Yaşadığımız asrın en büyük sorunu şüphesiz kadın ve şiddettir. Kadına uygulanan şiddet artık toplumun hastalığı, kanayan bir yarası haline geldi. Dayanılmaz bir hal aldı.
Sevginin büyüleyici ve kuşatıcı etkisi kadın ve erkek arasında azaldı. İlgi alakanın yerini nefret ve kin doldurdu. Her yaştan kadın şiddete maruz kalıyor. Kadın erkek arasındaki tartışmaların sonu şiddete çıkıyor. Bir anlaşmazlık ve iletişimsizlik aldı başını gidiyor. İletişim kurulamayan her ev ve sokakta, kadına şiddet uygulanıyor. Annemiz ve kız kardeşimiz şiddete maruz kalanlar, başka kimse değil. Şiddet genelde tek yönlü oluyor. Erkek, kadına uyguluyor. Niye çünkü fizyolojik olarak güçlü olduğu için.
Kendisini anlatamayan erkeğin en büyük savunma mekanizması şiddet oluyor. Kendi doğrusunu kabul ettirmek için şiddet en büyük araç ona göre. Kadının zekasına karşı erkeğin gücü. Ataerkil aile sistemini örnek vereceksiniz buna, ama öyle değil. Bu başka bir şey. Orta Asya Türk devletlerini ve bizden bin yıl önce yaşamış toplumları örnek gösterebiliriz. Tarihi kaynaklarda kadınların böyle bir değersizleştirilmeye maruz kaldığı görülmüyor. Erkek savaşta iken kadın obasını korumuştur. Savaşçıdır. Ekmek bıçağını kılıç gibi kullanır. Tarihsel süreçte de hep böyle olmuştur ve böyle olacaktır. Tarih; Tomris Hatun gibi bir lider, Nene hatun, Kara Fatma, Şerife Bacı ve daha nice kahraman kadınlar yetiştirmiştir.
Kadının hayatımız için rolü ve önemi çok büyüktür. Kadın hayatın dengesidir. Kadın ve erkeğin her bakımdan eşit olduğu gerçeği unutuldu. Unutulmadı unutturuldu daha doğrusu. Kadına belli roller biçildi ve o rollerin içerisine hapsedildi. Günümüzde Mobbing uygulandı, yetmedi cam tavan engeli uygulandı. Baskı ve korkuyla geri planda bırakıldı. Tacize maruz kaldı ve kalıyor. Böylece Uğruna şiirler yazılan, dağlar delinen, çöller aşılan ve savaşlar çıkarılan kadın, şimdilerde çok değersiz bir konumuna düşürüldü. Bunu da başka bir canlı yapmıyor. Birlikte yaşadığı ve yetiştirdiği insanoğlu yapıyor. “Kadın insandır, erkek ise insanoğludur” Tarifi olmayan bir acı ve utançla karşı karşıyayız yani.
Öyle ki kadına yönelik şiddet önlenmeye çalışıldıkça iyice artış gösterdi. Önü alınamazsa bu utancın sonu nereye varacak bilemiyoruz. Önlem almaya çalışıyoruz daha doğrusu devlet ve sivil toplum kuruluşları bu konuda çalışmalar yapıyorlar ama yeterli olmuyor. Adli bakımdan da ağır cezalar veriliyor. Verilmesi de gerekiyor. Sistemler dahi oluşturuldu. Lakin yine de beklenilen sonuca ulaşılamadı, Ulaşılamaz da. Çünkü bütün sorumluluğu yöneticilere bırakmış konumdayız. Toplumun her ferdine bu konuda bir görev düşüyor. Öncelikle bu konuda toplumsal bir sözleşme yapılmalı. Aileler özellikle bu dram konusunda önemli görevler üstlenmeli.
Bu durumu şöyle izah edebiliriz. Anne ve babalar çocuklarına aile terbiyesi konusunda daha çok hassas davranmalıdır. Her konuda olduğu gibi “kadın” konusunda da çocuklarına eğitim vermelidirler. Özellikle bu konuda biraz daha aile terbiyesi verilmesi gerekir. Ağaç yaşken eğilir atasözüne gönderme yapmak istiyorum. Keza toplumlar jenerasyon sistemiyle varlıklarını sürdürür. Yani bugünün çocukları yarının yetişkinleri oluyor ve toplumda söz sahibi oluyorlar. Bugün yerinde ve zamanında verilmeyen eğitimler yarın toplumda derin yaralar açabiliyor.
Burada televizyonla başlayıp sosyal medya ile süregelen bir ‘şiddet ekim zinciri’ var. Bu nedir diye soracak olursak? Kadınlar bir dönem televizyonlarda nasıl ele alındı. 1980 ve sonrası program ve film yapımlarını izlemenizi tavsiye ediyorum. Bu dönemlerde kadınlar, bedenleriyle daha çok öne çıkarıldı. Ardından yazılan senaryolarda her zaman şiddet gördü ve aşağılandılar. Bilgisiz olarak yaftalandılar. Her daim ikinci planda tutuldular. Günümüze kadar böyle devam etti.
Şimdi televizyonun yerini sosyal mecralar aldı. Kadın üzerinden reklam ve prim kazanma yolunu seçen bu sosyal ağlar kadına karşı bir negatif veri işliyorlar. Bilinçaltımıza hep kadının olmuşuz lanse ediyor. Kadın kısacası değersizleştirilip metalaştırıldı. Kadın değersiz bir varlık olarak sunuluyor. Önce bu vahim enformasyonu değiştirmeliyiz. Ailemizden başlayarak kadını çocuklarımıza anlatmalıyız. En azından gelecek nesiller bu vahim duruma maruz kalmamalı. Kadın nedir? Kadına karşı nasıl davranılmalı ve kadının önemine dair ailede uzunca bir eğitim verilmeli. Okullarda buna dahil edilmelidir. Maalesef bu konuda okullarımızda gerek bir çalışma yok. Aile ve toplum ilişkileri konulu ders olmalı. Bu eğitimler aile ile başlayıp okul ile devam etmeli. Böylece gelecek nesilleri kurtarma şansımız olabilir.
Bulunduğumuz dönemde ise kadın haklarına yönelik sürekli olarak bilinçlendirme odaklı seminerler, programlar ve filmler ele alınmalı. Yani kadınların ekran karşısındaki konumları değiştirilmelidir. Şiddet görmeyen, öldürülmeyen, taciz edilmeyen bir senaryo ile sunulmalıdır. Kanaat önderleri, yazarlar kadınlar için daha çok çalışmalar ve eserler ortaya koymalıdır. Toplumdaki her bireye bu bilinçlendirme indirgenmelidir. Kadın erkek arasındaki iletişim çok yönlü bir şekilde ortaya konulmalı. İletişim sorunu çözülürse aslında şiddet olgusu ortadan kalkacaktır.
25 Kasım Kadına yönelik şiddete karşı etkinlikleri gibi organizasyonlar sürekli olarak faal olmalıdır. Bir gün değil 365 gün faaliyetler yürütülmelidir. Ön yargılar yıkılmalıdır. Kadın en iyisini yapar, her şeyin üstesinden gelir düşüncesini toplumun her kesiminde kabul görmelidir. Maddi ve manevi yönden kadınlar için bir diriliş yaşanmalıdır. Sosyolojik ve Psikolojik olarak kadına bakışımızı sanat ve edebiyatla desteklemeliyiz. Çöküşün nedeni bu hasletlerden uzak olmamızdır. Her alanda kadınlara öncelikler tanınmalıdır. Kadın ve erkek hayatın her alanında ayrılmaz bir parçadır. Hayatımızın parçası ve anlamı olan kadınlarımıza şiddetten, tacizden, baskıdan uzak bir hayat sunmak erkeklerin hayati görevidir.
Üstat Cemal Süreyya’nın da ifade ettiği gibi;
Bir kadını ortadan ikiye böl…
Yarısı annedir,
Yarısı çocuk,
Yarısı sevgili
Yarısı aşk…
Bu dizelerin idrakinde olmak gerek. Sevilmek ve anlaşılmak için yaratılan kadınların hayatını kimsenin mahvetmeye hakkı yoktur. Güzel bir gelecek için kadınların mutlu olduğu bir hayat yaratmak temennisi ve umuduyla… Kalın sağlıcakla…