Luthier Feridun Obul, kaya resimleri, minyatür ve tabletlerden yola çıkarak kaybolan müzik enstrümanlarını yeniden tasarlıyor.
Luthier Feridun Obul, “Bugüne kadar ürettiğim enstrümanlar arasında tarihi en eskiye dayanan 14 bin 500 yıllık kam davulu. Bu enstrümanı Azerbaycan’da Gobustan Kayalıkları’nda dans eden ve davul çalan insan figürlerine bakarak tasarladım” dedi. Obul’un tasarladığı kayıp enstrümanlar dünyanın çeşitli müzelerinde de sergileniyor.
Daha önceden çatı oluk işleri yaptığını ve 1985 yılında Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde bir inşaat işi sırasında enstrümanlarla tanıştığını ifade eden Obul (60) hikayesini şu sözlerle anlattı:
“O dönemde üniversiteye bağlı Etnomüzikoloji Merkezi’nde bölüm başkanlığı yapan Dr. Rahmi Oruç Güvenç Kazakistan’dan gelen bir müzik grubunun konserine bizi davet etti. İnşaatı bitirdikten sonra konsere gittik ve grubun çaldığı müzik beni çok etkiledi. Daha önce duymadığım natural enstrümanların sesleri çok farklı geldi. Konser sonrası grup enstrümanları merkeze bıraktı. Oruç Hoca, ‘Bu enstrümanları yapmayı bilen yok’ dedi. ‘Bunları yapmakta ne var’ dedim ve 2-3 gün sonra çatı işini bıraktım. Tezgah kurdum ve enstrümanlara bakarak üretmeye ve bu işi yapmaya başladım. Bir yıl sonra ise Ankara Kızılay’da Esin Engin ile ortak bir sergi açtık. Bu benim ilk sergim oldu.”
“800 CİVARINDA FARKLI ENSTRÜMAN TASARLADI”
Çeşitli kaynaklardan yararlanarak bugüne kadar 800 civarında farklı enstrüman ürettiğini söyleyen Obul, “Kayıp müzik aletlerini minyatürlerden, kaya resimlerinden ve tabletlerden tasarlıyorum. Bugüne kadar ürettiğim enstrümanlar arasında tarihi en eskiye dayanan 14 bin 500 yıllık kam davulu. Şaman davulu da denilen bu enstrümanı, Azerbaycan’da Gobustan Kayalıkları’nda dans eden ve davul çalan insan figürlerine bakarak tasarladım” dedi.
Kaybolmuş çeşitli Hitit sazlarını, insan boyutlarına göre ölçülendirerek tasarladığını belirten Obul, “Bu kapsamda Hitit Hattuşaş’ın Güneşi projesini yaptık. Arp, lir, nefir, tambur gibi enstrümanları bu kaya resimlerinden yola çıkarak tasarladık” ifadelerini kullandı.
MİLLATTAN ÖNCE 3400 YILLARINA DAYANAN SÜMER LİRİ REPLİKASI
İngiliz arkeologlar tarafından geçen yüzyılda toprak altından çıkarılan 2 adet Sümer lirinin replikalarını üreten Obul, “Bu replikalar Anadolu’nun ve Avrupa’nın çeşitli müzelerinde sergileniyor. Yakında yeni bir proje kapsamında Atatürk Kültür Merkezi’nde de sergilenecek. Kazı çalışmaları sonucu bulunan Sümerlere ait lirler M. Ö. 3400 yıllarına dayanıyor. Sümerlere ait bu lirlerin orjinalleri İngiltere’de British Museum’da bulunuyor” dedi.
“ANADOLU’DAN AMERİKA’YA FARKLI KÜLTÜRLERE AİT ENSTRÜMANLAR”
Tasarladığı enstrümanların akortlarını da kendisi yapan luthier (müzik aletleri yapan kişi) Feridun Obul, bugüne kadar dünyanın farklı coğrafya ve kültürlerine ait birçok enstrüman ürettiğini söyledi. Obul, “Türkistan bölgesine ait bütün sazları yaptık. Anadolu’da ise Selçuklu ve Osmanlı kültürlerine ait çeşitli enstrümanlar tasarladık. Avrupa’da, Arabistan coğrafyasında, Endülüs bölgesinde kullanılan ve Amerika’da yerlilerin kullandığı sazların hepsini yaptık. Şimdilerde yeni bir projemiz var. Anadolu’da yaşayan halklar; Sümerler, Hititler, Asurlar’a ait enstrümanları tasarlayacağız” diye konuştu.
“Bir enstrümandan koca bir milletin yaşam tarzı ve tarihi çıkabiliyor” diyen Obul, enstrümanların materyallerinin coğrafyaya göre farklılık gösterdiğine de değindi. Obul, “Enstrümanlarda kullanılan malzeme coğrafyaya göre farklılaşıyor ve buna bağlı olarak çıkan ses de farklılaşıyor. Mesela Tuva bölgesinde çok sert bir iklim olduğu için burada kayın ağacı, geyik bağırsaklarından elde edilen teller, at kuyrukları kullanılıyor. Daha sıcak bölgelerde ise dut ağacı, elma ağacı, deve derisi ve koyun derisi kullanılıyor. Sulak bölgelerde de daha yumuşak yapıdaki ağaçlar ve yayın balığı derisi gibi çeşitli balık derileri kullanılıyor” ifadelerini kullandı.
“ANADOLU, AVRUPA VE AMERİKA’DA ÇEŞİTLİ MÜZELERDE SERGİ”
Hem yurt içi hem de yurt dışında çeşitli müzelerde tasarladığı enstrümanlarla yer aldığını aktaran Obul, “Şu anda en uzak Amerika’da, Musical Instrument Museum’da Türkiye bölümünde yaptığımız sazlar sergileniyor. Avrupa’da İtalya, Almanya, Avusturya, Almanya ve Macaristan’da sergileniyor. Anadolu’da ise Afyon’da Alimoğlu Müzik Müzesi, Kırşehir’de Neşet Ertaş Kültür Merkezi, Eskişehir’de Anadolu Üniversitesi’ne bağlı Sazovak Bilim Kültür ve Sanat Parkı’nda çeşitli enstrümanlar sergileniyor. Yakın zamanda İstanbul’da 29 Ekim’de açılacak olan Atatürk Kültür Merkezi’nde Müzik Müzesi bölümünde sergiye dahil olacağım” dedi.
NEŞET ERTAŞ’TAN TEŞEKKÜR
Neşet Ertaş’ın ölmeden önceki Cemal Reşit Rey’deki son konseri öncesi kendisini ziyaret ettiğini belirten Obul, “Neşet Ertaş’la daha önceden tanışıklığımız vardı. Ortak tanıdığımız bir gazeteci arkadaş ile evime ziyarete geldiler. Benim ürettiğim bağlamayı çaldı ve o sazdan çıkan sese inanamadım. Sonrasında sohbet ettik. Evdeki hemen hemen 400 çeşit sazı gördükten sonra çok sevindi. Bunları araştırıp yapmanız büyük bir nimet dedi. Tanıdığım en mütevazi insanlardan biriydi” diye konuştu.
KIZI DA BABASININ YOLUNDAN GİDİYOR
Mesleği genç kuşaklara aktarmaya çalıştığını ve bu kapsamda çeşitli girişimlerde bulunduğunu söyleyen Obul şunları aktardı:
“Enstrümanı yapmanın hayalini kurarken heyecan duymaya başlıyorum. Enstrüman ortaya çıktıkça bir an önce bitireyim ve sesini duyayım diye daha çok uğraşıyorum. Sesini duyduktan sonra ise içime büyük bir huzur geliyor. Enstrümandan ayrılırken kendi çocuğumu veriyormuş gibi hissediyorum ama bu enstrümanların tanınması gerekiyor. Bu kapsamda yurt içinde ve yurt dışında çeşitli okul ve üniversitelerde sergiler açarak mesleği genç kuşaklara tanıtmaya çalışıyorum. Kendi kızıma da mesleği öğretiyorum. Çocukluğundan beri yanımda atölyede çalışıyor, burada onun da tezgahı var. Eğitimini de bu alanda tamamlayarak Çalgı Yapım Bölümü’nü bitirdi. Ve şimdi kaybolan bu enstrümanların kitabını yazıyor.”