Küçük bir gezinti… Sabahın kaç olduğunu bilmeden uyanmıştı. Akşamdan kalma sersem bir hali vardı.
Ağzında kekremsi bir tat oluşmuştu. Bir sigara yaktı. Yatakta telefonunu kontrol ediyordu. Sonra ev arkadaşı seslendi.
Kahvaltıyı kim hazırlayacaktı? Kendisi yeni yeni yemek yapmayı öğreniyordu. Hiperaktif yaşamı boyunca kaç tane böyle sabah yaşanmıştı? Ama her şeye rağmen mutsuzdu.
Gezmeyi, eğlenmeyi ve sürekli hareket halinde olmayı seven biriydi. Ama eksik bir şey vardı. Arayış içindeydi. Birazda ‘ruh eşi’ mevzusuna takılmıştı bu aralar.
Aynada kendine baktı. Her gün tıraş olan yüzü sertleşmiş gibiydi. İnce dudakları, kahverengi derin gözleri, gamzeleri aynaya yansıdı. Yüzünü yıkadı. Son zamanlarda kafası hayli karışıktı.
Hafta sonuydu. Gidilecek her zaman bir yer vardır.
Arabaya bindi. Radyo, arabesk ve türkülerle karışıktı. Hava soğuktu. Ellerini birbirine sürtmesinden sonra klimada sıcak havayı açtı. Uzun yol keyifliydi. Sonunda arkadaşları ile beraber bir yaylaya vardılar. Arabadan iner inmez çam kokusunu hissetmişti. Yüzüne vuran rüzgar, üşütüyor ama hoş aromasıyla iyi hissettiriyordu.
Bu yayla, içinden dere geçen çam ağaçları ile kaplı ve insana huzur veren bir yerdi. Yayla üzerinde ahşaptan bungalov evleri yapılmıştı.
Yürürken ayağının altındaki karlar ses çıkarıyordu. Geceden oluşan ayazın izleri kendini belli ediyordu. Etrafı dolaştılar, derenin üzerindeki köprüden geçtiler. Fotoğraf çekindiler ve neredeyse öğlen olmuştu. Yakınlarda ahşap iki katlı bir yapıda et yemekleri yapılıyordu. Oraya doğru giderken burnundan akan kan üstüne düştü. Fark ettiğinde, peçete ile sildi. Acaba soğuktan mı olmuştu? Kendisinin zayıf bir vücudu var gibi gözükse de, güçlü bir gövdeye sahipti. Geniş omuzları her zaman öz güvenle dalgalanırdı.
Ahşap lokantaya girdiler ve kebap söylediler. Cam kenarına oturdukları masanın avantajıyla etraf bir şaheser gibi görünüyordu. Gözü daldı bir an…
Keyifli sohbet ile yenen yemekler, ağızda güzel bir tat bırakmıştı. Ardından müesseseden çay verildi. Çay eşliğinde 15 ya da 20 dk arayla sigara yakıyordu. ‘V’ şeklinde açtığı bacakları, sert bakışı ve her an her saniye bir çita gibi atılgan duruşu kimilerini hayran bırakabilirdi.
Ahşap lokantadan çıktılar ve hava daha da soğumaya başladı. Rüzgar yüzü kesiyordu. Biraz daha yürüyüş yaptılar ve ardından arabaya bindiler. Yol uzundu ama eğlenceli geçti.