Bu hafta size çocukluktan beri yapageldiğim bir hobimden bahsedeceğim. Örgüden. İlkokula başlamadan öğrenmiştim örgü örmeyi, hem de kendi kendime.
Ablamın örgüsünü elime alıp bir anda örmeye başlamıştım, o gün bugündür hiç ara vermedim. Neler ördüm neler…
Benim için örgü; en karanlık günlerimde, en depresif anlarımda ya da en zor zamanlarımda tutunacak bir dal oldu. Bir el işine başlamak, ilmek atmak, aynı zamanda düşüncelerini sıraya koymak anlamına geliyor. Zihnin tozlu kıvrımlarının tozunu almak bir anlamda, temizlik operasyonu, anıları çekmecelere, fikirleri raflara yerleştirme hamlesi, hafıza sarayının düzeni, temizliği, disiplini, unutulanların yeniden hatırlanması yad edilmesi…Zaman geçip örgü ilerledikçe kendinde duyduğun memnuniyet, bitirince de hissettiğin zafer duygusu cabası…Yani aslında bir çeşit meditasyon ama sonucunda da bir ürün meydana çıkıyor, güzel değil mi?
Çocukluğumda mahallenin kadınları hep bir araya gelir, örgü örer ,sohbet ederlerdi. O kadınların oturdukları yerden edindikleri bilgeliğe hayret ederdim; sonra çalışma hayatına atıldım ve o kadınların yaşına gelmiş birçok çalışma arkadaşım oldu çeşitli üniversitelerden mezun, aynı bilgeliği, sadeliği, hayat yaklaşımını bir türlü göremedim. Sebebini bilmiyorum ama ”okumak cehaleti alır eşeklik baki kalır” sözü ne kadar doğruymuş dedirtti çoğu kez. Kendimce bir sebep buldum tabi, Evrende ne varsa hepsi bizim içimizde aslında, çocukluğumun kadınları kendi içlerine bakarak (örgü aracılığıyla) belirli bir bilgeliğe ulaşmışlardı. Kimseyi kırmak üzmek değil maksadım, sonuçta herkes kendi tekamülünde, benim ki içten, samimi, sahici sohbetleri özlemekten…
Bir de renklerden bahsedeyim, renk renk yumaklardan, örgüden bahsederken onlardan konuşmamak olmaz. Ruh haline göre seçebildiğin, ebruli, turuncu, kırmızı, leylak…Mutluysan başka, mutsuzsan başka, hele sevilen birine örülüyorsa örgü, gözünde canlanır rengi, modeli, bittiği zaman nasıl olacağı, verdiğinde yüzünün alacağı ifade…Ne de olsa sevilen insana verilebilecek en güzel hediye el emeği göz nuru…
Büyüdükçe örgü örmenin hem sağ hem sol beyni aynı anda geliştirdiğini öğrendim. Aynı zamanda bilişsel fonksiyonlar üzerinde ve motor beceriler üzerinde olumlu etkisi varmış. Tıpkı piyano çalmak gibi bence. Avrupa ve Amerika’da insanları örgüye özendirdiklerini duydum. Alzheimer’a karşı koruduğu ve hafızayı güçlendirdiği kabul ediliyor. Hem bu kadar faydalı hem de Ananelerimizden kalan bir kültür mirası bizim için aynı zamanda. Hem insanın kendi el emeğini üzerinde taşıması kadar güzel çok fazla şey yok…
Hiç bilmeyenler için, internette bir sürü tarif var ve her şeyi olduğu gibi örgüyü de online kolaylıkla öğrenebilirsiniz.
Çocukluğumdan beri örgü örmek, renk renk, desen desen, resimli resimsiz, kazaklar, hırkalar, battaniyeler; hem benim bir çeşit meditasyonum oldu, hem tüketmek yerine üretmenin hazzını duydum, hem de özgüvenimi küçük yaşlardan itibaren geliştirdi. Sıfırdan başlayıp bir ürün elde etmek, hele bir de yaratıcılığınızı ortaya koyuyorsanız, yeni örnekler, yeni tasarımlar hayal edip gerçekleştiriyorsanız, bittiğinde paha biçilmez bir mutluluk ve zafer duygusu hissediyorsunuz.
İyi anladım ki hayat dümdüz bir çizgi değil, sert düşüşler, ani çıkışlar vs yaşıyoruz. Ama stabil bir alışkanlığımız, bir hobimiz bizi tüm bu sivriliklerden koruyor, acıtmasını engelliyor, neyiz, kimiz, hatırlatıyor, hayal kurduruyor.. Bazen da ilmek ilmek dokuyoruz hayatı…
Ya sizin çocukluktan beri yaptığınız hobiniz ne?