Bir önceki “Mış gibi yaşamak” başlıklı yazımı paylaşıp paylaşmamak konusunda kararsız kalmıştım.
Arkadaşım çok beğenmesine rağmen “Zaten tüm bunları yaşıyoruz. Toplumda aksaklıklar eksiklikler var evet hatta bireysel hatalarımız da var ama ben de aynı şeyleri söyleyince ne değişecek” dedim. Bir şeyler yapmalıydım. Söyleyeceklerimin önemi olmalıydı, birilerinin hayatını değiştirmeli, yaralarını sarmalıydı.
Çünkü bazen öyle olur, kendi sesini bulursun. Okuduğun Edip Cansever şiiri ise ilk satırdan anlarsın ya da başka bir sanatçı seslendiriyor olsa da Sezen Aksu’nun yazdığı şarkı sözünü tahmin edebilirsin. O cümleler gelip kalbinin bir yerinde durur. Belki de böyle yetkin bir dil arayışıydı benimki. Hem kendimin hem de başkalarının yarasını biraz da olsun sarmak için. Oysa insan kendine bile yetemiyor. Aziz Nesin “Güneş altında söylenmedik söz yokmuş.” diyor, “susarak” şiirinde.
“Güneş altında söylenmedik söz yokmuş.
Bu yüzden geceleri söylüyorum sevdiğimi.
Ne gece ne gündüz yokmuş söylenmemiş söz.
Bende söylenmişleri söylüyorum yeni biçimde..
Hiç bir biçim kalmamış dünyada denenmedik.”
Biz de şöyle söyleyelim. “Dünya üzerinde söylenmedik söz, çekilmedik acı yokmuş.” Kayıplar, yıkımlar, yenilgiler… Coğrafyalar, insanlar değişiyor ama hepimiz aynı yaradan kanıyoruz. Sonra yaramızı sarmak için öyle güzel birlik oluyoruz ki kalplerimiz kavuşuyor. Yaşadıklarımız ilk değildi son olur mu bilmem ama bazı acıları hiç unutamayacağız.
Duygularımı ifade edemediğim, ne hissettiğimi bilemediğim zamanlarda bir Edip Cansever şiiri bulup okurum. Orada benim için mutlaka bir söz bir cümle vardır. Şimdi hepimizin aynı duyguları paylaştığı bu günlerde aklıma hep Mendilimde Kan Sesleri şiiri geliyor. Bu şiiri ilk okuduğumda Edip Cansever’in Türkiye için yaktığı ağıt demiştim kendimce, böyle isimlendirmiştim. Şimdi hepimizin yerine konuşuyor gibi.
“Ah güzel Ahmet abim benim
İnsan yaşadığı yere benzer
O yerin suyuna, o yerin toprağına benzer
Suyunda yüzen balığa
Toprağını iten çiçeğe
Dağlarının, tepelerinin dumanlı eğimine
Konya’nın beyaz
Antebin kırmızı düzlüğüne benzer
Göğüne benzer ki gözyaşları mavidir
Denize benzer ki dalgalıdır bakışları
Evlerine, sokaklarına, köşe başlarına
Gülemiyorsun ya, gülmek
Bir halk gülüyorsa gülmektir
Ne kadar benziyoruz Türkiye’ye Ahmet Abi.
Ah güzel Ahmet Abim benim
Gördün mü bak
Dağılmış pazar yerlerine benziyor şimdi istasyonlar
Ve dağılmış pazar yerlerine memleket
Gelmiyor içimden hüzünlenmek bile
Gelse de
Öyle sürekli değil
Ahmet Abi, güzelim, bir mendil niye kanar
Diş değil, tırnak değil, bir mendil niye kanar
Mendilimde kan sesleri.