Hayat bir erkek ve kadın döngüsünden oluşmuştur. Birbirini tamamlasın destek olsun hayata güvenle baksın diye kadın ve erkek ilk insandan günümüze kadar gelmiştir.
Kız çocukları babasına hayran olur erkek çocukları annesine kız kardeşler ağabey ister erkek çocuklar abla aslında sistem her şey yerli yerinde dururken değişen hayat kadını öyle bir yere çekmiştir ki kadın cinayetlerini artık bir konu olarak işleyebiliyoruz.
Kadın çoğu zaman itilip kakılan berdel olan, sorulmayan, saçı uzun aklı kısa, çoğu yerde evlattan bile sayılmayan, erkek adamın erkek oğlu olan bir toplumun değerini bulamadığı bir yere oturmuştur. Namus denilince kadın sorgulanır, kadın suçlanır, tecavüze uğradığında namusu temizlenmesi gereken kadındır. Suçlu olanın adı bellidir zaten kadın. Kanunlarla korunduğu halde eşi tarafından çocukları önünde öldürülende kadındır.
Belli dönemde kadın cinsel obje olarak kullanılmıştır açıklık kadına bir etiket olarak yapıştırılmış reklamlar dergiler belki de filmler de kadının cinselliği ön planda tutulmuştur. Kendi ayakları üzerinde durabilen güçlü kadınlar çoğu zaman yadırganmıştır.
Eğitim ailede başlar bir kızın değeri ailesinde oluşur. Anne ve baba bir kız çocuğuna çeyiz değil gelecek inşa etmelidir. Ülkemizde son dönemde sevgilisinden, eşinden şiddet gören kadınların sayısın da büyük bir yükseliş mevcuttur.
“Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu (KCDP) verilerine göre 2008’de 80, 2009’da 109, 2010’da 180, 2011’de 121, 2012’de 210, 2013’te 237, 2014’te 294, 2015’te 303, 2016’da 328, 2017’de 409, 2018’de 440, 2019’da 474 olmak üzere 2008-2019 yılları arasında toplam 3.185 kadın öldürülmüştür.”
İslam dininde kadın ve erkek yaratılış bakımından birbirinden farklı değildir. Bu sebeple ayetler “Ey insanlar” ya da “Ey iman edenler” şeklinde bir hitapla başlar. Bu ifadeler, hem kadınları hem de erkekleri kapsar. Kur’an’ın temel amacı da budur. Bu anlayışta cinsiyet, dil, ırk fark etmeksizin insanların hepsi eşittir ve direkt ilahî vahyin muhatabıdır. Kur’an’ın ortaya koyduğu bu yaklaşım, içerisinde çok ciddi bir sınıf ayrımı barındıran ve kadının değersiz görüldüğü cahiliye toplumu için dönüm noktası olmuştur. Örneğin Kur’an-ı Kerim kız çocuklarını diri diri toprağa gömen Arap toplumuna şu şekilde cevap vermektedir: Onlardan birine bir kız müjdelendiğinde, öfkelenerek yüzü mosmor kesilir. Aklınca verilen müjdenin kötülüğünden dolayı halktan gizlenir. Böyle bir alçaltıcı duruma rağmen onu yanında mı tutsun yoksa toprağa mı gömsün! Görün işte, ne kötü yargıda bulunuyorlar.
“Ayrıca, Hz. Peygamber’in (s.a.s) kızlarına muamelesi, onlara karşı sıcak, sevecen ve saygılı davranması, hiç şüphesiz kız çocukların istenmediği bir düzende yeni bir çığır açmıştır. Yine Hz. Peygamber’in (s.a.s) oğullarının vefat etmesi ve geriye yalnızca kızlarının kalması, soyun erkekten devam ettiği cahiliye zihniyetini değiştirmiştir. Onlar, bu sebepten ötürü Hz. Peygamber’e (s.a.s) “soyu kesik” dediklerinde Allah Teâlâ (c.c) Kevser suresini indirerek bu zihniyetin yanlış olduğunu bildirmiş ve onların bu davranışını kınamıştır”
8 Mart aslında çalışan emekçi kadınların günüdür. Kadına verilecek değere bu günde vurgu yapılır. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nün tarihi, 1800’lü yıllarda tekstil fabrikasında çıkan bir yangına dayanıyor. Bir tekstil fabrikasında başlattıkları grevde çıkan yangında 129 kadın can verdi. Bu feci olayın tarihi 8 Mart 1857’ydi. 40 bin kadın işçi, ABD’nin New York kentinde, bir dokuma fabrikasında greve başladı. Değerin sevginin adaletin eşit dağıtıldığı kadınların gözyaşı dökmediği bir dünya istiyorum.