KOAH: Akciğer ve nefes.. Günümüzde döviz, altın, para, mal ve mülk sahibi olmadan da manevi açıdan lüks bir hayat sürdüğümüzü fark edemiyoruz. Ancak, yoğun bakımda olan hastaları ziyaret ettiğimizde veya hayatlarında bu tür acı deneyimler yaşayan insanlarla karşılaştığımızda, sahip olduğumuz sağlık ve refahın ne kadar değerli olduğunu anlıyoruz.
Bu yazımın, her birimizin hayatta sahip olduğu lüksleri gözden geçirmesine vesile olmasını umuyorum. Yaşadığımız hayatta, mal ve mülk sahibi olmanın ötesinde, en önemli şeylerin sağlık, aile ve sevdiklerimiz olduğunu hatırlatması ümidiyle…
Değerli okurlar, bugün sizlere KOAH hastalığından hem gözlemlerim hem de araştırmalarım sonucunda elde ettiğim verilerle beraber bahsetmeye çalışacağım. Öncelikle, KOAH hastalığını bir tanıyalım.
Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı (KOAH), dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen yaygın bir sağlık sorunudur. KOAH, akciğerlerin hava akışını kısıtlayan ve nefes almayı zorlaştıran bir hastalıktır. Sigara içme, hava kirliliği, kimyasal maruziyet ve genetik faktörler, KOAH gelişiminde önemli risk faktörleridir.
KOAH, yavaş ve sürekli olarak ilerleyen bir hastalıktır ve genellikle semptomlar yıllarca fark edilmez. Semptomlar arasında nefes darlığı, öksürük, balgam üretimi ve göğüs sıkışması yer alır. Bu semptomlar sıklıkla, KOAH hastalarının günlük yaşamlarını ciddi şekilde etkiler. KOAH, tedavi edilmezse, solunum yetmezliği, kalp hastalığı ve diğer ciddi komplikasyonlara neden olabilir.
Tedavi, KOAH semptomlarının yönetimi, hastalığın ilerlemesinin yavaşlatılması ve akut atakların önlenmesi için önemlidir. İlaçlar, oksijen tedavisi ve solunum rehabilitasyonu gibi tedaviler, KOAH hastalarına yardımcı olabilir. Ancak, KOAH’nın tamamen iyileştirilmesi mümkün değildir.
KOAH, genellikle sigara içenlerde görüldüğü için, KOAH’ın önlenebilir olduğu unutulmamalıdır. Sigarayı bırakmak, hava kirliliğine maruziyeti azaltmak ve koruyucu ekipman kullanmak gibi önleyici önlemler, KOAH riskini azaltabilir.
Sonuç olarak, KOAH, dünya genelinde milyonlarca insanı etkileyen önemli bir sağlık sorunudur. Erken teşhis ve tedavi, KOAH’nın semptomlarını yönetmek ve ilerlemesini yavaşlatmak için kritik önem taşır. Ancak, en iyi strateji, KOAH gibi kronik hastalıkların gelişmesini önlemeye yönelik önleyici tedbirler almaktır.
Kişisel bir deneyim üzerinden örnek vermek gerekirse, yirmi beş yıldır KOAH hastası olan dedemin son on beş senesini yatakta ve solunum makinesine bağlı olarak geçirdiğine şahit oldum. Bu hastalık, dedemin önce akciğerlerini bitirdi, solunum makinesi olmadan yaşamasını imkânsız hale getirdi. Ardından, dedem dışarı çıkamadı ve yatağa bağlı olarak yaşamını sürdürdü.
Ancak hastalık durmadı, her gün dedemin biraz daha elden ayaktan düşmesini sağladı ve yoğun bakıma kaldırılan, entübe edilen dedem, konuşamaz hale geldi. Hemşireler ilaçları değiştirirken, entübe edilen alanı kontrol ederken, en küçük bir refleksi bile olmayan dedeme “Amca canın acıyor mu?” diye soruyorlar ancak herhangi bir tepki alamıyorlar. Belki de canı çok acıyor ama bağıramıyor ya da ani bir hareket sergileyemiyor.
Bu gördüklerim KOAH’ın bana nasıl bir hastalık olduğunu öğretti fakat benim için büyük bir ders oldu. Kendi hayatımda, canım acıdığında tepki verebilme lüksüne sahip olduğumu, nefes alıp verme işlevimi bir makineye bağlı olmadan gerçekleştirebildiğimi fark ettim. Bunlar, gerçek bir lüksmüş.
Yaşadığım bu deneyim, birçok insanın yaşadığı acıları daha iyi anlamama yardımcı oldu. Dedem artık yaşama şansı bulamayacak, acısı ise hiçbir zaman dinmeyecek. Bu durum, çocukları için de büyük bir psikolojik sarsıntı yarattı. Dedemin acılarını azaltmak için kurban bile kestirdiler. Doktorlarımız, ellerinden bir şey gelmediğini ve ne kadar yaşatabilirlerse o kadar yaşatmaya çalıştıklarını söylediler. Sevdiğimiz birinin ölmesi ve huzura kavuşması için dua etmek ne kadar zor bir şeymiş meğer…
Sevdikleriniz ve kendinizin sağlığını sevip, daima sağlıklı kalmanız ümidiyle…