Analog müzik teknolojisinin kaybeden yıldızları: Manyetik bant çalarlar 1928 yılında Almanya’da icat edilmiş ve günümüze kadar gelmiştir.
Müzik veya ses kaydını yapabilmek ve sonradan geri çalabilmek gayesiyle birçok mühendis araştırmalarda bulunmuştur. Bulunabilen çözüm ise, manyetik özelliğe sahip bir hareketli cismin, bu manyetik alanı okuyabilecek bir kafa önünden geçirilmesine dayanmaktadır. Bu tarz cihazların en eskisi 0.10 ila 015 milimetre kalınlığında tel ile çalışan bir makaralı teyptir. 1898 yılında patenti alınan bu cihazın mucidi Danimarkalı Valdemar Poulsen olup, özellikle konuşmaların kayda alınması amacıyla 1950’li yıllara kadar kullanılmıştır. Vikipedia’da bu konu ayrıntılı olarak ele alınmıştır.
Geçmişte büyük oranda kullanılan manyetik bant ise 1928 yılında Almanya’da icat edilmiş ve değişik formatlarda günümüze kadar gelmiştir. Manyetik bant, plastik bir bandın bir yüzeyine başta demir oksit, krom dioksit veya doğrudan oksitlenmemiş demir ile kayganlaştırıcı bir madde uygulanmasıyla üretilir. Bandın, teyp kafası tarafından okunmayacak tarafına herhangi bir işlem yapılmaz.
Kayganlaştırıcı madde ise, bandın teyp kafaları önünden geçerken yaratılan sürtünmeyi en aza indirmek ve böylelikle hem bandı, hem de teyp kafasının zarar görmesini engellemek amacıyla metal karışıma dâhil edilmektedir. Yazımızın bundan sonraki kısmında bu tarz bantları çalabilen, ancak bilgisayar teknolojisinde kullanılmayan cihazlar konu edilecektir. Bunlar; makaralı teyp çalarlar, 8 kanallı kartuş teyp çalarlar ile kasetçalarlar olacaktır.
Makaralı Teyp Çalarlar: 1950’li yıllardan itibaren manyetik bantlar, makaralı teyp cihazlarında yaygın olarak kullanılmaya başlanmıştır. Bildiğimiz kasetçalar cihazlarından farklı olarak makaralı teyp cihazları, daha kalın bir bandı daha yüksek hızlarda bandı okuyan kafanın önünden geçirmektedir. Bu nedenle sesleri daha iyi bir şekilde yakalayabilmekte veya geri verebilmektedir. Bu özellikleriyle makaralı teyp cihazları, sayısal (dijital) ses kaydedici cihazların ortaya çıkmasına değin özellikle müzik stüdyolarında ve canlı konser kayıtlarında kullanılmıştır.
Eskiden müzik stüdyolarında kullanılmakta olan makaralı teyp çalarlar, 16 farklı ses kaynağını aynı anda kaydedebilmekteydi. Kullanılan bantların ve dolayısıyla makaraların daha inceleri daha sonra üretilerek bu teknolojinin evlere girmesi sağlanmıştır. Ancak, bu teknolojinin nispeten pahalı olması nedeniyle müzik şirketlerince yeterince popüler müzik kayıtlı makara teybi üretilmemiş, bu format, özellikle elinde değerli plak koleksiyonu bulunan müzikseverlerce evlerde kullanılmıştır. Bu formatın kolaylıkla başka bir eve veya araca taşınamayışı, çok yaygın bir şekilde kullanımına engel olmuştur.
8 Kanallı Kartuş Çalarlar: 1960’lı yılların başından 1970’li yılların sonuna kadar ABD ve Batı Avrupa’da özellikle otomobillerde kullanılmış olan 8 kanallı kartuş çalarlar da, belirli bir uzunluktaki teyp bandının süresiz kendi etrafında dönmesi prensibine dayanmaktadır. ‘8 Kanallı’ olarak adlandırılmasının sebebi, belirli uzunlukta, fakat kendi üzerine sonsuz bir şekilde hareket ettirilen 4 çift stereo kanalına sahip (sekiz kanal) manyetik bandın her dörtte bir kısmına bir alüminyum şeridi konularak diğer üst iki kanala atlatılmasıdır. Geriye sarılamamaları ve ileri sarımda sorun yaratmaları nedeniyle kartuş çalarlar artık tarihe mal olmuştur.
Kaset Çalarlar: 1963 yılında Hollanda şirketi Philips tarafından geliştirildiği (Japon Sony şirketi ile birlikte yaratıldığı da söylenmektedir) belirtilen kompakt kasetler, özellikle 1970’li yıllardan, 2000’li yıllara kadar hayatımızı süslemişlerdir. Bu kasetlerin oldukça küçük yapıları ve kullanılan bant incelikleri sayesinde milyonlarca kişi, hem hazır müzik kayıtlarını evlerde ve araçlarında dinleyebilmiş, hem de tekrar, tekrar üzerlerine kayıt yapabilmişlerdir.
Müzik endüstrisi hazır kayıtlarını bunlar üzerinden piyasalara sürmüş, birçok firma da kayda hazır boş kasetler üretmiştir. Kasetlerin nispeten küçük yapıları, geliştirilen bant kaliteleri, bu formatın evlerde, araçlarda ve hatta kişisel müzik çalarlarda kullanılabilmesinin yolunu açmıştır. Bunları çalan ve üzerlerine kayıt yapabilen cihazların daha ucuza üretilmesi kaset piyasasını üst seviyelere taşımıştır. Bu format da 2000’li yılların başında, sayısal olarak müziğin kodlanabildiği ‘Compact Disc’ yani CD’nin piyasaya sürülmesiyle birlikte müzik piyasasında liderliğini yitirmiştir.
Yine de şimdiye kadar yazdıklarımla ilgili bir görüşe de yer vermeden edemeyeceğim: çok iyi kaydedilmiş bir müziği, şimdiye kadar belirtilen müzik cihazlarının her birinden kulaklıkla dinleyebilirseniz, aralarındaki farkı (yani hangi cihazda çalındığını) algılayabilmeniz zor olacaktır!
Analog, yani ses dalgasının bir x/y ekseni üzerinden bir sinüs dalgası olarak ifade edilegelen cihazlarla ilgili temel izahatlarım burada son buluyor. Bundan sonraki yazılarımda sayısal (dijital) ses ve müzik cihazlarına yer vereceğim.