Hayat sürprizlerle doludur. Neyin ne zaman olacağı, niçin olacağı hiç belli değildir. Başımıza kötü bir olay geldiği zaman, isyan edebiliyoruz. Üzülebiliyoruz. Ama unutmayalım ki mısır azizliğine giden yol bile kuyudan geçmiştir.
Çölün ortasında bir kuyu ve etrafında ayrı anneden, aynı babadan kardeşler var. Kardeşlerden birisinin ismi Yusuf. Az sonra olacaklardan habersiz bakınıyor etrafına. Kıskançlık kardeşlerinin gözlerini kör etmiş olmalı ki, kardeşleri tarafından kuyuya atılır Yusuf. Belki korkmuştur karanlık kuyuda. Belki de korkmamıştır. Belki de her zaman bir umudun olduğunu biliyordur. Derken aradan günler geçer. Bir kafile kuyunun yanından geçerken su almak için kuyuya kovayı sarkıtır. Kova yukarı çıkar. Ama içinde su yerine Yusuf vardır. Kardeşleri bir anda kuyunun yanında bitiverirler. Hani şu Yusuf’u kuyuya atan kardeşleri. Belki de kuyuyu gözlüyorlardır acaba Yusuf’a ne oldu diye.
Sonra kafileye Yusuf’u satarlar. Yusuf köle olarak Mısır’a götürülür. Mısır’da büyür Yusuf. Derken aradan hayli bir zaman geçer. Bir zamanlar kuyuya atılan ve köle olarak satın alınan Yusuf, Mısır Azizi olur.
İşte bunun için Mısır azizliğine giden yol kuyudan geçer dedik. Yusuf kuyuya atılmasaydı da o kafile aynı yerde, aynı zamanda kuyudan su almak için kuyuya kovayı sarkıtacaklardı. Ama işte Yusuf kuyudaydı. Yusuf kuyuya atılmasaydı Mısır’a aziz olamayacaktı. Belki de hayat bizim için ne güzellikler hazırlamıştır da zamanını bekliyordur. Hayat bizim için ne güzellikler hazırlamıştır da sebepler sonuçlar ilişkisi kuruyordur. Belki de bizim kuyumuz başka bir şeydir, başka yerdedir. Başımıza bir olay geldiği zaman olumsuz düşünmek yok, daha güzelini düşünmek var.