Son zamanlarda yaşanan olaylar, bizlere toplum olarak ne kadar derin bir yaraya sahip olduğumuzu bir kez daha hatırlattı.
Kaybettiğimiz bu 5 çocuğun acısı, yüreklerimizi dağladı, fakat burada mesele sadece bu trajik kayıplarla sınırlı değil. Artık kabul etmemiz gereken bir gerçek var: Geleceğimizi emanet ettiğimiz çocuklarımızı her geçen gün biraz daha kaybediyoruz.
Bu kayıplar, sadece bedensel değil; zihinsel, duygusal ve ahlaki kayıplardan bahsediyorum. Çocuklarımızın ruhunu, umutlarını, hayallerini ve yaşama sevincini yitiriyoruz. Üzülerek söylemek gerekir ki, bu kayıplar sadece bireysel hataların ya da şanssızlıkların bir sonucu değil. Toplum olarak, yöneticiler olarak ve bireyler olarak, hepimizin bu felaketin sorumluluğunu üstlenmesi gerekiyor.
Suç, Kime Ait?
Her trajedi sonrası hep aynı soruyu soruyoruz: Suçlu kim? Ancak bu sorunun cevabı giderek bulanıklaşıyor, çünkü bu kayıplar sadece bireysel hatalarla açıklanamayacak kadar karmaşık bir sorunun göstergesi. Çocuklarımızı koruyamayan, onlara sağlıklı bir gelecek sunamayan bir sistemin içindeyiz. Eğitim sistemi yetersiz, aileler çaresiz, sosyal destek mekanizmaları eksik ve devletin çocuklara yönelik politikaları ise gün geçtikçe daha da yetersiz hale geliyor.
Bugün kaybettiğimiz bu çocuklar, aslında hepimizin kayıplarının bir sembolü. Onlar kayboldukça, toplum olarak biz de kayboluyoruz. Çocuklar geleceğimizdir derken, onları sadece biyolojik varlıklar olarak değil, umutlarımızın, hayallerimizin taşıyıcıları olarak görmeliyiz. Ne yazık ki, bu taşıyıcıların yükünü hafifletmek yerine, her geçen gün omuzlarına daha fazla sorumluluk yüklüyor, daha fazla sorun ve karanlık bir gelecek bırakıyoruz.
Toplumsal Duyarsızlık
Bir başka önemli sorun da toplumsal duyarsızlık. Kaybolan her çocuk vakasında üzülüyor, sosyal medyada tepkimizi dile getiriyoruz, ama sonra her şey tekrar eskiye dönüyor. Olayların yarattığı anlık üzüntü yerini bir süre sonra günlük yaşamın koşuşturmasına bırakıyor. Bu duyarsızlık, toplum olarak ne kadar bencil hale geldiğimizi gösteriyor. Çocuklarımızın geleceği için sürekli bir mücadele vermemiz gerekirken, yaşanan trajediler karşısında kısa süreli tepkilerle yetiniyoruz.
Sistemin Eksiklikleri
Eğitim sistemimiz çocuklara hayat becerisi kazandırmaktan çok uzak. Gençlerin özgüvenini desteklemek, onları sosyal hayata hazırlamak gibi konularda ciddi eksiklikler var. Eğitimi sadece sınav başarısı olarak gören bir anlayış, gençlerin hayata daha umutla bakmalarını sağlayamaz. Ailelerin bilinçsizce yüklediği sorumluluklar ve çoğu zaman sistemin sunduğu sınırlı destek, çocukların kendilerini değerli ve güvende hissetmelerini engelliyor. Böyle bir ortamda yetişen bireylerin ise topluma, kendine ve geleceğe karşı umutsuz olması kaçınılmaz.
Çözüm Nerede?
Çocuklarımızı kaybetmeye devam etmek istemiyorsak, çözüm için topyekün bir hareket gerekiyor. Eğitimden sosyal hizmetlere, güvenlikten sağlık hizmetlerine kadar her alanda çocuk odaklı bir dönüşüm başlatmalıyız. Ailelere, çocuk gelişimi ve psikolojisi konularında bilinçlendirme eğitimleri verilmeli. Eğitim sistemi sadece akademik başarıya odaklanmak yerine çocukların sosyal, duygusal ve zihinsel gelişimlerine de önem vermelidir.
Devletin çocukların fiziksel ve zihinsel güvenliğini sağlamak için daha fazla kaynak ayırması gerekiyor. Sosyal hizmetler ve çocuk koruma alanında daha aktif bir yapılanma şart. Çocuklar için güvenli oyun alanları, sosyal aktiviteler ve sanatsal faaliyetler arttırılmalı; böylece onların hem bedensel hem de zihinsel gelişimlerine katkı sağlanmalı.
Çocuklarımızı Korumak Artık Bir Seçenek Değil!
Artık çocuklarımızı korumak bir seçenek değil, bir zorunluluk. Kaybettiğimiz her çocuk, toplum olarak ne kadar eksik kaldığımızın bir göstergesidir. Bugün aldığımız bu acı derslerden çıkarmamız gereken en önemli şey, geleceğimizi koruyacak olan çocuklarımız için daha iyi bir sistem inşa etmemiz gerektiğidir. Bu çocuklar, yalnızca ailelerinin değil, tüm toplumun sorumluluğundadır. Çocuklarımızı sadece kaybetmemekle kalmamalıyız, onlara umut dolu, güvenli bir gelecek sunmak için elimizden geleni yapmalıyız.
Unutmayalım, çocukları kaybetmek sadece bireysel acılar değil, toplum olarak da geleceğimizi kaybetmek anlamına gelir.