Sosyal medyada, dergilerde, gazetelerde, televizyonlarda kuşaklar hep bir sınıflandırılma içerisinde.
Hep bir yaş gruplarını ayırıp yaşlarına göre sınıflandırma yapma kaygısı içerisindeler. Eski ile yeni uyuşmadığı zamanda büyüğe saygısızlık yapmamak adına küçük kuşaklara hep yakıştırma içerisine giriliyor. Aslında küçük neslin birçok yaptığının eski nesle uymamasının sebebi toplumsal kültür değişmesi, asimile olma.
Televizyonlarda eskiden Türk filmleri olurdu aileyi gösteren, aile ilişkilerini anlatan, bizim yöremizde olan bayramları, törenleri gösteren ancak giderek onların sayısı azaldı. Savaş ile kazanılamayan toplumlar asimile yapılarak alınmaya çalışılıyor. Televizyon dizileri giderek değiştirildi toplumsal yaşamdan özgür yaşam başlığı altında önce aile kültürü yok ediliyor. Çocuklara özgüven başlığı altında saygısızlık ve ukalalık yükleniyor. Çocuklara yaptığı hiçbir konu için doğru yanlış iyi kötü öğretilmek yerine giderek serbest davranması sağlanıyor.
Çocukların serbestleşmesi yetmiyor gibi birde ailede yalnızca çocuğa sorulması gereken durumlar değil her konu çocuğa sorulur oluyor böylelikle yeni bir cümle türüyor, ’’Biz çocuğumuzla arkadaşız’’ oysa çocuğunuzun pek çok arkadaşı vardır ve olur da ancak anne ve babası birer tane yani sizler anne babalık yapmazsanız çocuğun gözünde anne baba rolünü farklı kişi ve ortamlar üstleniyor yani çocuğa anne ve baba doğru ve yanlışları söylemediği zaman çocuğa dış ortamda doğru ve yanlışları öğretecek farklı ortamlar çıkıyor. Giderek yok olan aile kavramı farklı sonuçlar doğuruyor.
Günümüzde türeyen ve hasarları gittikçe artan Influencer ve youtuber birer meslek olarak sunuluyor çocuklara. Pek çok çocuk oradan gördükleri ile ileride hayatını şekillendireceğini düşünüyor ve eskiden olmayan büyük hırs ve arzu ile çocuklar sevdikleri için değil çok para kazanma, emek harcamadan zengin olma hırsı ile youtuber ve Influencer olmak istiyorlar. Ailelerin ve toplumun görmediği büyük yıkım giderek gerçekleşiyor. Toplumlar yok oluyor, insanlar kültürleri dışında bir kültürü edinmeye çalışırken hem batıyı benimseyemeyip hem de kendi toplumlarını yitiriyorlar. Giderek artan büyük toplumsal yıkımın en kötü ve tehlikeli yönü de kimsenin bu yıkımın farkında olmaması.
Öncelikle, eskiden biz eski kuşaklar sorunlarını kendileri çözen çocuklardık, Velimiz bizi okula götürdüğünde öğretmenden hesap sormazlardı, karnemiz kötü olduğunda öğretmen değil bizler hesap verirdik. Ödevlerimiz whatsapp veli guruplarına atılmazdı sınıfta tahtaya yazılırdı ve bizlerden de sorumluluk sahibi olarak bunu bizim not almamız istenirdi, ödevleri velilerimiz değil bizler yapardık varsın olmasındı ancak emek vermeyi ve elde etmeyi öğrenmiş olurduk. Azar işitirdik ve bu azar kötü gibi görülse de bizlere direnç kazandırarak hatadan ders almamızı hayatımızı planlamayı öğrenmeyi öğretirdi. Özel okulların sayısı azdı parayı veren veli, emek veren öğretmene, avazı çıktığı kadar bağıramazdı, çocuk böylece öğretmene saygıyı öğrenirdi.
Her mesleğe saygı duyulurdu çünkü emek kokardı meslekler. Biz eski nesiller dışarı çıkar sokaklarda neşe saçardık arkadaşlarımızla oyun oynar birbirimize babamızın aldığı bir şeyle hava atmazdık olan ile olmayan birlikte oynar yoktan var eder paylaşmayı öğrenirdik. Belki sayısız fotogramız yok çünkü her anımız çekilmezdi yoktu öyle makinelerimiz ama her anımız hafızalarımızda kayıtlıydı anılarımız zihinlerimizde var olurdu. An’ı anda yaşardık kaybolmazdık fotoğraflarda. Öyle sayısız kıyafetimiz yoktu ondan bayramda alınan bir çift ayakkabı bir kıyafetle uyurduk ama o neşemiz her şeye değerdi. Her istediğimiz anında alınmadığı için her istediğimiz elde edilmediği için sonsuz umutlarımız hayallerimiz vardı daha on yaşında dertlerimiz olmazdı bizim ileride alacağım, olacağım dediğimiz resimler çizer hayallerimizle uyur uyanırdık.
Teknolojiyle veya en iyi çocuğu yetiştireceğim diyerek hayallerimizi çalmamıştı bizim kimse şimdi bakıyorum da toplumumuzda her ebeveynin dilinde çocuğum doktor olacak, en yüksek puanı alacak sözleri geziyor eğitim sistemi bile böyle parçalandı yok oluyor insanlar daha anaokuluna giden çocuğu milyarlar verip okula gönderiyor ve okuma yazma öğrenmemiş çocuğa sırf yarışta en önde olması için özel hocalar tutuluyor. Hiç kimse soruyor mu? Eğer herkes bir meslekte olsa toplum ne hale gelir oysa ülkenin de dünyanın da her mesleğe ihtiyacı var. En iyi meslek yoktur en iyisi olmak vardır.
Giderek yalnızlaşan ve yarıştırılan çocuklar kaçmak ve azıcık nefes almak için sosyal medyada ve oyunlarda kayboldu. Bilmediği dillere heveslenip ait olmadığı toplumun kültürüne sarıldı. Başka bir kültürün içinde de yabancı kaldığı için giderek soyutlandı çocuklar çevrimiçi bir oyunda günlerce uykusuz oyun oynayan çocuk toplum içinde sahneye çıkamıyor iki kelime bir araya getirip konuşamıyor. Çocuklar ve gençler giderek soyutlandığı dünyada varoluşlarını kaybediyorlar ve toplumda bunların temelindeki sorun olduğu halde yalnızca z kuşağı saygısız, düşüncesiz gibi kelimeler kullanılır oldu. Çocuklarımız nereye dönse toplum bozulmuş durumda olunca çocuklarda giderek soyutlanıyor haliyle yani bir kuşağın değil tüm toplumun sorunu bu.
Gerçekler değişmez ve değiştirilemez çocuklara önce bu öğretilmeli. Bir çocuk doğduğunda erkek ise mavi kız ise pembe giysiler alınırdı. Cinsiyet bizlerin seçmediği ve var olan bir durumdu, eskiden böyle bir hastalık da kabullenmeme de yoktu ancak giderek bozulan toplumlar da reklam dünyasının tüketim ağına kapılan insanlar tarafından unisex giysiler üretildi. Kadın ve erkeğinde ortak giyebileceği giysiler demekmiş.
Oysa hem yapı olarak hem beğeni olarak bu durum söz konusu dahi değil Çünkü Psikolojide bile bilinen bir tanımdır kabullenilmeyen durum acı ve hastalık doğurur. Çocuğun bir cinsiyeti vardır ve onu uygun giysiler ile büyümelidir, Ona uygun davranmalıdır. Sonra Influencer ve youtuberlık birer meslek değildir çocuklarımıza her mesleğin emek gerektirdiği söylenmelidir. Okusun veya okumasın bir ustanın yanında iş öğrenmekte, okuyup eğitim görmekte bir meslektir çünkü emek gerektirir. Çocuklarımıza az sosyal medya kullanmayı değil etkili sosyal medya kullanmayı öğretmeliyiz. Kendi kültürünü öğretmek için çocuğumuza zaman ayırmalıyız, Müziklerimizi dinletmeli dili konuşmalı hatta onunla kitaplar okumalıyız unutmayın bizim zaman ayırmadığımız çocuğumuzun her anını başkaları başka bir kültürle doldurur.