Kavramsal algılayışların toplumsal bazda etkileri üzerine… Toplumsal sorunların çoğuna belki de yasaların yanlışlığından değil de, özünde doğru olan ancak icraat safhasında, icracı tarafından kötü durumlara mahal bırakacak şekilde icra edilmesi sebep olmuştur ve olmaktadır.
Bunun temel nedeni de, güç erklerinin bir takım kelime oyunları ile, son derece basit ve geri bir esnaf zekası aracılığı ile kitleleri kandırmaya çalışmasıdır ya da bunu zannetmesidir, bu noktadaki zan bazen ihtimal olmaktan çıkar ve kesin bir gerçekliğe dönüşür. Burada herhangi bir gerçeklikten kesinen söz edebilmek için, yasanın icra edildiği topluma bakmak gerekir.
Burada toplumu her yönünden gerçekçi ve akılcı bir bakış açısının beraberinde, maddi gelişmişlikten ziyade, toplumun geneline yayılmış kolektif bir kültürel seviyenin ne denli yüksek olduğuna dikkat edilmelidir.
Bahis ettiğimiz bu kıstaslar içerisinde düşük seviyeye sahip olan toplumlarda bilgi ve hakikat sadece çoğunluğun kabul ettikleridir. Çoğunluğunda, böylesi bir topluma ait olması hasebiyle akılcı ve gerçekçi bir yaklaşımın özüne ulaşılabilmesi ve öz doğrultusunda tinsel birtakım saçmalıkların esiri olmaktan kurtulmuş olmasını bekleyemeyiz herhalde, beklesek bile bu bekleyiş sonsuz ve de biteceği bir günü olmayan bir bekleyiştir.
İşte bu noktada devrimsel nitelikte kökten değişimlerin zorunluluğu hissedilmelidir, ancak bu son derece korkunçtur. Çünkü bir kere korkuyu kabullenmişse bir toplum, kendisini kendi karanlığına hapsetmişse bir kere, aydınlık ona karanlıktan daha fazla korku verir, toplum karanlığa alışır ama sevmez, aydınlık istemi genlerinde vardır ancak karanlığa öyle bağımlı olmuştur ki, özünde ki aydınlığı ve onun iyi niyetini, sevecenliğini bir art niyet, bir nefret göstergesi olarak okumak durumundadır.
SOSYAL VE SİYASİ ALANDAKİ EN BÜYÜK KARMAŞA:
CUMHURİYET VE DEMOKRASİ
Cumhuriyet bir gerekliliktir, demokrasi ise bir ödül. Cumhuriyet her toplumun; Demokrasi ise sadece hak eden toplumlarındır. Cumhuriyet rejimi altında yönetilen memleketlerde, kolektif aklın başlı başına yönetimde olması teoride de gerekli olan bir yaklaşım değildir. Bu noktada ele alınan töz, halkın seçimlerinin temsilidir ve bu temsilin ne denli olacağı detaylandırılmamıştır. Bu noktada cumhuriyet, demokrasiye muhtaçtır bizlerin algısı doğrultusunda ancak demokrasinin olmadığı bir yerde, cumhuriyet de olmaz demek abestir.
Cumhuriyeti bir toplumda uygulamak için üç şey gereklidir; ağzı iyi laf yapan siyasiler; seçmenler ve sandıklar. Bunlar taban şartlardır ve cumhuriyeti sağlarlar. Ancak, cumhuriyet rejimi ve bu kavram öylesine bir öze sahiptir ki, bir mum gibidir o ve kendisini ışıldatacak olan bir kıvılcıma hasrettir. İşte o kıvılcımdır demokrasi.
Demokrasiyi bir toplumda uygulamak içinde dört şey gereklidir; toplumun kendisinin siyaset içerisinde olması, toplumun kültürlü olması, sandık ve her şeyin her şekilde konuşulabildiği özgür bir ortam değil, ortamlar. Demokrasiye giden yolu aşmak ve o müthiş hazineye ulaşmak zordur. Öylesine zordur ki bu yol, bu yola en derinden inanan ve bu idea doğrultusunda canını dişine takanları dahi bezdirir, belki yaklaşmıştır yaklaşmasına ama bu yol öylesine yormuştur ki onu, ulaşmak üzere olduğu hazine kesmez artık.
KÜLTÜREL YOZLAŞMANIN KILIFLANDIRILMASI:
EĞLENCE VE ÖZGÜRLÜK
Son derece çökük bir yapı üzerinde temellenen ve hiçbir dayanağı olmayıp, varlığının kaynağını sadece alışkanlıklar üzerinde temellendirmiş lumpen Amerikan kültürü altında, diğer kültürler yok olup gitmektedir. Bu büyük bir proje değildir, gizli örgütler, gizli bağlantılarca dünya halklarına dayatılarak onları konsolide etmek vb. Bu kültürü bizzat dünya halkları istemektedir.
Gerek müzikal, gerek sinematik, gerek edebi, gerek toplumsal her türlü alanda, aceleci bir barbarlaşmanın etkisi ve bir yandan yeni gelen ve eskisini baskılayan lumpen Amerikan kültür ve diğer yandan kendisini korumaya çalışan ve yitip gitmemeyi biricik amaç edinmiş eski kültürün çatışması hissedilmektedir. İnsanlar bu noktada kutuplaşır: eskiler ve yeniler. Semboller ruh olur, ruhlar sembollere indirgenir.
Tüm bunlar bir yandan da toplumun ve bireyin özgürlüğü olarak yorumlanır ve “saygı duyulması” gerektiği ifade edilir. Eğlence kavramına sıkıştırılmış ve üretimi yok sayan, bununla da kalmayarak üretimi ve üreticiyi aşağılayan ve dışlayan bir tutumu toplum geneline yayan anlayış, aynı zamanda kültürün de son derece sıkıcı ve insan için gereksiz ve “faydasız” bir uğraş olduğunu vurgular ve alınacak faydanın her türlü erdemden kat be kat üstün olduğu vurgulanır.
Ancak bu yozlaşmışlığın farkında olunmadan yarınlar sönüp gider. Ve bir süre sonra karanlığa sığınmak başlar, aydınlık korkutucudur artık.