Prof. Dr. Onur Yaprak, “Karaciğer metastazı sinsi seyreder ve ileri evrelerde belirtileri ortaya çıkar” dedi.
Medipol Mega Üniversite Hastanesi Organ Nakli Bölümünden Prof. Dr. Onur Yaprak, sinsi seyreden karaciğer metastazlarına ilişkin önemli uyarılarda bulundu. Prof. Dr. Yaprak, karaciğerin vücudun en çok kanlanan ve en büyük organı olduğuna dikkati çekerek “Kan girişi hem atar hem toplardamar olmak üzere 2 ayrı damar vasıtası ile olan vücuttaki tek organdır. Tüm bağırsakların, pankreasın, midenin kan geri dönüşü öncelikle karaciğere uğradığı için bu organlardaki kanserlerin metastazları karaciğerde sıkça gelişir. Karaciğerde görülen kanserler karaciğerin kendi hücrelerinden kök alan hepatosellüler karsinom ya da kolanjio karsinom olabilir. Aynı şekilde başka organlarda gelişen kanserlerde sıklıkla karaciğere metastaz yani sıçrama yaparlar. Karaciğerde gelişen kanserlerin çoğu da aslında bu metastaz yolu ile oluşan kanserlerdir. Karaciğerin kendi hücrelerinden kaynaklanan kansere oranla 20 kat daha fazla sıklıkta görülür” dedi.
“İLERİ EVRELERDE GÖZ AKINDA SARARMA GÖRÜLEBİLİR”
Karaciğerde gelişen metastazların başlangıçta hiçbir bulgu vermediğine işaret eden Prof. Dr. Yaprak, ilerleyen dönemlerde görülen belirtilere ilişkin şu bilgileri verdi: “Hastalar zaten başka organ kanseri tanısı ve onkoloji kontrolünde olduğu için, rutin takip tetkiklerinde saptanırlar. Bu hastalara zaten belirli aralıklar ile karaciğer fonksiyonunu gösteren kan tahlilleri ve kanda kanser belirteci olan tahliller yapılır. Bunların yanı sıra ultrasonografi, MR, BT ya da PET tomografi gibi taramalar yapılır. Onkoloji kontrollerinin ve bu taramaların yapılması metastazların erken saptanmasında hayati önem taşır. Bulgu vermeye başlaması büyüyüp karaciğerde şişmeye, kan akımında ve safra akışında baskıya yol açması ile ortaya çıkar. Karaciğer metastazları büyüdüğünde iştah kaybı, kilo kaybı, şişkinlik, hazımsızlık, karında dolgunluk hissi, ağrı, bulantı ve geç evrelerde sarılık, göz aklarında sararma, idrarda koyu renk, karında su toplanması gibi belirtiler görülebilir.”
“YILLAR SONRA BİLE SIÇRAYABİLİR”
Prof. Dr. Yaprak, başka organlardaki asıl kanserin tedavisinden yıllar sonra bile karaciğer metastazı gelişebileceğini belirterek sözlerine şöyle devam etti: “Karaciğere kolon, pankreas, mide gibi organlardan olan metastazlar tüm metastazların yüzde 50’sini oluşturur. Kalan yüzde 50’ye ise meme, akciğer, yumurtalık, rahim, cilt gibi organ kanserlerinden sıçrayan metastazlar sebebiyet verir. Genel dolaşıma kan ve lenf yoluyla karışan kanser hücreleri karaciğere uğrayıp tutunduklarında öncelikle mikrometastaz ismindeki çok küçük metastazları oluşturur. Bu metastazlar zamanla büyümek için kendine beslenme ve oksijen ihtiyacını karşılayacak yeni kılcal damarlar geliştirir. Bu şekilde kanlanmasını oluşturan kanser hücreleri kontrolsüz büyümeye başlar. Böbrek, böbrek üstü bezi, safra yolları gibi komşu organların kanserleri ise karaciğere sirayet eder.”
“YENİ NESİL KEMOTERAPİ İLAÇLARI BAŞARILI”
Son yıllarda kanserle mücadelede umut vadeden pek çok yöntemin uygulanmaya başladığını söyleyen Prof. Dr. Yaprak, şu bilgileri paylaştı: “Karaciğer metastazı gelişen hastalarda tedavi birçok faktör değerlendirilerek yapılır. Hangi organdan sıçradığına, karaciğer metastazı olduğuna, karaciğerin hangi bölgesinde yayıldığına, akciğer, kemik, beyin gibi diğer organlarda da eş zamanlı metastaz olup olmadığına, hastanın yaşına ve genel fiziksel performansına göre tedavi değişir. Karaciğer metastazlarında tedavi seçenekleri arasında cerrahi, girişimsel radyoloji, kemoterapi ve immünoterapi gibi tedaviler vardır. Bu yüzden tedavi bu konuda deneyimli karaciğer cerrahları, girişimsel radyoloji uzmanları ve onkologların içinde bulunduğu bir ekip tarafından yönetilmelidir.
Eskiden çok büyük boyutta ya da sayıda kansere sahip ve ameliyat edilemeyen birçok hastayı bile 2 aşamalı cerrahi olarak özetleyebileceğimiz özel bir yöntem sayesinde ameliyat edilebilir hale getirdik. Bunun yanında girişimsel radyoloji tarafından kanserli bölgeye anjiyo ile damardan kemoterapi verilmesi ve kanserin kanlanmasının engellenmesi olan ‘kemoembolizasyon’ veya nükleer kürecikler verilmesi olan ‘radyoembolizasyon’ tedavilerinin uygulanması veya dışarıdan iğne ile yakma tedavisi olan ‘mikrodalga ablasyon’, cerrahi uygulanamayacak hastalarda çok başarılı sonuçlar veriyor. Bazı hastalarda ise girişimsel radyoloji ile beraber ameliyata girip cerrahi ile ablasyonu kombine uygulamaktayız. Onkoloji yönünden ise yeni nesil kemoterapi ilaçları eskiye göre son derece daha iyi sonuçlar sergiliyor.”