Mücadele etmek. Yaşadığım ülkede bu gün kırk bir madenci tedbir alınmadığı için gaz patlamasında öldü ve yöneticilerimiz bunun kader olduğunu söylediler.
Bu ülkede yönetici olmak çok kolay çünkü her türlü tedbirsizlik karşısında kadere sığınıp sıyırabiliyorsun. Oysa hep ulaşmaya çalıştığım refah ülkelerinde kadercilik yok. İnsan yaşamına değer veriliyor ama bu noktada kendime de kızıyorum bu toplumda batıya gidip sadece kendimi kurtarmaya çalışıyorum. Yaşadığım toplumda anlayışın değişmesi için savaşmayı seçmiyorum. Ben mücadele etmeyeyim nasıl olsa benim yerine sokaklarda pankart açıp “insan hayatına saygı istiyoruz” diye bağıran gençler olacaktır.
O gençler benim yerine polis tarafından toplanıp merkeze götürülecektir. Benim yerime sosyal medyada neden sadece bizim ülkemizde madenci ölümleri gerçekleşiyor? sorusunu soran insanlar sansür yasası nedeni ile üç yıl hapis ile cezalandırılacaktır. Çok geçmeden uzak ve yakın çevrelerden gelen genç yaşlı birçok insan, hatta anlatıldığı gibi, erkek kılığına girmiş kadınlar Platon’un derslerine girmeye başlarlar. Ne büyük bir mutluluk! Dersimi dinlemek için erkek kılığına giren kadınların geldiğini hayal ettim bir an. Oysa ki kırk beş kişilik sınıfta dersi dinleyen öğrenci sayısı onu bulmaz, çoğu arka sıralarda uyur orta sıralardakiler telefonla zaman öldürür. Sabahlara kadar sosyal medyada en verimli zamanlarını harcayan öğrenciler için okumanın bir anlamı yoktur.
Öğretmenler atanamamakta doktorlar her gün hastalar tarafından dayak yemektedir. Eczacılar para kazanamadıkları için bu gün yapacakları yürüyüşü maden işçilerinin ölümü nedeni ile ertelemiştir. Burası, günümüzdeki okul kavramının bizde çağrıştırdığı ilişkileri temsil etmekten uzak bir eğitim merkezidir. Öğrenen ve öğreten arasında bir yaşantı birliği söz konusudur. Öğrenen ve öğreten arasında bir yaşam birliğinin olması ne güzel bir düş değil mi? Matematiği yaşam biçimi haline getirmiş, elinden kitap düşmeyen sırf soyut matematiğin hayatta uygulamalarını daha iyi kavramak için fizik çözen öğrencilere sahip olmak! Bu düşten fazlası! Kısa yoldan para kazanmayı ideal haline getirmeyen tek dertleri takipçi kasmak olmayan gençlerin olduğu bir ülke.
Elbette refah ülkelerinin gençliğinin de bizimkinden çok farklı olduğu söylenemez. Bu konuda batı ile eşit durumda sayılabiliriz. Oysa başarı için emek gerekir yıllarını vermek gerekir. Kısaca meslek erbabı olmak gerekir. Yıllarca süren bir eğitimdir bu, hatta Aristoteles örneğinde olduğu gibi, ancak hocanın, ustanın ölümüyle kesilen bir eğitim sürecidir.