Aslında bu yazıyı daha güzel ve umutlu şeyler ile ilgili yazacaktım. Ta ki dünkü maçta Marcao Kerem kavgasını görene kadar…
1 hafta aradan sonra tekrar birlikteyiz… (1 haftalık kısacık bir tatil planı uyguladım.
Aslında bu yazıyı daha güzel ve umutlu şeyler ile ilgili yazacaktım. Ta ki dünkü maçta Marcao’yu görene kadar…
Ünlü köşe yazarlarını şimdi daha iyi anlıyorum. Yazı yazacaksındır, kafanda şablon üç aşağı beş yukarı oturmuştur, yarın köşemde şu konulara gireyim demişsindir, pat diye bir anda bir olay oluverir, her şey alt üst olur, ne yapacağını şaşırırsın…
Dünkü Giresunspor – Galatasaray maçındaki Marcao olayı da aynı böyle oldu benim için…
3 takımımız Avrupa’da tur atlamış, 4 büyükler uzun yıllar sonra lige galibiyetle başlamış, biraz futbol yazayım istedim ama bu olay olunca futbolu bir anda unutmak istedim…
Hey Marcao… What are you doing ? kardeşim. What is your problem? diyesi geliyor insanın…
2,5 senedir bu takımdasın. Takımın en önemli oyuncularından birisin. Piyasan oluşmuş, az biraz daha takım iyi oynasa güzel bir ücretle yurtdışında önemli bir lige transferini yapacaksın. Ne bu şiddet bu celal !!!
Maçta 2-0 öndesin, 3 gün sonra yurtdışı seyahatin var, takımın gözbebeği (gözbebeği olmasına da gerek yok) 22 yaşındaki bir çocuğa, önce 35 metre boyunca depar atıyorsun, sonra yanına gidip ”kafa” atıyorsun, sonra yetmezmiş gibi bir de ”yumruk” atıyorsun… Hem de takım arkadaşına…
Niye? Kerem Aktürkoğlu eliyle ”sus” işareti yaptı diye… Allah’tan küfür etmemiş !!!
Cezası ne olur bilemem? Bu konularda hem Fatih Terim büyük bir hocadır, hem de Galatasaray büyük bir camiadır. Ama takımın havası bozulmasın diye kuru bir ”özürle” iş geçiştirilirse, takımın havası kısmen de olsa bozulabilir…
Hocanın da dediği gibi Marcao değerli bir oyuncudur, ama Kerem de yem edilecek bir oyuncu değildir… Benim önerim kısmen 3-4 haftalık bir kadro dışı bırakılması ve altyapı ile antrenmanlara çıkmasıdır…
Bir anda Marcao gibi bir oyuncuyu kapı dışarı etmek de olmaz… Sonuçta potansiyeli var ve gelir sağlanabilir. Sadece kolay affedilmemesi gereken bir olay olarak görüyorum ben…
NEREYE DAHA KARPUZ KESECEKTİK!!!
Haftalardır yazıyorum, Türkiye’de transfer menajerler aracılığıyla yapılan bir olaydır. O da başarılı olmazsa teknik direktör kovmakla sonuçlanır. Çünkü alınan vasıfsız işe yaramaz 5-10 oyuncuyu kovmak yerine, hocayı göndermek çoğu zaman daha kolaydır…
Kasımpaşa, Kayserispor ve Bursaspor’dan bahsetmek istiyorum…
Kasımpaşa geçen sezondan beri gündemde olan, lisansı olmayan Şenol Can ile yola devam etmiş, transferlerini yapmış, lige girmişti. Ama o da ne? Daha ilk maçın bitiminde Şenol Can ile yollar ayrıldı. Ne oldu ne bitti?, kim nerede yanlış gördü de ilk haftadan bilet kesildi.
Keza Kayserispor – Yalçın Koşukavak olayı… İlk maçında Altay deplasmanında 3-0 lık ağır yenilgi alan Kayserispor’da hoca ile yollar ayrıldı… İnternetten okuduğum eski Beşiktaş Sportif Direktörü, şimdi ise Kayserispor Futbol Direktörü Ali Naibi’nin hocaya sormadan transferleri yapması imiş. Yalçın hoca da tazminatı var diye istifa etmemiş, kovulmayı beklemiş… Miş, mış, muş, müş…
Bu kafa Türk futbolunu 3-5 sene daha yönetirse kökten kepenkleri kapatırız…
Hele ki Bursaspor…
Son 1-2 sezondur, maddi sıkıntılar içerisinde, altyapıdan oyuncular ile mucizeler yaratan ve Ali Akman ve Burak Kapacak başta olmak üzere yetenekli oyuncuları çıkaran Mustafa Er hoca istifa etti (ya da tam olarak ettirildi)
Daha ilk maçtan sonra başkan tarafından ”İlk elin günahı olmaz deyilmez, kumar değil bu” diye atılan bir twit, altına ”ya Bursaspor başa, ya kuzgun leşe” diyerek hedef gösteren yönetici olunca, hocanın da istifa etmesi normal tabi…
Geçtiğimiz yıllarda sosyal medyada Bursaspor’un altyapısı Altınordu’dan iyi diyenlere, ”Altyapı iyi olabilir ama yöneticiler değil. Yarın öbür gün paralı bir başkan gelirse 10-15 tane transfer yapar, bu altyapıyı da hocayı da geri plana iter dedim” ve nitekim de öyle oldu…
Mustafa hoca geri döner mi bilinmez (başkan uğraşıyormuş) ama Bursaspor bir süre daha bu krizle devam eder…
Bursaspor kulünü, bu transfer döneminde, kısmen de olsa menajerlik yaptığım için bire bir iletişim içerisinde olduğum bir kulüp. Yöneticisi ile gazetecisi ile iletişim halindeyim. Ama yapılanlar büyük bir iletişimsizlik örneği…
Önce Namıq Alasgarov skandalı yaşandı. 25 yaşındaki Azeri oyuncu (ki iyi oyuncu) için sözleşmesi olan kulübünden izinsiz olarak direk oyuncuyla iletişim kurulmuş. O da şöyle olmuş: Bursaspor bir menajere yetki vermiş, menajer Namıq’ın resmi menajerine ulaşmış, Namıq’ın menajeri İstanbul’da bir menajere yetki vermiş, İstanbul’da ki menajer de Bursa’da ki bir başka menajere yetki vermiş…
En son Bursa’da ki menajer de 100 Bin Euro komisyon isteyince olay ortaya çıkarılmış ve transfer askıya alınmıştı.
Kulübüyle sözleşmesi olan bir oyuncunun transferi için, kulübünden habersiz 4 menajer (yazıyla dört) ortaya çıkmış, en sonuncusu bilinen ama diğerlerinin kim bilir ne kadar istediği belli olmayan bir transfer süreci yaşanmış… Üstelik tekrar ediyorum ”Kulübünden Habersiz”.
Emin Adanur başkan durumu şöyle açıkladı: Namıq’ın 50 Bin Euro serbest kalma maddesi vardı, biz de oyuncuya ödedik, o da bonservisini aldı (ya da buna benzer bir şey)…
Sayın başkan transfer böyle yapılmaz… Önce kulübe İngilizce bilen birisi alınır (menajere gerek bile yok – ki Bursaspor gibi bir camiada böyle birisi de vardır), şartlar dahilinde kulübe telefon edilir, şartlar her iki taraf için de uygunsa resmi teklif iletilir ve oyuncuyla görüşmek için izin istenir, oyuncu da okey derse gerekli bedeller kulübe ve oyuncuya ödenir ve transfer biter… Bunları yapmak da en fazla 2-3 saat bilemedin 1 gününüzü alır…
Yok oyuncuya menajer ile ulaş, oyuncu bonservis olayını kendi çözsün, biz transfer yapalım bir şey olursa suçu oyuncuya atalım felan…
Şimdi oyuncunun kulübü Neftçi Bakü, Bursaspor’u Etik Dışı Transfer dolayısıyla UEFA’ya şikayet etmeye hazırlanıyor…
Ne menajere gerek var, ne de böyle alavere dalavere işlere… Kulübüyle sözleşmesi olan bir oyuncu için 4 menajer devreye giriyorsa, serbest oyuncu için kaç kişi devreye giriyor siz düşünün…
Örneğin sene başında ben de Kocaelispor’a bir oyuncu önerdim. Hırvatistan Ligi’nde oynayan bir oyuncu beğenildi ve şartların sorulması istendi. Oyuncunun menajerinin olmaması da bir avantajdı.
Hırvat kulübüne ulaştım, yetkililere ön şartları sordum. Şartlar bir tık ağır olunca taksitlendirme tarzı seçenekler olabilir mi dedim? Olur cevabını aldım. Sonra da ”Bu bir gayriresmi görüşme, kulüp şartlar üzerinde son değerlendirmesini yapacak ve uygun olursa size belki de ek bir pazarlık daha yaparak resmi teklifini iletecektir” dedim. Buna da olur yanıtını aldım.
Şartlar yine de Kocaelispor’a ağır geldi. (Hoş serbest oyuncu olup 2-3 menajer devreye girseydi çok daha ağır şartlara transfer biterdi ya neyse!!!). Kulübüne şartların uymadığını ve Kocaelispor’un transferden vazgeçtiğini bildirdim. Hırvat kulübü yetkilileri de teşekkür etti ve konu kapandı.
Şimdi halen daha hem Kocaelispor ile hem de Hırvat kulübüyle iletişimim ve dostluğum mevcut.
Transfer yapılırken ”paradan” önce ”ikili insan ilişkilerini” ön planda tutarsak her şey daha güzel olacak…
Son olarak, herkesin de dediği gibi futbolu futbolu bilenler yönetmeli…
Ama gerçek anlamda bilenler… Mesela spor hukukunu, mesela transfer yapma yöntemlerini, mesela menajer devreye girmeden oyuncu transfer etmeyi bilenler yönetmeli…
Yoksa şu anda futbolu yönetenler de futbolu biliyor kendilerince…
Haftaya : Artık Güzel Şeyler Yazalım… :)