Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Anayasal güvence altında kamu görevlilerini tehdit etmek ve gücünü milli iradeden alan iktidara direnmeye çağırmak faşist ve darbeci zihniyetin yansımasından başka bir şey değildir” dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Sayıştay’ın ‘160’ıncı Yıl Dönümü Kuruluş Yıl Dönümü Programı’nda konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Osmanlı Devletinin kamu reform çalışmalarının bir ürünü olarak faaliyete başlayan Sayıştay’ın devlet fonksiyonları içinde önemli bir yere yerleştirildiğini söyledi.
Erdoğan, mali istikrara katkı vermek üzere gelirlerin ve giderlerin kontrol altında tutulması gayesiyle faaliyet gösteren Sayıştay’ın her dönemde önemini koruyarak bu günlere geldiğini belirtti. Erdoğan, TBMM adına görev yapan Sayıştay’ın tüm mensuplarının üstlendikleri sorumlulukları yerine getirmenin gayreti içinde olduklarından şüphe duymadığına dikkat çekerek şöyle dedi:
“Sayıştay’ın denetim alanına giren devlet bütçesi, 85 milyonun tamamının rızkından keserek kamuya aktardığı kaynaklardan oluşuyor. Dolayısıyla Sayıştay her bir vatandaşımızın hakkını, hukukunu, özellikle gözeten bir faaliyet yürütmeye çalışıyor. Binlerce yıllık devlet geleneğimizin denetim boyutunun temsilcisi olan bu kurumumuz, hukuk devletinin temel taşlarından biridir. Denetimin özünü oluşturan şeffaflık ve hesap verebilirlik, modern demokratik devlet sisteminin en önemli vasıfları olarak tüm dünyada kabul görmektedir.
Bizde yönetim anlayışımızın özünü oluşturan ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ ilkesini hayata geçirirken bu anlayışı geliştirecek reformlara ağırlık verdik. Bu çerçevede Sayıştay’ımız sahip olduğu birikim, kendine verilen yetkiler ve üstlendiği misyon ile kamu yönetim sistemimizde gerçekten de kilit bir role sahiptir. Sayıştay hiçbir kamu kurumunun rakibi veya ikamesi değil, denetlediği her kamu kurumunun faaliyetlerini hukuka uygun yürütmesine rehberlik eden bir yardımcısıdır. Burası, kendisi doğrudan hesap soran değil hesap sorulmadan önceki hazırlıkları yapan çalışmaları yürüten malzemeleri hazırlayan bir kurumdur.”
‘DENETİMDEN KAÇMADIĞIMIZIN ÖRNEĞİ YAPTIĞIMIZ DEĞİŞİKLİKLERDİR’
Erdoğan, Anayasa’ya göre yargı yetkisiyle donatılmış yüksek denetim organı olan Sayıştay’ı, 2006-2010 yıllarında çıkardıkları kanunlarla daha da güçlendirdiklerini ifade ederek, “Sivil, asker tüm kamu kurumlarını, kamu iktisadi teşekkülleri, belediye şirketleri dahil kamu kaynağı kullanan her kurumu Sayıştay denetimi kapsamına alarak, hukuk devleti ilkesine olan bağlılığımızı ispatladık. Böylece milletimizin kamu kaynaklarının nasıl harcandığını en doğru, güvenilir ve sistematik şekilde takip edebilmesini temin ettik.
Kamu yönetimine ilişkin diğer reformlarımızın hemen tamamında Sayıştay’ın denetim alanını genişleten bir yaklaşımı benimsedik. Sayıştay mensuplarının özlük haklarında gerçekleştirdiğimiz iyileştirmelerle sizlerin çalışma şartlarını da düzelttik. Mesleki güvencelerinizi tahkim etmek suretiyle denetim faaliyetlerini her türlü etki ve baskıdan uzak bir şekilde yapabilmenizi sağladık. Bizim denetimden asla kaçmadığımızın, korkmadığımızın, çekinmediğimizin en somut örneği Sayıştay Kanunu’nda ve Sayıştay mensuplarının özlük haklarında yaptığımız tüm bu değişikliklerdir” diye konuştu.
Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükumet Sistemine geçtikten sonra da Sayıştay’ın denetim alanını genişletmeyi, imkanlarını artırmayı sürdürdüklerini kaydetti. Erdoğan, “Ülkemizin ve kamu yönetiminin ortaya çıkan talepleri çerçevesinde gerekli yasal düzenlemeleri yapmaya devam edeceğiz. Amacımız Türkiye’nin demokratik hukuk devleti vasfıyla 2023 hedeflerine ulaşmasını, 2053 vizyonunu hayata geçirmesini temin etmektir. İnşallah önümüzdeki dönemde bu doğrultuda hep birlikte çok daha etkin ve yaygın çalışmalar gerçekleştireceğiz” dedi.
‘DENETİMİNİ AÇIK ARAMA OLARAK YAPMAMASI GEREKİYOR’
Erdoğan, Cumhuriyet’in ilanının 99’uncu yılı, Sayıştay’ın 160’ıncı kuruluş yıl dönümü olduğunu hatırlatarak “Akıl ve vicdan sahibi hiç kimsenin inkar edemeyeceğine inandığım bir gerçek var. Bu gerçek de Türkiye’nin demokrasi ve kalkınma sürecinde geçtiğimiz 20 yılda bir asırlık yol kat ettiğidir. Dünyanın pek çok yerinde bize bu kadar kısa sürede bu kadar devasa atılımları nasıl gerçekleştirdiğimizi soruyorlar, hatta sormakla kalmayıp heyetler göndererek bizzat kurumlar nezdinde incelemeler yaptırıyorlar.
Biz yürütme tarafından meseleye ülkemize ve milletimize en kısa sürede mümkün olan en çok eserin ve hizmetin kazandırılması penceresinden bakıyoruz. Denetim ve yargı organları ise bu meseleyi elbette sürecin hukuka uygunluğu yönünden değerlendirecektir. Önemli olan bu iki yaklaşımı, ülkenin ve milletin çıkarlarını en üst düzeyde tutacak bir yerde buluşturmaktır.
Bunun için Sayıştay’ın icracı kurumlardaki denetimini sadece açık arama veya ceza penceresinden bakarak, yapmaması gerektiğini düşünüyorum. Doğru olan yaklaşımın icracı kurumların iş ve işlemlerinin hukuka uygunluğunu kolaylaştırıcı, yardım edici, yol gösterici bir anlayışla denetim faaliyetlerinin yürütülmesi olduğuna inanıyorum” dedi.
‘DARBECİ ZİHNİYETİN YANSIMASIDIR’
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hukukun değil de başka güçlerin işaretine göre çalışan her kurumun eninde sonunda ‘vesayet’ damgası yemeye mecbur olduğunu vurgulayarak, “Biz birilerinin sürekli yaptığı gibi hakim savcısından polisine, üst düzey bürokratından memuruna kadar tüm kamu görevlilerini tehdit ederek kendi siyasetçimize alan açmaya asla çalışmadık, çalışmayız.
Biz sorumluluklarımızı yerine getirirken devlet geleneğimizin adabına, ahlakına, usulüne aykırı bir söz söylememeye, bir tutum sergilememeye azami dikkat gösteriyoruz. Anayasal güvence altında kamu görevlilerini tehdit etmek ve gücünü milli iradeden alan iktidara direnmeye çağırmak faşist ve darbeci zihniyetin yansımasından başka bir şey değildir.
Kamu hizmetlerinin, yatırımların, üretimlerin, istihdamın tıkanmasından kimin fayda göreceğini düşündüğümüzde izlenen taktiğin gerisindeki sinsi amaç kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Yalan ve yanlış bilgilerle kamuoyunun meşgul edilmesinden daha tehlikelisi eksik ve çarpıtılmış bilgilerle bu işin yapılmasıdır. Türkiye’nin yıkıcı değil yapıcı çalışmalara, yaklaşımlara ve küresel analizlere ihtiyacı vardır” değerlendirmesinde bulundu.