Merhametli çocuklar yetiştirebilmek için de çocuğun çevresinde merhametli yetişkinler olması gerekiyor. Çocuklar işittiklerinden ziyade gördüklerini uygulamaya geçirir.
Değişen zaman birçok alanda yenilik sağlarken aynı zamanda bizlerden değerlerimizi de alıp götürüyor. Sevgi, saygı, hoşgörü, merhamet, sabır gibi değerler sadece ağızdan dökülen kelimeler olarak kaldı.
YENİ NESİLE NASIL BİR DÜNYA BIRAKIYORUZ?
Ağızdan dökülen kelimeler demekle yetiniyoruz. Zira sözlerimizdeki cömertliği uygulamalarımızda gösteremiyoruz. Her gün duyduğumuz şiddet içerikli haberleri sadece kınayarak geçiyoruz. Hangimiz üzerinde düşünüp kendimizi sorguluyoruz? Yeni nesile nasıl bir dünya bırakıyoruz? Nasıl bir gelecek hazırlıyoruz? Tüm bu soruları düşünürken dikkat etmemiz gereken en önemli şey şudur ki: Öncelikle kendimizi doğru olarak yetiştirmeli ve örnek olmalıyız. Yetişkinler sürekli olumlu davranışları çocuklardan beklerler. Peki düşünüyor muyuz? Bizler her zaman en doğru kararlar verip en doğru uygulamalar mı sunuyoruz? Çocuklardan sabretmelerini beklerken kaç yetişkin sonuna kadar sabırla bekliyor?
Merhametli çocuklar yetiştirebilmek için de çocuğun çevresinde merhametli yetişkinler olması gerekiyor. Çocuklar işittiklerinden ziyade gördüklerini uygulamaya geçirir. Bu nedenle çocuklardan isteklerde bulunduğumuzda öncelikle kendimizi sorgulamalıyız. Biz ne kadarını yapıyoruz ya da yapıyor muyuz? Trafikte, banka sırasında, toplu taşıma araçlarında, evimizde, insanlarla kurduğumuz ilişkilerimizdeki davranışlarımızı ve sözlü-sözsüz iletişimimizi gözden geçirelim. Aile içinde bireylerin birbirilerine karşı davranışları, gösterdikleri saygı, kurdukları iletişim çocuğun en büyük gözlem alanıdır. Dinlemediği düşünülen çocuk aslında çevresinde duyduğu ve gördüğü her şeyi kaydetmektedir. Zamanı geldiğinde ise uygulamaya geçirir.
MERHAMETİ, AFFEDEBİLMEYİ SEVMEYİ UNUTTUK
Ev içerisindeki en büyük tehlikelerden birisi de ekranlardır. İçeriğinin ne olduğu önemsenmeden akşam ailece keyifle izlenen diziler, açık televizyonda devamlı dönen reklamlar, ekran karşısında denetimsiz bırakılan çocuklar… Değerlerimizin birer birer yok olmasının, insan ilişkilerinin, vefanın, saygının unutulma sebeplerindendir. Empatiyi hayatımızdan uzaklaştırdık, kusuru kapatmak yerine daha çok ortaya çıkardık, bencilliği baş tacımız yaparken merhameti, affedebilmeyi, sevmeyi unuttuk.
Doğa dostu pozlar verirken, klavye kahramanlığı yaparken aynı zamanda elimizdeki çöpleri yere atıyor, yanından geçtiğimiz çiçekleri koparıyoruz. Biz bunları yaparken çocuklarımızdan ne bekliyoruz? Hal böyle iken çevresiyle sağlıklı iletişim kuramayan, merhamet etmeyen, en ufak problemlerine bile çözüm getiremeyen, sabredemeyen, sırasını bekleyemeyen, farkında olmadan doğaya, doğadaki canlılara zarar veren çocuklar yetiştiriyoruz.
ÇOCUK DEYİP GEÇMEYELİM
Arkadaşıyla sorun yaşayan çocuğumuza ‘Sende böyle diyemedin mi? Senin ağzın yok mu? Senin elin armut mu topluyor?’ gibi geri dönütler verdikçe haberlerde şiddet olaylarını görmeye devam edeceğiz. Sadece bunla kalmayacak, şiddet hayatımızın merkezinde olacaktır. Çocuklar geleceğimizin toplumunu oluşturacaktır. Bugün toplumda gördüğümüz ve hoşnut olmadığımız davranışları sergileyen bireyler de daha önce çocuklardı ve bugün onları bu davranışlara iten sebepleri irdelediğimizde en büyük etmenlerin çocukluğuna ait yaşantılarında saklı olduğunu görebiliriz. Toplumumuza sağlıklı bireyler yetiştirmek bizim elimizde. Bu yüzden ‘Çocuk deyip geçmeyelim!’ bizleri izleyen gözler olduğunu aklımızdan çıkarmadan hareket etmeli ve geleceğimizi sağlam temeller üzerine inşa etmeliyiz.