Katliam yasasına karşı Ankara Bölgesi Veteriner Hekimler Odası basın açıklaması yaptı. Açıklama yapan veterinerler, katliam yasası akla ve vicdana aykırıdır dedi.
Ankara Bölgesi Veteriner Hekimler Odası’nın basın açıklaması şu şekilde;
Bizler veteriner hekimler olarak bu yasanın handikaplarını, olmazlarını ve uzun vadedeki yansımalarını, bugün bu basın açıklamasında bir kez daha konuşmak istiyoruz.
Direkt olarak hayvan sağlığından sorumlu tek meslek sınıfı olarak, bilimsel bilgilerin ışığında, bugün bu yasa neden geri çekilmelidir.
Bu konuda uzman olan biz veteriner hekimler etkin bir kısırlaştırma seferberliği ile düşünülenden kısa bir süre içinde popülasyonun kontrolünün sağlanacağını söylediğimiz halde, ötenazi seçeneğinin tek yol olarak gösterilmesi hem akla hem de vicdana aykırıdır .
Dünyayı biz insanlar şekillendiriyoruz. Tüm canlıların kaderini ellerimizde tutuyoruz. Bu yadsınmayacak ölçüde büyük bir sorumluluktur.
Sağlıklı, koşan, yaşamak isteyen sokak hayvanlarının ötenazi ile öldürülecek olması vicdanları yaralamaktadır. Bunun hiçbir etik ve ahlaki yönü bulunmamaktadır.
Bazı kesimlerce bu karar radikal ve gerçekçi tek çözüm olarak nitelendirilmekte, yasaya karşı olan bizler ise gerçekdışı ve romantik kararlar vermekle suçlanılmaktayız.
Cesaretinizi ölüm kararı almakla ölçmeyin,
Asıl cesaret; tamamen insanların şekillendirdiği bu dünyada, öldürmemeyi seçmektir.
Biz bugün karşınıza bilimle çıkıyoruz.
Meslek odaları ve sivil toplum örgütleri dışlanarak, araştırma komisyonu dahi kurmaksızın, ucu açık maddeler ile her türlü suistimalin önünü açan bu tekliften dönünüz.
Dönmelisiniz,
çünkü bizler sizlere bilimin ışığında bunun birçok haklı sebebini defalarca kez açıkladık.
Tüm sağlık çalışanlarının meslek örgütleri, tek tek bildiri yayınladı, basın açıklaması yaptı.
Komisyonda, Türkiye Veteriner Hekimler Birliği Başkanı Prof. Dr. Murat Arslan’ın da açıklama yaptığı değerli konuşmadan alıntılar yapmak istiyorum.
Dünyada yapılan hiçbir çalışmada itlaf ya da kısırlaştırma tek başına önerilmiyor. Neyi yaparsanız yapın, kayıt altına almayı, takip etmeyi, denetlemeyi, üretimin durdurulmasını başaramazsanız o yöntem eksik kalıyor, işe yaramıyor.
Hayvanlarını sokaklara bırakan insanları engellemez, sokak hayvanlarını sahiplenmeyi özendirmez iseniz yapılacak her şey eksik kalır.
İtlafı önerirken , okuduğunuz kaynakları, 1950’li 1960 lı yıllarda veteriner hekimliğin gelişmediği, bilgilerin eksik kaldığı ve henüz bu kadar hızlı kısırlaştırmanın yapılmadığı zamanlardaki bilgiler.
Olguları bu günün şartlarına göre ele almak zorundayız.
Bugünü, geçmişin şartları ile ele alamayız.
Bugün artık bir veteriner hekim doğru şartlar sağlandığında, yeterli personel ile günde 10 adet kısırlaştırmayı çok rahat yapabilir.
Ötanazi ile itlafın, bilimde ‘vakum’ etkisi ile hayvan sayısının geriye doğru daha da fazla katlanarak geldiğini, öldürmenin bir popülasyon azaltma yöntemi olarak kullanılamayacağı kanıtlanmıştır.
Bu bilgilerin olduğu makalelere ulaşmak hiç de zor değildir.
1930 lu yıllardaki çalışmalara değil, güncel bilgilere yüzümüzü dönmek zorundayız.
2016 yılında yapılan bir çalışma ‘itlaf, yirmi yıl içinde popülasyonu yüzde 13 azaltır diyor’
Yine 2024 yılında yapılan bir başka çalışmada ‘popülasyon yönetimi ile yani kısırlaştırma ile yüzde 78 oranında bir başarı sağlanabilir’ diyor.
Yasada öngörülen 4 milyon sahipsiz hayvanın, yarısının dişi olduğu düşünülür ise bizim ilk etapta kısırlaştırmamız gereken 2 milyon sahipsiz sokak köpeğimiz var demektir. Bu rakam daha düşükte olabilir çünkü yasada öngörülen köpek sayısını baz alarak, yaklaşık sayılardan bahsediyoruz.
Dünya sağlık örgütü itlaf çözüm değildir diyor.
Yeni tasarıda 2028 yılına dek hayvan bakımevi kurma zorunluluğu getirilirken, bu süreçte toplanacak hayvanlara ne olacağına dair ise hiçbir şey söylenmemiştir.
Mevcut barınaklar ne yazık ki hayvan refahına uygun değildir ve sayıca çok az hayvanı barındırabilmektedir. Bir kafesteki sayı, kritik eşiği geçtiğinde hayvanların yaşayacağı travmalar ve zorluklar yadsınamayacak ölçüde büyüktür.
Enfeksiyöz hastalıklar yüzünden bir çok hayvan hayatını kaybetmektedir.
Hayvan refahı, gelişmiş tüm ülkelerde büyük önem verilen,
aynı zamanda etik ve insani olmanın en temel ölçütlerinden biridir.
Mevcut bakımevlerinin, mevzuattaki asgari şartları dahi taşımaması,
3-4 milyon olarak açıklanan sahipsiz köpeklerin asla nitelikli bir yaşam alanında kalamayacağının da teminatıdır.
Yasa maddesinde, sadece tıbbi sebeplerle de değil, hiçbir farklı gerekçe aranmaksızın sadece sayıyı azaltmak üzere; yerel yönetimlerce sokak hayvanlarına ötanazi uygulanabilir denmektedir. Sahipsiz bir hayvana ötanazi uygulama kararını verebilecek tek mercii veteriner hekimdir. Bu karar ise sadece tıbbi gerekçelerle verilebilir. Hiçbir veteriner hekim bu kararın zorla aldırılması veya şart koşulmasına anlayış gösteremez.
Ancak bu maddede yerel yönetimin kararına bırakılan ötanazi uygulaması, belediyede çalışmakta olan veteriner hekimlerimizin de vicdanını yaralamaktadır.
Hali hazırda birçok yokluk ve eksiklik içinde, şefkat yorgunluğu ile çalışan bu meslektaşlarımızın, mesleki yeminlerini ve yetkinliklerini yok sayacak olan bu madde, nerden bakılırsa bakılsın elde kalmaktadır.
Bu ülkenin belediye sayısı 1389’dur.
Ancak ve ancak 322 adet hayvan bakımevi mevcuttur.
Geri kalan 1067 belediye ise bakım evi kurmamış ve dolayısı ile bünyesi dahilinde kısırlaştırma da yapmamıştır.
2004 yılından bu yana yapılan kısırlaştırma işe yaramamış,
popülasyon kontrol altına alınamamıştır, diyerek çıkartılmak istenen bu yasanın bir dayanağı olarak ,
kısırlaştırma etkin bir yöntem değildir demek ne kadar doğrudur?
1067 belediye bakımevi kurmayarak zaten kısırlaştırma da yapmamıştır.
Bir kanun zaten uygulanmadı ise nasıl olur da yetersiz ve etkisiz kaldı,
işe yaramadı denilebilir?
Kuduz şüphesi ve saldırgan hayvan gibi çok geniş tanımlamalar, suistimale açıktır.
Ancak bilimde ve kanunda şüphelere yer yoktur.
Binlerce hayvanın yaşam hakkı kişi ya da kişilerin bireysel kararına bırakılamaz.
Kuduz şüphesi ile, birçok mecrada infial yaratılmakta, halk paniğe sürüklenmektedir.
Bir veteriner hekimin en büyük görevlerinden biri zoonoz hastalıklarla mücadele etmektir.
Dünyadaki bulaşıcı hastalıkların %75 i hayvan kaynaklıdır ancak hayvan kaynaklı bulaşıcı hastalıkların %90’ı ise hayvansal GIDA kaynaklıdır.
Yediğiniz hayvansal gıdalardan hastalık kapma oranının ne denli büyük olduğunu söylemeye gerek bile yoktur. Mezbahaların özelleştirilmesi, yeterince denetlenmemesi sizi daha çok korkutmalıdır.
Kuduz hastalığı için ise yine bilimsel verilere bakalım.
Tarım Orman Bakanlığı verilerine verilerine göre ülkemizde kuduz vakaları azalmaktadır.
Evcil hayvanlarda 2018 yılında 437 olan kuduz vakası, 2023 yılında 86’ya gerilemiş.
Yabani hayvanlarda ise 2018 yılında 16 olan vaka sayısı, 2023 yılında 5’e düşürülmüştür.
Öyleyse kuduz riski artıyor demek doğru olmayacaktır.
2015 yılında Dünya Sağlık Örgütü , Dünya Hayvan Sağlığı örgütü, birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım örgütü ve Kuduz Kontrolü için Küresel İttifak, KUDUZA KARŞI BİRLEŞİK İŞBİRLİĞİ oluşturmuştur ve TEK SAĞLIK yaklaşımını hedefleyen bir işbirliği çağrısı yapmıştır.
Etkin ve insancıl bir sahipsiz hayvan popülasyonu yönetimi ile KISIRLAŞTIR-AŞILA-YERİNDE YAŞAT ile birlikte mevcut bölgesel köpek popülasyonunun en az %70’inin aşılanarak köpek kuduzunun kontrolünün sağlanabileceğini bildirmiştir.
Dünya Sağlık örgütünün KUDUZ riski açısında Türkiye’yi YÜKSEK RİSK kategorisinde tanımlamasının sebebi ise KUDUZ vakalarındaki ARTIŞ değil, KUDUZ riskli temas BİLDİRİMLERİNDEKİ artıştır. Bu ikisinin farkı göz ardı edilmemeli, yanlış sonuçlar çıkarılmamalıdır.
Kuduz hastalığı ile mücadele toplumu nefrete ve galeyana sürükleyerek, korkutarak değil ancak toplumu bilinçlendirerek yapılabilir.
Bizler biliyoruz ki, ekolojik denge dünyamızı ayakta tutan yegane şeydir.
Yaban hayatı ve insanlar arasındaki bariyer ise sokak hayvanlarıdır.
Sokak hayvanlarını kitlesel bir biçimde ortadan kaldırmak bu bariyeri yıkacaktır. Yaban hayatı şehre kayacaktır. Ekolojik denge ise bozulacaktır.
Bu bağlamda, Yakalanan köpekler aşılı, insana alışkın köpekler ise, (çünkü diğerleri zaten yakalanamıyor) yakalayıp aldıklarımız sadece aşılı köpekler olacaktır. Sürü bağışıklığı ortadan kalkacak
ve
Geriye kalan insanla teması olmayan, bağışıklığı bulunmayan köpek popülasyonu olacaktır.
Bunu sadece bizler değil, Dünya SAĞLIK örgütü de sebepleri ile açıklıyor ve öngörüyor. Bunları görmezden gelmeyiniz.
Kırsalda çoğalan, kısırlaştırılmayan; çoban köpeği, Anadolu köpeği olarak tabir edilen hayvanların kısırlaştırılmasının önemini uzun yıllardır vurguluyoruz.
Kırsaldaki bu hayvanların işe yaradığı ölçüde beslenmesi-bakımının sağlanması ve kişilerin istedikleri bir anda doğaya salınmaları-terkedilmeleri en büyük problemlerden biridir.
Bu hayvanlar popülasyonun artışındaki ana unsurlardan biridir.
Bu geçirilmek istenen yasa ile toplanılan hayvanlar yine insana alışkın, şehir hayatında insanla teması olan köpekler olacaktır.
Kırsaldaki bahsettiğimiz köpekleri yakalamak yine mümkün olmayacaktır.
Zehirlenme, silah ile öldürme gibi insanlık dışı uygulamaların , kapalı kapılar ardında uygulanması ise an meselesidir.
Sahipsiz hayvanların ekonomik değeri olan çiftlik hayvanlarına saldırarak maddi kayba yol açtığı için çıkarılmak istenen bu yasa , yine kırsaldaki hayvanların yakalanaması sebebi ile istenilen çözümü sunmayacaktır.
Sokak köpeklerinin kısırlaştırılmasında bir çok şehirde ve Ankara’da özel sektörde çalışan veteriner hekim meslektaşlarımız gönüllü olmuştur.
Bunun için bir çok kurum ve kuruluş ile görüşülmüş ve gelin elele verelim kısırlaştırma seferberliği başlatalım çağrısı yapılmıştır.
Belediyeler ve veteriner hekimlerin işbirliği ile kısa süre içerisinde popülasyonu kontrol altına alabiliriz.
Kısırlaştırma bu sorunun insani ve etik tek çözüm yoludur.
Yasa ile beraber sokak hayvanlarını sahiplenme sayısının arttırılmasının hedef alındığını söyleniyor. Ancak bu söylemin altı doldurulmuş değil.
Biliyoruz ki birçok apartmanın ve site yönetiminin planlarında hayvan sahiplenmenin önünde ciddi bir engel olarak duran, ‘bağımsız bölümlerde evcil hayvan beslenemeyeceğine’ dair hükümler var. Bu konuda bir düzenleme yapılacağından bahsedilmiyor.
Bu durum sahiplenme teşviğinin önündeki en büyük problemdir.
Bir vatandaş, sahipsiz bir hayvanı eve almak istediğinde karşısına çıkan problemler silsilesiyle boğuşmak durumunda kalacaktır ve hüküm dolayısı ile yasal olarak evine evcil bir hayvan sokamayacaktır.
Yasa bu muğlak ve derinlikli olmayan şekli ile , tüm ülkede masum hayvanların katliamı ile sonuçlanacaktır.
Sokak hayvanları problemi derinlemesine ele alınması gereken, çok yönlü toplumsal bir konudur .
Atılan veya atılamayan her adım, peşinde birçok sorunu da beraberinde getirecektir.
Biz istedik böyle oldu, demekten öte bir takım ağır sorumluluklar söz konusudur.
Dünya Sağlık Örgütü her zaman Tek Sağlık demiş ve toplum sağlığı için söz konusu meslek ekollerinin birbirinden bağımsız hareket etmesinin,
hedeflenen toplum sağlığına ulaşmanın önündeki, en büyük engel olduğunu, farklı birçok şekilde dile getirmiştir.
Biz bu yasaya hayır diyoruz.
İlgili kurum ve kuruluşların bu işin uzmanı veteriner hekimlerle komisyon oluşturmasını talep ediyoruz.
Bu işin uzmanı Veteriner Hekimlerdir.
Oluşturulan komisyonlarda en önce veteriner hekimler dinlenilmelidir.
Günün sonunda,
Bilimi ve bilgiyi inkar ederek ulaşacağınız yer, ne sokakta hayvan istemeyenleri, ne de yaşam hakkını savunan yüz binlerce insanı memnun edecektir.
Mesleki saygılarımızla…