En kirli 3’üncü nehir Menderes de Aydın’ı ve Büyük Menderes Havzası’nı yaşanmaz hale getirdi. Menderes’te artık balık yaşamıyor. Acilen önlem alınması gerekiyor.
Marmara Denizi’ndeki müsilajın önemli etkilerinden birinin yıllardır önlem alınmayan Ergene Nehri’ndeki kirlilik olduğunu savunan Germencik Çevre ve Doğa Derneği (GERÇED) Sözcüsü Dr. Metin Aydın, benzer sorunun Büyük Menderes Nehri‘nde de bulunduğunu ifade ederek bunun Ege kıyıları için büyük tehlike oluşturduğunu söyledi. Aydın, “Türkiye’nin en kirlisi Ergene Nehri, Marmara Denizi’ni yaşanmaz hale getirdi. En kirli 3’üncü nehir Menderes de Aydın’ı ve Büyük Menderes Havzası’nı yaşanmaz hale getirdi. Menderes’te artık balık yaşamıyor. Acilen önlem alınması gerekiyor” diye konuştu.
Marmara Denizi‘nde yüzeyi kaplayan salyamsı görüntüsüyle Türkiye’nin gündemine oturan müsilaja karşı temizleme ve önleme çalışmaları yoğun şekilde devam ederken, Aydın’da çevrecilerden benzer sorunların başka noktalarda yaşandığına ve acil önlem alınması gerektiğine dair çağrı geldi. Çevreciler, Afyonkarahisar’ın Dinar İlçesinden doğan Uşak, Denizli ve Aydın’dan geçerek Ege Denizi’ne ulaşan Büyük Menderes Nehri’ndeki kirliliğe dikkat çekti.
Germencik Çevre ve Doğa Derneği (GERÇED) Başkanı Halil Çetinkaya ve dernek sözcüsü Dr. Metin Aydın, Büyük Menderes Nehri ve çevrede incelemelerde bulundu. Marmara’da müsilajın yaşanmasının önemli bir etkisinin Ergene Nehri’ndeki kirlilikten kaynakladığını belirten Dr. Metin Aydın, “Türkiye’nin en kirli nehirlerinden birisi Ergene Nehri’dir ve Marmara Denizi’ne akıyor. Marmara’daki salyanın önemli nedeni Ergene’den kaynaklı, ayrıca Nilüfer ile diğer çaylar da kötü şekilde atık bırakıyor. Deniz salyasının ortaya çıkması denizdeki oksijen seviyesinin azalmasından kaynaklanıyor. Oksijen olmayan yerde balıklar ve deniz bitkilerinin yaşama şansı yok. Yapılan araştırmalar da bunu ortaya koyuyor. Bu kirli ortamda Marmara hamsisi, sardalyası ve diğer balıkların üreme, yaşama şansı yok. Bu kirliliğe sanayi tesisleri, kentsel atık sular, kirletilen nehirler yol açıyor” dedi.
‘DOĞANIN BİZE AKLINIZI BAŞINIZA ALIN UYARISI’
Dr. Metin Aydın, Büyük Menderes Nehri’nin Marmara Denizi ile aynı kaderi paylaştığına vurgu yaparak, JES santrallerinin yanı sıra sanayi tesislerinin atıklarıyla kirlenen Büyük Menderes Nehri’nin acilen müdahaleye ihtiyacı bulunduğunu belirtti. Aydın, şunları söyledi:
“Türkiye’deki 36 JES santralinin 16’sı bölgede, atıklarını Büyük Menderes’e boşaltıyor. Marmara denizine jeotermal atıkları bırakılmadığı için radon, arsenik ve bor yok. Ama Menderes’te bunlar var. Aydın’daki jeotermal santrallerinin nehir ve çaylara yakın mesafede kurulmasının sebebi reenjekte edemedikleri akışkanları nehirlere ve çaylara boşaltmalarıdır. Yılda milyonlarca tona ulaşan ağır metaller ve radyoaktifler nehre boşaltılıyor. Nehre atık boşaltan çok sayıda sanayi tesisi de var ve çoğunun arıtması yok. Yıllardır kimyasal atıklar, endüstriyel atıklar, jeotermal salgısı nehri kirletiyor ve ne yazık ki uyarılara rağmen görmezden geliniyor, önlem alınmıyor. Marmara Denizi’ndeki benzer görüntü burada da var; nehrin üzerinde neredeyse bir karış salya oluşmuş ve yoğun bir koku var. Büyük Menderes’te var olan balıklar tükendi, hiçbir balık yaşamaz hale geldi. Su var ama içinde canlı yok. Aslında baktığımızda bu doğanın bize salyası, yani tükürüğü; aklınızı başınıza alın uyarısı.”
Bölge topraklarının verimliliğine dikkati çekerek marka ürün incirin de bu bölgede yetiştiğini ve dünyanın her köşesine ihraç edildiğini kaydeden Aydın, “JES’lerin havaya saldığı buhar, çiğ ve yağmurla birlikte incir başta olmak üzere ürünlere birçok ürüne de zarar veriyor. İncirin en çok üretildiği yer Germencik ve burası da şu anda jeotermalin üssü haline geldi” diye konuştu.
Metin Aydın, bunlara karşı hızlı bir şekilde önlem alınması gerektiğini, aksi durumda Marmara Denizi’nde yaşanandan daha büyük sorunların bölgede yaşanabileceğini, bu durumun Ege kıyıları için de tehlike oluşturduğunu kaydetti.
KİMYASALLAR ÇİY VE YAĞMURLA BİRLİKTE YAĞIYOR
Germencik Çevre ve Doğa Derneği Başkanı Halil Çetinkaya ise, “Germencik’te bir jeotermal santralinin alt kısmında bir incir bahçesindeyiz. Buraya geçen yıl Ege Üniversitesi’nden bir heyetle geldik, çevredeki ağaçların kurumasında bor etkisini saptadık. Ancak bu yıl, geçen yıla oranla daha fazlalaştığını gördük. Bu çiftçiler için çok vahim bir durum. Ağaçlardaki bu durum jeotermallerin bacalarından yapılan salınımda bor kimyasalının bulunması ve bunun çiy, yağmurlarla yüzeye düşmesinden kaynaklı” dedi.