Özdoğan, Covid-19 sürecinde kanser hastalarının diğer bireylere göre daha fazla kaygılı olduklarını belirterek, sanatla ilgilenmelerini önerdi.
Antalya’da bir özel hastanenin Onkoloji Merkezi Başkanı Prof. Dr. Mustafa Özdoğan, tüm dünyada etkisini sürdüren Covid-19 sürecinde kanser hastalarının diğer bireylere göre daha fazla kaygı ve stres yüklendiğini belirterek, sanatla ilgilenmenin bu yükü azaltacağını belirtti.
Prof. Dr. Mustafa Özdoğan, Covid-19 olarak adlandırılan yeni tip koronavirüse bağlı gelişen enfeksiyon hastalığının, dünyanın yeni belirsizliklerle karşı karşıya kalmasına neden olduğunu belirterek, bu bilinmeyenlerin doğal olarak panik yarattığını söyledi. Kaygı ve korkunun insani duygular olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Özdoğan, “Hepimiz salgın sebebiyle az ya da çok tedirgin olmuş durumdayız. Kanser hastaları gibi kritik hastalıkları olanların bu süreçte daha tedirgin olduklarını görebiliyoruz. Ancak bu uzun süreli durumu yönetmek yine bizim elimizde” dedi. Durumu iyi şekilde analiz etmek, algılamak ve onunla yaşamayı öğrenmek gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Özdoğan, “Kaygıyı azaltacak çok sayıda etkili yöntem var. Sanatsal uğraşlar gibi” dedi.
Stres hormonu olarak da adlandırılan kortizol hormonunun, böbreklerin üstünde yer alan böbreküstü bezlerinde üretildiğini kaydeden Prof. Dr. Özdoğan, kortizol hormonunun seviyesinin yükselerek stres yanıtı oluştuğunu belirtti. Prof. Dr. Özdoğan, “Bir başka deyişle kişide kortizol seviyesi ne kadar yüksekse o kişi o kadar stresli demektir” dedi.
‘SANATLA UĞRAŞMAK STRESİ AZALTIYOR’
Dünyada yapılan çalışmaların, sanatla ilgilenmenin stresi azaltan potansiyel etkisi olduğunu gösterdiğini kaydeden Prof. Dr. Özdoğan, “2010 yılında Heather L. Stuckey ve Jeremy Nobel’in yaptığı ‘The Connection Between Art, Healing, and Public Health’ isimli çalışma, resim yapmak, yazı yazmak veya müzikle uğraşmak gibi yaratıcı nitelikteki uğraşların sıkıntı ve stresi azalttığını, kişinin ruh halini olumlu yönde etkilediğini göstermiştir. Çalışmada sanatla ilgilenen katılımcıların yüzde 75’inde kortizol seviyesinin azaldığı görülmüştür” diye konuştu.
2016 yılında ise Girija Kaimal, Kendra Ray ve Juan Muniz’in yaptığı ‘Reduction of Cortisol Levels and Participants’ Responses Following Art Making’ isimli çalışmanın, 18-59 yaşları arası 39 yetişkinle yapıldığını anlatan Prof. Dr. Özdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu çalışmalarda da katılımcılar 45 dakika süreyle yeteneklerine uygun bir sanat dalıyla uğraşmıştır. Seramik, resim gibi çeşitli öneriler sunulan katılımcılardan yaratıcılıklarını kullanmaları istenmiştir. Sanat çalışması öncesi ve sonrasında kortizol seviyelerini ölçmek için katılımcılardan tükürük örneği alınmıştır. Araştırmacılar stresi azalan katılımcıların yüzde 75’inde kortizol seviyesinin azaldığını tespit etmiştir. Sanat çalışması sonrası da katılımcılarda aynı bulguların kaldığı gözlenmiştir.”
Gün içinde kişideki kortizol seviyesinin farklılık gösterdiğini ifade eden Prof. Dr. Özdoğan, “Sabahları güne başlamamızda bize enerji vermesi için kortizol seviyeleri en yüksek seviyededir. Sanat çalışması yapan katılımcılarda da kortizol seviyesinin canlandığı ve harekete geçtiği düşünülmektedir” şeklinde konuştu.
Yapılan çalışmada daha ileri yaştaki yetişkinlere nazaran genç yetişkinlerde sanat çalışması sırasında kortizol seviyesinin daha belirgin azaldığını belirten Prof. Dr. Özdoğan, “Bu bulgunun bir açıklaması ise hayat tecrübesi olan ileri yaştaki yetişkinler stresle baş etmek için daha iyi yollar bulurken, genç yetişkinlerin gün içinde karşılaşılan zorluklarla baş etmek ve stresi yönetmek için halen yollar aradığını gösteriyor olduğu yönündedir. Sonuçta yapılan çalışmada elde edilen bulgular, sanatla uğraşmanın stresi azaltmada etkin bir yol olduğunu göstermiştir. Uzmanlar, yaratıcı uğraşların psikolojik olarak ruh sağlığına nasıl iyi gelebildiğini ölçmek için daha fazla çalışma yapmayı planlamaktadır” ifadelerini kullandı.