Risk almanın yolculuğu.. Yeni deneyimler yaşamak bazı riskleri almayı gerektirir. Peki yaşamınız süresince siz ne kadar risk alabildiniz?
Günlük rutinler arasına sıkışıp kalan bir toplumun parçası olarak, alışılagelmişin dışına çıkmak, hayatımızı hiç deneyimlemediğimiz bir yöne taşımak yada sonu bilinmeyen bir maceraya atılmak korkutucu gelebilir. Ancak yaşamın bize sunduğu güzellikler ve mutluluklar konforlu dediğimiz alanın dışında saklıdır.
Dolayısıyla, bu da risk almayı gerektirir. Risk almak, bize korkularımızla yüzleşme fırsatı verirken aynı zamanda kişisel ve profesyonel anlamda gelişme gösterebilmenin anahtarı olabilir. Yaşamımızın belirsiz bir zaman dilimiyle sınırlanmış olduğunu düşünürsek, bazı deneyimleri yaşayabilmenin mümkün olamayacağı yaşlarda hissedilen pişmanlıklar, zaman zaman aldığımız risklerin sonucuna katlanmaktan daha az korkutucu olacaktır.
Kişisel gelişim adına aldığımız riskler genellikle büyüme, öğrenme, deneyim kazanma ve potansiyel başarıya ulaşma çabaları içerir. Bu yeni bir kariyere atılmak, girişimcilik yapmak, yeni bir ülkeye veya şehre taşınmak olabilir. Elbette ki bu riskler başarı vadettiği oranda başarısızlıkla da sonuçlanabilir. Gittiğiniz ülkeye yada şehre uyum sağlayamayabilirsiniz. Kurduğunuz iş, iflasla sonuçlanabilir yada işten kovulabilirsiniz.
Bu durumda önemli olan, karşılaştığınız başarısızlıklara odaklanmak yerine, bu sonuçla ne elde ettiğinize ve devamında nasıl bir rota belirlemeniz gerektiğine bakmaktır. Çünkü yaşadığımız her olumsuzluk bile aslında kendi içinde öz güvenimizi ve deneyimlerimizi artıracak bilgiler barındırır. Ayrıca, risk almak sadece kişisel sınırlarımızı genişletmekle kalmaz, aynı zamanda çevremizdeki insanlara da ilham kaynağı olabilir. Bu da toplumsal bir tetikleme ile inovasyon açısından yeni projeler ve yeni çözümler üretme konusunda kişileri cesaretlendirebilir.
Konuyu duygusal yaşamımızda korktuğumuz yada almaktan çekindiğimiz riskler olarak ele alırsak, bunları da evlenmek, çocuk sahibi olmak, birlikte yaşamayı seçmek, ayrılmak, boşanmak, yeni bir aşka fırsat vermek olarak sıralayabiliriz. Mesela, gelin yeni bir aşka fırsat vermenin ne kadar risk taşıyabileceğine bakalım ve bunun hoşumuza gitmeyen bir sonuçla bittiğini varsayalım.
İlişki neden bitmiş olabilir? Fikir ayrılığı, karakteristik uyuşmazlıklar, tükenmişlik, maddi olumsuzluklar yada sevgi eksikliği diyelim. Tüm bu başarısız olarak nitelendirdiğimiz sonuçlar karşısında en kötü hissedebileceğiniz duyguları düşünün: ağlarsınız, küsersiniz, depresyona girebilirsiniz. Bu hisler geçtiğinde ise ya aşk için biraz daha temkinli olursunuz ya da yeni birine fırsat vermeniz zaman alır. Peki, olabilecek bu sonuçlarla aldığınız risk, ilişkiyi yaşarken hissettiğiniz kalp çarpıntılarına ve mutluluğa değmez mi? Kesinlikle değer…
Demek ki bu risk alınabilir. Zaten olaya derinlemesine baktığımızda başarısız bir ilişki yoktur. Çünkü birlikte olduğunuz süre zarfında hissetiğiniz mutlu- mutsuz her an ve karşı tarafın size kattıkları, ruhunuzu olgunlaştırır. Dolayısıyla mutluluk ve mutsuzluk aynı oranda bir dengedir aslında ve ilerlememizi sağlayan yolun taşlarını oluşturur. Öyleyse yaşamımızda bazı dengeleri sağlayabilmek için zaman zaman konforlu saydığımız alandan uzaklaşmamız gerekir. Çünkü gerçek deneyimler, güvenli limanlardan ayrılarak gerçekleşebilir.