Günlük hayatta bazı ihtiyaçlarımızı ve sorumluluklarımızı, yerine getirebilmek için fiziksel olarak sağlıklı olmamız gerekir. Fakat bazı zamanlarda ,sadece bedenimizin değil aynı zamanda beynimizin de sağlıklı olması gerekir. İşte burada mental sağlığın önemi devreye girer..
Bir insan neyi düşünürse onu var eder. Örneğin; zihinsel (mental) sağlığı tamamen iyi olan bir birey ile anksiyete olan bir bireyin yaşam tarzı, günlük rutinleri ve bakış açısı asla aynı değildir. Bir anksiyete hastası için karşıdan karşıya geçmek bile kasvetli bir kabus gibiyken, depresyon dönemdeki bir insan içinse son derece önemsiz (tehlikeli derecede) bir eylemdir fakat mental sağlığı iyi olan biri bu ikisini de hissetmez, düşünmez.
İnsan hayatının bazı dönemlerinde ruhsuz, hissiz ve kaybolmuş hisseder. Aslında böyle bir zaman dilimi içinde olmak, kişinin kolunun ve bacağının kırık olmasından farksızdır. Terk fark kırık kol ve bacak dışarıdan bakıldığında kolaylıkla görülebilir. Fakat ruhsuz bir beden ve karmaşık bir beyin ne yazık ki dışarıdan bakıldığında görülemez. İşte bu yüzden insan sadece aynaya bakmak yerine bazen de içine ,ruhuna bakmalıdır. Çünkü hisler ve düşünceler de en az bir çift kol ve bacak kadar önemlidir. Bu yüzden bir insanın her şeyden önce ruhu ve beyni sapasağlam olmalıdır. Yoksa her şeyi gören gözler bazen aslı görmemiz gerekeni görmeyebilir.