Erzurum Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi öğrencisi Canan Aktaş (35), 18 yaşından beri yaşadığı migren ataklarıNI sanata yansıttı. Hastalığını 18 ayrı cam pleksiye işleyen Aktaş, “Tek başına bir anlam ifade etmeyen şeffaf plakalar arka arkaya dizilip orta noktadan bakıldığında bir bütün olarak anlam teşkil ediyor” dedi.
Atatürk Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü öğrencisi Candan Aktaş, mezuniyet projesinde ilginç bir çalışmaya imza attı. Yaşadığı migren hastalığını sanatına yansıtan Aktaş, hastalığını 18 ayrı cam pleksiye işledi. Aktaş, migren atağının aşama aşama ilerlemesini göz önünde bulundurarak, tek sayfaya çizdiği resmi 18 ayrı parçaya bölüp, dijital baskı yöntemiyle 30×30 santimetre cam pleksiye aktardı.
MİGREN ATAĞINI AŞAMA AŞAMA ANLATTI
Migren hastalığını resim sanatıyla ifade etmeye çalıştığını ifade eden Aktaş, “Sanatın beynimizle ciddi bir bağı vardır. Bu bağa dair ortaya çıkan sonuçlar her sanatçıda başka başkadır ve her sanatçı değişik teknik ve üslupla bu bağı dışa vurmuştur. Sanatçılar iç dünyalarından ilham alıp, bireysel ifadelerini farklı stillerle ön plana çıkarmışlardır.
Benim dışa vurma yöntemim ise sıkışmışlığı ifade eden küp formundan yola çıkarak migren atağının aşama aşama ilerlemesini de göz önünde bulundurup, tek sayfaya çizdiğim resmi 18 ayrı parçaya bölüp dijital baskı yöntemiyle 30×30 santimetre cam pleksiye baskı alıp ve çizim olarak da müdahalede bulunarak, her bir tabakanın bir araya gelişiyle oluşan bütünlüğü bu şekilde izleyiciye aktarmak oldu. 18 yaşımdan itibaren bu hastalıkla mücadele ettiğimden ötürü 18 plaka kullandım. Tek başına bir anlam ifade etmeyen şeffaf plakalar arka arkaya dizilip orta noktadan bakıldığında bir bütün olarak anlam teşkil ediyor” diye konuştu.
‘ORTA NOKTADA EN ŞİDDETLİ VURGULAMALARI YAPTIM’
Projenin amacının beyinle sanat arasındaki görünmeyen bağı görünür kılmak olduğunu ifade eden Aktaş, “Migren, şiddeti artan oranla ilerleyen bir ağrı çeşidi olduğundan plakalara aktardığım çizimlerin ve baskıların yoğunluk derecesi de aynı şekilde artan orada ilerleyip orta noktada en şiddetli vurgulamalarla kendini gösterdi. Projemin amacı ‘beyinle sanat arasındaki bağı’ ve ‘görünmeyeni’ görünür kılmaktı.
Dış dünyada rastlanamayan ve herkesten farklı olarak görülen yoğun ışık patlamalarını, sıkışmış kılcal damarları, yaşanan o karanlık dünya boşluğunu, kaosun ve nörolojik bozukluğun resim sanatı aracılığıyla nasıl teşhir edildiğini, görünmeyenin nasıl görünür kılındığını ve migren gibi kötü bir hastalığın eser üretmede yaratıcılığı nasıl etkilediğini göstermeye çalıştım. Düşünsel yön olarak da genel geçerlilikte hastalık olarak görülen bir olgunun, doğru tanımlanması, yönlendirilmesi ve yönetilebilmesi durumunda; hem migren ağrılarının aslında toplumsal korkulara sebep olan, ızdırap, acı ya da ajite durumlarını önlemesi, hem de sanatsal açıdan ortaya çıkaracağı paha biçilemez eserler yaratması açısından, sanata ve topluma sağlanan en büyük fayda olarak tanımlanabilir” dedi.