Kekemeliğin başlangıç sebebi hala tam olarak bilinmemektedir. Genetik ve nörolojik nedenlere bağlanabilir ancak psikolojik değildir
Bilinenin aksine stres, heyecan ve korkunun kekemeliğe yol açmayacağını ifade eden Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları bölümünden Uzm. Dr. Emin Çağlar, “Kekemeliğin başlangıç sebebi hala tam olarak bilinmemektedir. Genetik ve nörolojik nedenlere bağlanabilir ancak psikolojik değildir” dedi.
Kekemelik hakkında doğru bilinen yanlışlar olduğunu belirten Çamlıca Medipol Üniversitesi Hastanesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları bölümünden Uzm. Dr. Emin Çağlar, kekemelik sorunu yaşayan çocukların aileleri için önerilerde bulundu. Kekemeliğin nedeninin henüz bilinmediğini söyleyen Uzm. Dr. Emin Çağlar, “Kekemeliğin oluşumu çok faktörlüdür. Bilinenin aksine stres ve heyecan kekemeliğe yol açmaz. Bunlar var olan kekemeliği artırır. Bu nedenle kaygıları olan bir çocuğun önce kaygılarının giderilmesi kekemeliğinde bir miktar düzelme sağlayabilir” diye konuştu. Uzm. Dr. Emin Çağlar, “Ebeveynlerin kekemeliğe sebep olması gibi bir durum söz konusu değildir. Psikolojik faktörler hali hazırda başlayacak olan kekemeliği tetikler” dedi.
“KEKEMELİK İLE ZEKA ARASINDA HİÇBİR BAĞLANTI YOK”
Kekemeliği konuşmanın doğal akışının bir biçimde kesintiye uğraması ya da konuşmanın akıcılığında gözlenen istemsiz aksaklıklar olarak tanımlayan Uzm. Dr. Emin Çağlar, şöyle devam etti:
“Kişinin konuşurken sesleri uzatması, kimi sesleri üretirken zorluk çekmesi, bir sesi ya da heceyi tekrarlaması biçiminde gözlenen akıcılık bozukluklarıdır. Kekemeliğin başlangıç sebebi hala tam olarak bilinmemektedir. Genetik ve nörolojik nedenlere bağlanabilir ancak psikolojik değildir. Psikolojik faktörler sadece hali hazırda zaten başlayacak olan kekemeliği tetiklemektedir. O psikolojik etken olmasa, başka bir sebepten dolayı kekemeliğin başlaması olasıdır. Ebeveynlik tarzı, çocuğun bir şeyden korkması, öğretmeninin kızması gibi faktörler kekemeliğin sebebi değildir. Ailelerin bunu duymaya bilmeye ihtiyaçları vardır çünkü ancak bundan sonra kendilerini ve çevrelerini suçlamayı bırakırlar. Aslında ortada bir suçlu yoktur.”
Kekemelikte beyinde konuşma üretimini sağlayan nöral süreçlerde birtakım sorunlar olduğunu anlatan Uzm. Dr. Çağlar, “Bunun sonucunda konuşmayı destekleyen kaslar yapması gerekeni doğru zamanda yapmadığı için bu problem ortaya çıkmaktadır. Tüm bunlara ek olarak kekemeliğin genetik boyutu da risk boyutunu oldukça yükselten bir durumdur. Ancak yine de bu süreçlerde oluşan sorunlar kesin olarak çözülebilmiş değildir. Bazı kişiler kekemeliğin aşırı zekadan ya da zeka geriliğinden kaynaklandığını düşünmektedir. Kekemelik ile zeka arasında hiçbir bağlantı yoktur. Sinirli olmak kekemeliğe neden olmaz. “Kekemeliği olan çocuklar sinirli, endişeli, kaygılı, utangaç olma eğilimindedir” şeklinde bir genellemeye gidemeyiz. Kekemeliği olmayan çocuklar da aynı kişilik özelliklerine sahip olabilir” ifadelerini kullandı.
BUNLARI SAKIN SÖYLEMEYİN!
Kekemeliği olan çocuğa ‘konuşmadan önce derin bir nefes al”, “önce söyleyeceklerini düşün, sonra konuş” demenin yanlış olduğunu anlatan Çağlar, “Bu durum kekemeliği olan çocuğun kekemeliğine odaklanmasına ve akıcılığının daha da bozulmasına neden olur. Sabırla dinlemek yavaş ve açık bir şekilde konuşarak örnek olmak daha faydalı olur. Kekemeliğin oluşumu çok faktörlüdür. Stres, heyecan kekemeliğe yol açmaz. Bunlar var olan kekemeliği artırır. Bu nedenle kaygıları olan bir çocuğun önce kaygılarının giderilmesi kekemeliğinde bir miktar düzelme sağlayabilir. Kekemelik oluşumunda çocukta bir yatkınlık bulunur. Ani korku, yatkınlığı bulunmayan çocukta kekemeliğe yol açmaz. Zaten kekemeliğe yatkınlığı bulunan çocukta kekemeliğin ortaya çıkmasına yol açar. Ama bu kişiler korku yaşamasa da başka bir zamanda zaten kekemelik yaşamaya başlarlar” diye konuştu.
Kekemeliği bulunan bir çocuğun eşlik edebilecek işitme kaybı ve nörolojik hastalıkların bilinmesi açısından mutlaka işitme testinin ve çocuk nöroloji muayenesinin yapılması gerektiğini anlatan Çağlar, “İşitme testi ve nörolojik muayenesi normal olan çocuğun psikiyatri uzmanı tarafından değerlendirilmesi gerekir. Eşlik eden depresyon, kaygı bozuklukları mutlaka tedavi edilmelidir.
Yukarıda belirtildiği gibi eşlik eden durumlar kekemeliğin şiddetinin artmasına yol açmaktadır. Kekemelik mutlaka konuşma bozuklukları uzmanı/dil ve konuşma terapisti tarafından tedavi edilmesi gereken konuşma bozukluğudur. Tedavi kekemeliğin tamamen ortadan kaldırılmasından, akıcı kekemeliğin öğretilmesine kadar farklı hedefleri içerir. Kekemeliğin şiddeti, tipi, çocuğun yaşı, ne kadar zamandır akıcılık bozukluğu yaşadığı, genetik faktörler, çevresel ve kendisi ile ilgili diğer faktörler terapinin başarısını etkiler” dedi.
KEKEMELİK SORUNU BULUNAN AİLELERE ÖNERİLER
Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Emin Çağlar, son olarak ailelere şu uyarılarda bulundu:
” ‘Sakin ol, düşün de konuş, heyecanlanma’ gibi telkinlerde bulunmayın. Çocuk heyecanlandığı için takılmaz, takılacak mıyım acaba kaygısıyla heyecanlanır. O konuşurken takıldığında, ona yardımcı olmak için yaptığınız tamamlama davranışı, ona zarar verir. Söyleyeceği kelimeleri tamamlamayın. Onu dinlerken nasıl söylediğine değil ne söylediğine odaklanarak dinleyin. Dinleyici rolündeyken her zaman göz göze iletişim önemlidir. Siz onu dinlerken takıldığı zamanlarda göz iletişiminizi kesmeyin, devam ettirin. O anda takılma yaşadı diye konuyu değiştirmeyin. Bazen akıcılık problemi o kadar yüksek şiddette yaşanır ki çocuğun söylediği anlaşılmaz. Onu anlamakta zorlandığınız anlarda anlamış gibi yapmayın. Onu geçiştirdiğinizi, ondan sıkıldığınızı düşünür.
Çocuk takılma yaşadığında akıcı söyler beklentisiyle, takılma olan kısmı tekrar söylemesini istemeyin. Kekemelikte tekrarlarda takılma olmama ihtimali yüksektir. Bundan dolayı, tekrar etmesi istendiğinde akıcı olsa da bu başarı demek değildir. İletişimde her zaman birinci söyleyiş önemlidir. Takılma yaşadı, kekeledi diye ona kızmayın. Bu çocuğun elinde olan bir durum değildir. Ne çabalayınca geçer ne de çabalamadığından olur. Çocuk eğer okuma-yazma biliyorsa, ondan bol bol sesli kitap okuması isteniyor. Çocuk akıcı okuma yöntemini bilmiyorsa, bunu istemek uygun değildir. İşe de yaramaz, aksine böyle bir tutum, onun önyargılarının artmasına neden olur. Ancak yöntemi öğrendikten itibaren kitap okuması onu geliştirir.”