Akşener, “İYİ Parti olarak, Merkez Bankası’nın bağımsızlığını önemsiyoruz ve bunu her fırsatta vurguluyoruz” dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, Sayın Erdoğan ve Ak Parti iktidarının keyfi yönetim anlayışının, memleketimize olan maliyeti, her geçen gün artıyor. İnsan haklarında artıyor, kadın haklarında artıyor, demokrasi için artıyor, ekonomi için artıyor, çevre için artıyor.
Sayın Erdoğan’ın attığı her düşüncesiz adım, milletimizin aleyhine çalışıyor. Bu aralar, 7’den 70’e herkeste bir tedirginlik var; “Eyvah, yoksa damat geri mi dönüyor?” sorusu, her mecrada dillendirilmeye başlandı…İki buçuk yıl boyunca bu kürsüden, Damat Bakan’ın ekonomiyi yönetemeyeceğini anlattım.
Başarısızlıklarla dolu 2 buçuk yılın sonunda, nihayet bu hatadan dönüldü. Öyle başarısız bir 2 buçuk yıl geçti ki, Bugün biri, Damat Bakan ile ekonomi kavramını, aynı cümle içinde kullansa, dolar fırlıyor.
Kendisinin ekonomi yönetimi kariyerinde; Hazinenin 128 milyar dolarlık rezervi erimiş, Türk Lirası pula dönmüş, İşsizlik artmış, faiz artmış, enflasyon artmışken; Bu işi beceremediğini, defalarca kanıtlamış bir insanın, tekrar bu konularla anılmasını bile, son derece saçma ve sakıncalı buluyorum.
Ama maalesef, Sayın Erdoğan, saçmalama konusunda, çıtayı uzaya çıkardığından, maalesef kesin konuşamıyorum…Mesela, “Faiz sebep, enflasyon sonuç” cümlesi hala dillendiriliyor. Gelin birlikte hatırlayalım; Sayın Erdoğan bu müthiş doktrinini, ilk kez ortaya attığında, dolar 2 liraydı.
- Enflasyon, tek haneliydi.
- Faizler de, yüzde 6’ydı.
- Şimdi geldiğimiz durumda ise,
- Faiz, yüzde 19.
- Dolar, neredeyse 8 buçuk lira.
- Enflasyonu tutabilene aşk olsun.
İYİ Parti Lideri Meral Akşener, TBMM’de partisinin grup toplantısında Merkez Bankası başkanlarının değiştirilerek ekonominin yönetilemeyeceğini söyledi. Akşener, “Merkez Bankası Başkanı’nın bir gece kararnamesiyle görevden alındığı bir ülkede, istikrardan bahsedemezsin. Eski başkan Sayın Naci Ağbal’ı faizleri artırdığı için görevden aldın değil mi? En azından, kamuoyuna böyle yansımasına izin verdin. Ama nedense, yeni gelen başkanın ilk beyanatı yüksek faiz politikasını sürdürmekten yana oldu. Ben de şimdi doğal olarak, sormak istiyorum; Madem yeni başkan faiz düşürmeyecekti o zaman Sayın Ağbal’ı neden görevden aldın? Bu gece yarısı operasyonu sonucunda, Türk Lirası dolar karşısında yüzde 15’e yakın değer kaybetti” dedi.
Madem yeni başkan, aynı politikaları sürdürecekti, o zaman, neden bizi bir gecede yüzde 15 fakirleştirdin?
Dava arkadaşlarım; Bu sorunun cevabı aslında basit.
Görülüyor ki; Merkez Bankası Başkanı değişikliğinin gerekçesi, ekonomi değil. Milletin refahı, esnafın, çiftçinin sorunları hiç değil. Türkiye, Ak Parti içindeki çekişmelere, siyasi hesaplaşmalara kurban ediliyor. Bu güzel memleket, bu hoyrat ve şuursuz anlayışa kurban ediliyor.
Gece yarısı yapılan gizemli atamalarla, koskoca Türkiye’nin itibarı ayaklar altına alınıyor. Bu kendini bilmezliğin, ekonomide yarattığı tahribatın hesabını, kim verecek? Sadece kur artışından dolayı, kamunun borcu 225 milyar lira, özel sektörün borcu da 250 milyar lira arttı. Liyakatsizliğin, keyfiyetin ve cehaletin, Türk ekonomisine, son 10 gündeki maliyeti, 500 milyar lirayı buldu.
- Dile kolay…
- Ayıptır günahtır.
- Bu millete yazık değil mi?
- Esnaflarımıza, çalışanlarımıza günah değil mi?
- Hiç mi utanmıyorsunuz?
- Yazıklar olsun hepinize!
Aziz milletim;
Bu maliyeti, saray zenginleri ödemeyecek. Bu maliyeti, üç beş yerden maaş alan kardeşler, yeğenler, kayınçolar ödemeyecek. Bu maliyeti, o 5 müteahhit ve havuz medyası da ödemeyecek. Bu maliyeti, çiftçilerimiz ödeyecek, esnaflarımız ödeyecek, sanayicilerimiz ödeyecek. Bu maliyeti, emeklilerimiz ödeyecek, memurlarımız ödeyecek, çalışanlarımız ödeyecek.
Bu maliyeti, gençlerimiz ödeyecek, kadınlarımız ödeyecek. Bu maliyeti, hepimiz ödeyeceğiz, bir tek onlar ödemeyecek… Çünkü bu maliyet, bu ucube sistemin ve onun arkasındaki bu çarpık zihniyetin sonucudur.
Biz, İYİ Parti olarak, Merkez Bankası’nın bağımsızlığını önemsiyoruz ve bunu her fırsatta vurguluyoruz. Merkez Bankası yönetiminin bağımsızlığı ve güvencesiyle ilgili olarak, yüce meclise bir de kanun teklifi verdik. Teklifimize göre, Merkez Bankası başkanları, beş yıl süreyle atanabilecek, ve görev süresi dolmadan görevden alınamayacak.
Çünkü, Cumhurbaşkanı’nın bir gece, rüyasında görüp, görevden alabildiği bir Merkez Bankası Başkanı’nın, görevini hakkıyla yapabilmesinden söz edemeyiz. O yüzden, süresinden önce görevden alınamamasını, hüküm altına alıp, görev güvencesi sağlıyoruz.
Ayrıca, Para Politikası Kurulu’nun üyelerinden birinin de, reel sektör temsilcisi olmasını sağlıyoruz. TOBB’un önereceği üç adaydan birinin, Cumhurbaşkanı tarafından, para politikası kuruluna atanması hükmünü getiriyoruz. Bu vesileyle, kanun teklifimize, başta, sözde reformsever Ak Parti ve küçük ortağı olmak üzere, meclisteki tüm partilerin desteğini bekliyoruz.
Değerli dava arkadaşlarım, Sayın Erdoğan iki gün önce, pandemiye karşı bazı önlemler açıkladı. Buna göre, mübarek Ramazan ayında, toplu iftar yasakmış… El hak, bu şartlarda doğru bir karar.
Ama doğal olarak, bu fevkalade duyarlı arkadaşlara sormak istiyorum; Sizin lebalep kongrelerindeki keyfiniz, Allah’ın sofrasından daha mı kıymetliydi? Kongrelerinize yasak gerektirecek bir durum yoktu da, mübarek sofralarda mı aklınız başınıza geldi? Kısıtlama sadece iftarla sınırlı değil. Restoranlar, lokantalar, on binlerce işletme, yeniden kapanacakmış. Yahu siz ne vicdansız, ne izansız insanlarsınız…
Lokantalarda, kafelerde 3-5 kişi bir araya gelince salgın yayılıyor da, binlerce kişiyi, toplayıp getirdiğiniz kongrelerinizde, virüs tatile mi çıkıyordu? Yazıklar olsun. Bir yandan, pandemi kurallarına uymayan vatandaşlarımıza, ardı ardına ceza kestiniz, Diğer yanda, aynı kuralları, kongrelerinizde sırıtarak çiğneyip, bir de utanmadan, oluşan kalabalıkla övünmekten geri durmadınız.
Salgının başından beri, kurallara uymakta hassasiyet gösteren, aziz milletimizin sağlığını, göz göre göre tehlikeye atmaktan çekinmediniz. Sonra ne oldu? Ankara’daki salona doldurulan, ya da dışarıda toplanan, binlerce korona elçisi, ülkemizin dört bir yanına dağıldı. Ve sonuç ortada…
- Bu aymazlığın cezasını kim kesecek?
- Bu suçun asıl failine cezayı kim kesecek?
- Milletimiz, “Aşı nerede, aşı?” diye soruyor,
- Siz gökyüzüne bakıp ıslık çalıyorsunuz.
- Çok sıkışınca da, taksit taksit aşı müjdesi veriyorsunuz.
- “Önümüzdeki ay” dediğiniz tüm müjdeler, o ay gelince, bir sonraki aya kalıyor.
- Bu beceriksizliğin hesabını kim verecek?
İçişleri Bakanı, kongreler lebalep olduğundan beri ortada yok. Sağlık Bakanı, utancından salona bile gelemedi. Hatta en son çıkıp, “Kongreleri konuşmanın kimseye bir faydası yok.” dedi. Tercümesi, “Lütfen bu bahsi kapatalım, verecek cevabım yok, çok utanıyorum.” oluyor. Yönetim zafiyetine bakar mısınız? Bakanları utanıyor, Sayın Erdoğan utanmıyor. İşte size, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi’nde salgınla mücadele. İşte size, Sayın Erdoğan’ın milletin gerçeklerini umursamaz tavrı. Allah akıl fikir versin.
Salgınla mücadelede durum aynı
- Ekonomide durum aynı.
- Hukukta, insan haklarında, demokraside durum aynı.
- Kendileri çalıp, kendileri oynuyorlar.
- Öyle olmasa, kendi kendilerine verdikleri yetkiyle,
- İstanbul Sözleşmesi’nden çekilebilirler miydi?
- Milletin meclisi onaylamış, Sayın Erdoğan’ın aklına esmiş,
- kendi kendine verdiği yetkiyle, sözleşmeyi iptal ediyor.
Buradan çok net olarak vurgulamak istiyorum: Kim ne derse desin, şunu herkes bilsin ki, o sözleşme hala geçerlidir. Yöntem de, açıklanan karar da, hem hukuken, hem de siyaseten geçersizdir.
Sayın Erdoğan; Burası muz cumhuriyeti değil, Burası memleketi benzetmeye çalıştığın bir üçüncü dünya ülkesi de değil. Burası binlerce yıllık devlet geleneğinin sonucu olan, büyük Türkiye Cumhuriyeti.
- Aklını başına devşir.
- Böyle şımarıklık olmaz.
- Böyle devlet yönetilmez.
Kendisi bir de çıkmış, Cuma Namazı sonrasında, kadınlarımızı tehdit eder gibi diyor ki; “O iş bitti. Önünü ardını kurcalamayın.” Aynen böyle diyor. Bak sen… Şu tarza, şu tavra bakar mısınız? Emrin olur ağam! Bu tehditler, kadınlara sökmez Sayın Erdoğan. Elinden geleni ardına koyma. Tacize, tecavüze, hakarete, dayağa boyun eğmemiş o kadınlar, senin tehditlerine hiç boyun eğmez.
Attığın o imzadan sonra neler oldu biliyor musun? Samsun’da 17 yaşında, beş aylık hamile Sezen, 16 yerinden bıçaklanarak katledildi. Söyle bakalım, o iş bitmiş mi Sayın Erdoğan? Adli tıp raporunu önüne koysunlar da bir bak, 5 aylık bir cana, kaç bıçak darbesi düşüyormuş, bir gör.
15 yaşında evlendirilmiş, 16 yaşında hamile kalmış, 17 yaşında da katledilmiş bu çocuğun, canına nasıl vicdansızca kıymışlar, bir gör. Gör de söyle, o iş bitmiş mi Sayın Erdoğan? Sezen’in katledildiği gün, Bursa’da, 32 yaşındaki Necla, 5 yaşındaki kızının gözleri önünde, silahla vurularak öldürüldü. Söyle bakalım, o iş bitmiş mi Sayın Erdoğan? Sen, “O iş bitti” dediğinden beri, 7 kadınımız öldürüldü. 7 kadınımızın canına kıydılar. Söyle bakalım, o iş gerçekten bitmiş mi Sayın Erdoğan? Sen söyleyemezsin, ben söyleyeyim.
- “O iş”, kadınlar bitti demeden bitmez.
- “O iş”, kadınlara musallat olan, bu ahlaksızlık bitmeden bitmez.
- “O iş”, kadınlar sokakta korkmadan yürümeden bitmez.
- “O iş”, kız çocuklarımıza göz koyan sapıklar bitmeden bitmez.
- “O iş”, o kokuşmuş zihniyetiniz bitene kadar bitmez.
Değerli milletvekilleri; İşin ironik yanı, bu keyfiyetin anında müşteri buluyor olması. Sayın Erdoğan’ın her garip çıkışına, hemen bir tüy dikenin çıkıyor olması…
‘DÜNYA İKLİM KRİZİYLE MÜCADELE EDİYOR’
Akşener, dünyanın iklim kriziyle mücadele etmek için kolları sıvadığını belirterek, şöyle konuştu: “En az gelişmiş ülkesinden en gelişmiş ülkesine, çöl ülkesinden orman ülkelerine kadar herkes ‘doğaya nasıl daha az zarar veririz’ diye düşünüyor, hesap yapıyor. Çünkü herkes biliyor ki, doğa katliamı ve kirlenme bu hızla giderse yaşayacak bir dünyamız kalmayacak.
İşte o nedenle biz diyoruz ki; Türkiye bu mücadelenin dışında kalamaz. Denizlere 2 milyon ton plastik atık bırakıldı. Bu hızlı yok oluşa rağmen, maalesef önlem almakta geç kalıyoruz. Eğer gerekli önlemleri almazsak; yalnızca 28 yıl içinde denizlerde balıktan çok plastik atık olacak, 18 yıl içinde dünyada temiz su bulmak mümkün olmayacak ve 48 yıl içinde de ozon tabakası geri döndürülemez biçimde tahrip olacak. Rakamlara lütfen dikkat edin.”