Eskişehir’de, Büşra Karasoy (23), 3 yıl önce eşi ve kızıyla birlikte şehir hayatını bırakıp, ‘küçük dünyam’ dediği köye yerleşti.
Köy evinde 6 tavuk ile başladığı yeni hayatında süt sağmayı, peynir ve yoğurt yapmayı öğrenen Karasoy, en büyük hayalinin peynir tesisi kurmak olduğunu belirterek, “Şehre gezmeye gittiğim zaman bir an önce köye kaçmak istiyorum. Kalabalıktan o kadar çok yorulmuşum ki. Şu anda peynir üzerine ilerliyorum. Süt ve inek işini de büyütmek istiyorum” dedi.
Eskişehir’de yaşayan Büşra Karasoy, 3 yıl önce çalıştığı işten ayrılan eşi Hasan Karasoy (29) ve kızı Kumsal ile birlikte merkeze bağlı Avdan köyüne yerleşti. Karasoy, köye yerleşme kararı aldıklarında yakın çevrelerinin kendisiyle alay ettiğini, hiçbir sermayelerinin olmadığını ve sadece 6 tavuklarının olduğunu söyledi. Köyde süt sağmayı, peynir ve yoğurt yapmayı öğrenen Karasoy, kendine yetecek kadar kurduğu ve “benim küçük dünyam” dediği köy yaşantısında oldukça mutlu olduğunu anlattı.
‘KENDİ SEVDİĞİM İŞİMİ YAPMAK EN BÜYÜK HAYALİMDİ’
Köy evinin bahçesinde tavuk, ördek, hindi ve kazlarım besleyen Büşra Karasoy, yerleştiği köylü yaşamının kendisini şehirde olmaktan çok daha huzurlu hissettirdiğini belirterek, “3 yıl önce köye geldik. Eşim Eskişehir’de bir hastanede çalışıyordu. Oradan ayrıldıktan sonra yeni bir iş kurmaya karar verdik. Eşime, ‘köye gidelim, orada bir iş yapalım’ dedim. O da, ‘bir sermayemiz yok, nasıl yapalım?’ dedi. Her şeye sıfırdan başlayacaktık. Biz ele ele verdikten sonra her şey olur diye karar verdik. Köye geldiğim zaman sadece 6 tavuk vardı. Başka hiçbir şeyimiz yoktu. Süt keçiciliği yapmaya karar verdik ve 30 keçi aldık. Onların sütünü sağmaya başladık. Peynirin nasıl yapıldığını bilmiyorum, sütü bilmiyorum. Köyle ilgili hiçbir şey bilmiyorum. Köy kızı değilim. Köyde doğup, büyümedim. Ama ‘yaparım, yapanlar nasıl yapıyor’ dedim. Yanlış yapa yapa öğrendim.
Daha sonra oğlaklarımız olmaya başladı. Erkek oğlakları sattık. Dişileri ise damızlık olarak bıraktık. Bir yıl sonra Orman Köy Projesi kapsamında 2 inek çıktı. İneklerimin de 2 buzağısı oldu. Tavuklarım, ördeklerim, hindilerim, kazlarım var. Geldiğimde hiçbir şeyim yoktu. Destek veren kimsemiz yoktu. Ben köye geldiğim zaman herkes güldü, dalga geçti. ‘Sen köyde nasıl yapacaksın. Köy kızı değilsin ki. Sütü, yoğurdu nereden bileceksin?’ dediler. Kendi işimin patronu olmak, kendi sevdiğim işimi yapmak en büyük hayalimdi. Şehirde olsam başka işte çalışamazdım. Çalışsam bile kazandığım parayı bakıcıya vermek zorunda kalacaktım. Şu an buradayım, hayallerimi yaşıyorum” dedi.
‘PEYNİR TESİSİ KURMAK İSTİYORUM’
Şu anda peynir üretimi üzerine kendisini geliştirdiğini ve ileride büyük bir peynir tesisi kurmak istediğini söyleyen Karasoy, “Burası virane durumdaydı. Hayvanları koyacak yer bile yoktu. İlk önce burayı yaptırdım. Kendimizce bir düzen kurduk. Burası benim küçük dünyam. İnşallah ileride büyük bir işletmeye sahip olabilirim. Şu anda peynir üzerine ilerliyorum. Peynir tesisi kurmak istiyorum. Süt ve inek işini de büyütmek istiyorum” diye konuştu.
‘KÖYE YERLEŞECEĞİM ZAMAN HERKES ALAY ETTİ’
Şehirden köye yerleşme kararını alırken çok düşündüğünü ifade eden Karasoy, “Zaten inanmak başarmanın yarısıdır. Ben bu yola çıktığım zaman inandım. Kimse inanmadı. Herkes benimle dalga geçti. O zamanlar beni desteklemeyenler şimdi biz zaten senin arkandaydık, destekledik. Böyle olacağını biliyorduk’ diyorlar. Kendi ürettiğim süt, yoğurt, yumurta, peynir satışı yapıyorum. Ankara, Ordu, İstanbul gibi şehirlere peynir gönderiyorum. Şehirden ayrılma kararımı çok düşündüm. Çocuğum için bu köy hayatı iyi olacaktı. Kızım da benimle birlikte hayvanları, taşı, toprağı öğrenecekti. Köy benim için başka bir sevgi. Ben bu işten para kazanıyorum ama insanların da doğallıktan faydalanmasını istiyorum. Onlara da şifa oluyor. Mesela keçi sütü anne sütüne en yakın olan süt. Çok talep var” dedi.
‘KALABALIKTAN ÇOK YORULMUŞUM’
Şehir kalabalığından çok yorulduğu için köy havasının kendisine çok iyi geldiğini belirten Karasoy, şehre gezmeye gittiğinde bir an önce köyüne dönmek istediğini söyledi. Genç yaşına rağmen kalabalık şehir ortamının kendisini çok yorduğunu kaydeden Büşra Karasoy, “Kalabalıktan o kadar çok yorulmuşum ki köy daha sakin geliyor. Her yer apartman, havası kirli. Pandemi sürecinde eğer ben şehirde olsaydım dört duvar arasında kalacaktım. Ama burada çocuğum istediği gibi oynayabildi, sıkıldığımız zaman dağlara çıktık” diye konuştu.