Kadının adı sabır… Atalarımız ” Kız beşikte, çeyiz sandıkta.” demiş. Eskiler bilir. Kız çocuğunun eline erkenden kasnağı, ipi, tığı verirlerdi.
Çünkü çeyiz önemli. El alem ne der sonra. Baba evinden çeyizsiz çıktı demezler mi? Derler tabiki derler. Sabırla işler kasnağını geleceğin küçük kadını.
Evlenir. Hemde çocuk diyebileceğimiz yaşlarda. Anne babasından kopup geldiği yeni evinde sevgi ve şefkat görmeyi bekler. Sabırla. Erkeğe; karının her dediğini yapma, otorite sensin. Sonra şımarır, seni dinlemez öğretilmiştir. Yıllarca bekler kadın bir güzel kelime duymak için hayat arkadaşından. Öyle şimdiki gibi aşkımlar, canımlar, cicimler havada uçuşmuyordur o zamanlar. Kadın yine sabreder.
Gebeyken yavrusunu bekler. Kız çocuğu olmuşsa toplum baskısından kurtulmak için erkek doğurmayı bekler. Bebeğini büyütürken uykusuz gecelerde yavrusunun başında bekler. Erken evlenmiştir. En iyi ihtimalle kocası da ondan bir kaç yaş büyüktür.
Askere gidince dönmesini bekler. Bayram gelsin de bir kat yeni kıyafetle bir çift yeni ayakkabı giyeyim diye bekler. Bayramdan bayrama alınır yeni esbap. Sofrayı kurar. Ev halkı yesin sıra ona gelsin diye bekler. Kocası harama baktıysa bilmez öyle boşanma mahkeme, hakim, hak, hukuk. Doğru yolu bulsun. Yuvası yıkılmasın diye bekler.
Kadın fedakardır. Bütün bu bekleyişleri normal karşılar. Sanki doğuştan bunlar misyon olarak yüklenmiştir kadına. Onun üzerine vazifeymiş gibi görür. Çünkü annesinden böyle görmüştür. Annesi de kendi annesinden böyle görmüştür.
En sonunda elden ayaktan düşmeden, çoluğuna çocuğuna yük olmadan bu yalan dünyadan göçmek bekler. O belki dokuz nüfusa bakmıştır yıllar boyu ama kimse ona baksın istemez. Üç gün yatak dördüncü gün toprak diye dua eder.
İşte Anadolu’daki çoğu kadın böyle büyüyüp böyle yaşamıştır. 21. yüzyıldayız kaldı mı artık bunlar demeyin. Anadolu’da hala var böyle hayatlar. Çocuk yaşta gelin olmuş küçük anneler hala var. Sabretmeyi kendine kabullendirmiş aksini ayıp sayan kadınlar hala var. İşte bu yüzden kadının adı sabır.