Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İsrail polisinin Mescid-i Aksa’ya yaptığı saldırıya tepki gösterdi, “Mescid-i Aksa’da namaz kılmanın nesi provokasyon? Namaza durmuş insanları nasıl dövdüklerini, nasıl ittirdiklerini, namazlarını bozdurduklarını görüyorsunuz. Bunun ne manası ne gerekçesi olabilir?” dedi.
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, çeşitli ziyaretlerde bulunmak üzere Eskişehir’e geldi. Eskişehir Valisi Erol Ayyıldız tarafından karşılanan Bakan Çavuşoğlu, partisinin bir otelin salonunda verdiği iftar yemeğine katıldı. Burada gündeme ilişkin açıklamalarda bulunan Bakan Çavuşoğlu, bugün Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavros ile yaptığı görüşmeyi hatırlatarak, tahıl anlaşmasının uzatılması için çabalarının devam edeceğini söyledi.
Bir taraftan Ukrayna’nın sınır bütünlüğünü, toprak bütünlüğünü, egemenliğini güçlü bir şekilde desteklerken, barış için büyük çaba sarf ettiklerini ifade eden Bakan Çavuşoğlu, “Bugün mevkidaşım Lavrov ile Ankara’da görüşmeler gerçekleştirdik. Tabii Ukrayna’daki savaşı, Kırım Tatarlarını, Kırım’ın durumunu da değerlendirdik. Önümüzdeki günlerde, geçen gün görüştüğüm Ukrayna Dışişleri Bakanı ülkemize davet ettik. Biz bir taraftan Ukrayna’nın sınır bütünlüğünü, toprak bütünlüğünü, egemenliğini güçlü bir şekilde desteklerken, barış için çaba sarf ediyoruz. Samimi çaba sarf ediyoruz. Türkiye gibi Cumhurbaşkanımız Erdoğan gibi barış için çaba sarf eden başka bir ülke, başka bir lider var mı? Yok. Neden? Türkiye adaletten yanadır. Türkiye doğrudan yanadır. Türkiye güçlünün değil haklının yanındadır. Türkiye haktan yanadır. Dolayısıyla bir taraftan ilkeli duruşumuzu sürdüreceğiz.
Diğer taraftan her iki tarafla da eşit bir şekilde görüşerek barış için çaba sarf edeceğiz. Tahıl anlaşmasının uzatılması için çabalarımız devam edecek. Çünkü dünyadaki her bir haneye katkı sağlıyoruz. Dünyadaki gıda-fiyat dengesini sağlayarak her bir haneye Türkiye’nin bu yöntemle katkısı vardır. Aynı şekilde esir takası, aynı şekilde nükleer santrali gibi önemli konularda da ara buluculuğumuzu, çabalarımızı sürdürmemiz gerekiyor. Yine bu savaşın bir an önce kalıcı bir şekilde sonlandırılması için de dünyanın güvendiği ülke Türkiye. Bu savaşın kazananı olmaz. Ancak çok daha fazla insan ölür savaş devam ederse. Biz bu savaşın bir an önce durması için her türlü çabayı sarf edeceğiz” diye konuştu.
MESCİD-İ AKSA’DA NAMAZ KILMANIN NESİ PROVOKASYON?
İsrail’in Mescid-i Aksa’ya yönelik saldırılardan dolayı üzüntüsünü dile getiren Çavuşoğlu, bugün güçlü bir şekilde tepki gösterdiğini belirterek, şunları söyledi:
“Üzüntülü olduğumuz kadar da kızgınız. Çünkü İsrail, ramazan ayında Mescid-i Aksa’ya pervasızca bir saldırı düzenledi. Ve orada ibadet eden kardeşlerimize nasıl saldırdıklarını gördünüz. Bu hiçbir şeye yakışmaz. İnsanlığa da yakışmaz vicdana da yakışmaz. Hangi vicdan kabul edebilir bunu? Neymiş efendim de provokasyon varmış. Mescid-i Aksa’da namaz kılmanın nesi provokasyon? Namaza durmuş insanları nasıl dövdüklerini, nasıl ittirdiklerini, namazlarını bozdurduklarını görüyorsunuz. Bunun ne manası ne gerekçesi olabilir?
Bugün tabii güçlü bir şekilde tepkimizi verdik. Bugün İsrail Dışişleri Bakanı’yla da görüştük. Buraya gelirken yolda görüştük. Kendisine de aynı şekilde bunun kabul edilemeyeceğini, böyle bir şeyin Türkiye tarafından, Müslümanlar tarafından hiçbir zaman kabul edilemeyeceğini, derhal bunlara son vermeleri gerektiğini de söyledik. Diğer taraftan tabii Filistin Dışişleri Bakanı Riad Malki kardeşimi de aradım. Kendisinden de bilgiler aldım. Türkiye’nin, Türk milletinin ve tüm Müslümanların yanlarında olduğunu söyledik.
Cumartesi günü İslam İşbirliği Teşkilatı’nı olağanüstü toplantıya davet ettik. Toplantı gerçekleşecek. Yakın bir zamanda bakanlar düzeyinde yine bir araya geleceğiz. Geçmişte olduğu gibi bu işin peşini bırakmak yok. Eskiden de öyleydi. Olağanüstü toplantılar, Birleşmiş Milletler’de aldırdığımız kararlar. Buradan da İslam dünyasına bir çağrıda bulunmak istiyorum. Biz özellikle İstanbul’daki olağanüstü zirvelerde ve toplantılarda Filistinli kardeşlerimizi yine Mescid-i Aksa’nın kutsiyetini korumak için atmamız gereken adımlarla ilgili karar aldık. Bu kararları bu adımları atmak sadece Türkiye’nin sorumluluğunda değil, tüm İslam ülkelerinin, ümmetin sorumluluğundadır.
Dolayısıyla İslam ülkelerine buradan çağrımız; gelin daha birlik, kararlı bir şekilde, hep birlikte adım atalım. Ve kardeşlerimize yönelik bu tür saldırıların önüne geçelim. Ama biz Filistin ve Kudüs davasını hiçbir zaman bırakmayacağız. İsrail’le başlattığımız diyalogda da şunu söyledik. İsrail’e tekrar büyükelçilerimizin atanması ya da bir diyaloğun asla ve asla, Kudüs ve Filistin davası pahasına olmayacaktır. Ve bizim kırmızı çizgimizdir. Bu konudaki hassasiyetimiz, milletimizin hassasiyeti de ortadadır. Tüm dünyaca da bilinmektedir.”
TÜRKİYE, İSLAM’IN DA SANCAKLARIDIR
İslam ve Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırılara da değinen Bakan Çavuşoğlu, “Son zamanlarda kutsal dinimiz İslam’a, kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’e yönelik saldırıları görüyorsunuz. İslam düşmanlığı ve Müslümanlara yönelik saldırılar artık haddini aşmıştır. Peki neden bu saldırılar hep Türk Büyükelçiliklerinin önünde oluyor ya da bizim bayrağımızla birlikte Kur’an-ı Kerim’e saldırıyorlar pervasızca? Çünkü Türk milleti ve Türkiye, İslam’ın da sancaklarıdır da ondan. İslam düşmanlığına, her türlü ırkçılığa, yabancı düşmanlığına sonuna kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. Sürdürmemiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.
14 Mayıs’ta yapılacak olan Cumhurbaşkanlığı ve Milletvekili Genel Seçimlerine de değinen Bakan Çavuşoğlu, Avrupa’da koalisyon ile yönetilen ülkelerden örnekler vererek şunları söyledi:
“Bugün herkes Türkiye’de seçimlerin ne zaman yapılacağını konuşuyor. Konuşmuyor bile. Beş senede bir olacağını biliyor. Yerel seçimlerde yani bir erken seçim bir seçim tarihinden önce bir şey olacak da Allah korusun bir belediye başkanımız ayrı ruhsal ya da bir sebepten dolayı vefat etmediği sürece konuşulur mu? Olsa bile kendi içinden seçilir. Türkiye’de koalisyonlar dönemi bitti. İşte görüyoruz koalisyonla yönetilen en güçlü Avrupa ülkelerine. Ben şimdi 9 sene oldu toplam Avrupa Birliği Bakanı olarak, 8 seneyi geçti Dışişleri Bakanı olarak. Sadece İtalya’da 8’den fazla Dışişleri Bakanıyla çalıştım. Her 2 senede bir, 1 senede bir, 1,5 senede bir hükümet değişiyor. Bir tek Fransa istikrarlı. İşte İngiltere kaç tane başbakan değişti?
Şurada son 1 sene içinde 3 başbakan değişti. Cumhurbaşkanımız hatırlamıyordu kaç tane başbakanla çalıştığını. Maalesef öyle koalisyonla yönetilen ülkelerde böyle oluyor. Ama ülkemizde istikrar var. Bunun kıymetini bilelim. Şimdi birileri çıkıyor. Yok şu sisteme döneceğiz, yok bu sisteme döneceğiz. Türkiye’nin bundan geri dönmesi mümkün değil. Bir kere halkımız izin vermez. Neymiş efendim de Cumhurbaşkanı tekrar meclis seçecekmiş. O günleri de gördük. 367’yi dayattılar bize ilk dönemde. Öyle değil mi abi? Dayattılar. Anayasa Mahkemesi karar verdi. Yani bir nevi orada kimlerin devrede olduğunu biliyoruz biz. Oysa meclis içtüzüğü ve anayasa açık, açılış için 3’te 1 çoğunluk yeter. Neymiş efendim de 3’te 2 olması lazım.
O zaman meclis hiçbir zaman açılamaz. Meclisin çıkardığı hiçbir karar geçerli değildir. Eğer bu mantıklı olsaydı. Yani millet elindeki gücü bu şekilde doğrudan gücü zaten vermez. Çünkü doğru olmadığına inandığı için izin vermez. Yoksa milletvekillerini seçiyor, meclise gönderiyor. Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir dediği çatının altında milletvekillerinin de milletimizi iyi temsil etmesi önemli. Ama yönetim sistemi başka bir şey. Yani bizim ülkemizin o karanlık, o çalkantı günlere gitme lüksü yok. Öyle bir dönemde hizmet etmek mümkün değil. Bakıyorum bizim dışişleri bakanlarına 3 ay, 4 ay, 5 ay. Hepsi kıymetli insanlar. Bir sene yapana şanslıymış diyoruz. Öyle mi? Ya ben şu anda Cumhuriyet tarihi döneminde en uzun Dışişleri Bakanlığı yapan 2’nci kişiyim.”
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, muhalefet partilerini de eleştirdi. ‘İHA’lara, SİHA’lara karşı çıkanların derdi ne?’ diye soran Bakan Çavuşoğlu, “Türkiye’nin dünyada küresel konumunu devam ettirmesi için topyekün diplomasi yapmamız lazım. Tıpkı devlet, millet el birliğinde her konuda beraber çalıştığımız gibi. Bunun başka seçeneği yok. Başka türlüsü olmaz. Dolayısıyla böyle 7’li koalisyonmuş, yok 8’li koalisyonmuş, yok kanun hükmünde kararnameyle girenleri çıkaracaklarmış olmaz. Biz bunu söyleyince de rahatsız oluyorlar. Niye rahatsız oluyorsunuz? Ben söylemiyorum ki, genel başkanınız ‘kanun hükmünde kararname ile atılanları işlerine geri getireceğim’ diyor. Şimdi benim FETÖ’yle bağlantısı kesinleşmiş, bakanlığımızda komisyonla ve kanun hükmünde kararnameyle uzaklaştırılmış ve birçoğu da yurt dışına kaçmış, 630 FETÖ’cüyü getireceksin. Bu devletin sırrı ne olacak?
Bunların sadakati devlete millete mi? Değil. Bunları siz söylüyorsunuz. Ben söylemiyorum. Kimi çıkaracaksınız o zaman? Onu söyleyeyim. PKK’lıları mı çıkaracaksınız? FETÖ’cüleri mi çıkaracaksınız? Daha açık konuşun daha açık. Ne kazancımız varsa karşı çıkıyorsunuz. SİHA’ya da karşı çıkıyorsunuz. Bakacağız, durduracağız, soruşturacağız. Nesini soruşturuyorsun? Eski zihniyet, o devrimi engelleyen zihniyet hortlamak üzere. İnsan iktidara karşı olur da ülkenin kazanımlarına karşı olmaz. Ben onlara hep mecliste yalvarıyorum. Bize karşı olun ama Türkiye’ye karşı olmayın. Türkiye’nin çıkarlarına karşı olmayın kardeşim. Cumhur İttifakı Türkiye sevdasıyla bir kurulmuş bir ittifaktır. Aramıza yeni arkadaşlarımız yeni partiler de katıldı. Bize güç ver. Türkiye sevdası. Devletimizi, milletimizi, hedeflerine ulaştırmak için. Çıkar ittifakı yok bizde.
‘Maalesef Türkiye Azerbaycan’a yardım etti’ diyenlerden bir şey olmaz bu memlekete. Bize aferin desinler diye siyaset yapanlardan bu memlekete bu millete bir fayda gelmez. Vallahi gelmez, billahi gelmez. Yani bunların öyle bir derdi de yok zaten. İHA’lara, SİHA’lara karşı çıkanların derdi ne? Yine yurt dışına bağımlı mı kalalım? Biz bugün yüzde 80’e çıkarmasaydık yerlilik ve millilik oranının bir tane SİHA’yı bile uçuramazdık. Çünkü vermek istemiyorlar. Mesela Kanada, önce kamerayı vermiyordu istemiyordu. Şimdi motorları da vermek istemiyor. Kanada’nın bizimle ne derdi var? Hiçbir derdi yok. Ama Azerbaycan Karabağ’ı geri aldı diye rahatsızlar. Biz bunlara mı hizmet edeceğiz? Kimisi diyor ki Suriye’den çekileceğiz. Suriye’nin sınır toprak bütünlüğünü tanıyoruz da bugün Suriye’den çekildiği zaman bu boşluğu kim dolduracak? PKK’ya, YPG’ye operasyon yapmayın diyor. Ne işiniz var diyor Suriye’de.
YPG’yle PKK’nın teröre destek verdiği halde aynı örgüt olduğu Amerika’nın resmi kaynaklarında var. Resmi raporlarında var. Ama bugün adayım diye çıkan bazı kişiler ‘YPG terör örgütü değildir’ diyor. Terör örgütü değildir de nedir? Her gün oradan saldırıyor. Okullarımıza roket attılar. Öğretmenlerimiz, çocuklarımız şehit oldu, askerimiz şehit oldu, polisimiz şehit oldu. Kim yaptı bu saldırıları? Bunu yapanlara terörist denmez de ne denir? Kusura bakmasınlar. Onlar bunlardan rahatsız olabilir. Türkiye’den rahatsız olanları biz de rahatsız etmeye devam edeceğiz.
Ama milletimiz her şeyi görüyor. Her şeyi biliyor. Ve 14 Mayıs Demokrasi Bayramı’dır. Milletimiz sandığa gidecek. Biz 14 Mayıs’a kadar hepsi her şeyi söyleyeceğiz. Herkes söyleyecek hakkıdır. Ama kararı milletimiz verecek. Milletimiz hangi kararı verirse herkes de onu kabul edecek” diye konuştu.
‘TERÖRE DESTEK VEREN GÖZLEMCİLERE İZİN VERMEYECEĞİZ’
Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, seçimlerde Türkiye’ye gelecek olan ve terör örgütlerine destek veren Avrupalı gözlemcilere izin vermeyeceklerini söyledi. Bakan Çavuşoğlu, “Seçimlerin gözlemlenmesi için de Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) yine bizim kendi bölgesel örgütlerimiz de var. AGİT parlamenter gibi birçok gözlemci kuruluşu davet ettik. Her zaman olduğu gibi her seçimde olduğu gibi seçimlerimiz şeffaf olacak.
Seçimlerimiz demokratik olacak. Ama 2 tane HDP, PKK’ya destek veren, daha önce izin vermediğiniz gözlemci siyasi partilerin kontenjanından Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Gözlem Heyeti’ne dahil olmuş. Daha önce de uyardık, tekrar uyardık, yine koymuşlar. Daha önce olduğu gibi o ikisi buraya geldiler. Çünkü HDP, PKK propagandası yaptılar. Yani bu sefer de onların da ülkemize girmesine izin vermeyeceğiz. Çünkü onlar gözlemci olarak gelmiyorlar, provokatör olarak geliyorlar. Avrupa Konseyi’nde 11 yıl görev yaptım. Objektif dengeli olması gerekiyor. Bir kurumun itibarı da en az ülkelerin itibarı kadar önemlidir. Çünkü o kurumlarda hepimiz hep birlikte çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.