların dahi müsilajla ilişkili olarak bazı hastalıklara yakalandığını ve birbirlerine yapıştığını tespit ettik” diye konuştu.
‘TOPLU ÖLÜMLERİNE NEDEN OLDUĞUNU TESPİT ETTİK’
Doç. Dr. Sevdan Yılmaz, açıklamalarına şöyle devam etti:
“Her ne kadar kara tesislerine su alındıktan sonra çeşitli filtrasyonlardan geçse de müsilajlı yapıyla gelen canlıların tekrardan çiftlik koşullarında, tanklarda çoğalarak, balık larvalarında bile birbirlerine yapışmalara, toplu ölümlere neden olduğunu tespit etmiş olduk.
Özellikle balık larvalarında doğrudan veya dolaylı yolla müsilajlı yapı veya müsilajlı yapının beraberinde getirdiği zararlı organizmalar nedeniyle kayıplar olduğunu belirledik. Yetiştirildikten sonra kafeslerde porsiyonluk boya getirilmesi planlanan larvaları eğer bu aşamada kaybedersek ‘balık yetiştiriciliği’de olumsuz etkilenecek, önemli bir sorun haline ortaya çıkacaktır.
Müsilajlı yapı ve beraberinde getirdiği organizmalar artemiaya yapışıp hareketlerini kısıtlıyor ve yeterli zenginleşmesine engel oluyor. Artemia zenginleşemediği zaman da dolayısıyla balıklara da zengin bir besin verememiş oluyoruz. Yine rotiferde de probleme neden oldu. Özellikle rotiferler hastalandı, hareketleri kısıtlandı ve balığın sindiremeyeceği yani sindirim problemi yaşayacağı bir forma dönüşmüş oldu.”