Japon “Wabi Sabi” felsefesi en geniş anlamıyla kusurların ve yaşamın geçiciliğinin en baştan kabullenilmesi ve hatta yer yer bunun edebiyat ve sanatla övülmesi sürecidir.
Sözlük anlamıyla “Wabi” yalnızlaşma, toplumdan soyutlanma anlamı taşırken “Sabi” zayıf ve solmuş anlamlarına gelmektedir. Japon estetik anlayışının temel felsefesini oluşturan bu anlayış, kökenleri itibariyle Budist öğretilerine dayanmaktadır. Budizm’de varoluşun üç işareti olan “Sanbòin” yaşamdaki acıları ve yaşamın geçici olduğunu bize anlatır.
Onda mükemmeliyetçilik yerine pürüzlülük, sadelik ve alçakgönüllülük teması vurgulanır daha çok. Samimidir. Yaşamın tam da içinde bizimle birlikte nefes alır. Geleneksel Japon kilimi olan “tatami” üzerine kurulan mütevazı bir yer sofrasına oturursunuz ilk olarak. Kaselerden bardaklara ve hatta sofradaki en ince detaylara kadar yerli yerine oturan hiçbir şey yokmuş gibi görünür ilk bakışta. Batıda gelişen mükemmeliyetçi anlayışın tam aksine bu dingin ve gelişigüzel ortam kendi içerisinde tutarlı bir samimiyet içerir. Yapay görgü kuralları yerine saygı kelimesinin öz manası temsil edilir burada.
Wabi Sabi daha samimi ve sade bir yaşamı öngörmesiyle “minimalizmin” de felsefik alt yapısını oluşturmaktadır. Onda şımarıkça yapılan harcamalara yer yoktur. İsraf kınanır. Kusurlu olan, hataları ile birlikte kabul edilip sevilir. Değişiklik öze doğru ise kabul görebilir bu felsefede. Bu bağlamda yeni çapkınlığına asla müsade edilmez. Yaşamlarımızda bizi sürekli bir doyumsuzluk haline sevk eden tüketim kültürünü de sınırlandırması bakımından pratikte nasıl uygulanacağından bahsedilmez genelde internet sitelerindeki yazılara baktıysanız. Tanımlamalar yapılır alalacele ve konu geçiştirilir. Oysa o yaşamın her alanında ve hatta en küçük detaylarında bile bizimle birliktedir. Gün gelir soframızdaki bir kasenin sırf eskidiği için atılmamasını ve onun bu yaşanmışlığının ona yepyeni bir değer kattığını bize hatırlatır.
Düşünün şimdi eşinize veya sevgilinize bir demet çiçek alacaksınız. Akşam iş çıkışı bir çiçekçiye uğradınız. Wabi Sabi anlayışına sahip biriyseniz orada parıldayıp duran, en kusursuz çiçeği almazsınız örneğin. Bu anlayış size dış görünüşün yanıltıcı olabileceğini fısıldar hemen. Siz de gidip dalları hırpalanmış fakat çektiği acıyı size gülümseyerek anlatabilen bir gül satın alıverirsiniz. Neden olmasın? Bitkinin başına gelenler onu daha çok bizden birisi yapmıştır artık. Acılar yaşamış, dalları hoyratça hırpalanmış ve bu yeni haliyle insani duygularımıza ortak olmuştur. İşte tam olarak bu değerdir onu diğerlerinden daha anlamlı kılan.
Wabi Sabi; Japon çiçek sanatı “ikebana”da etkisini gösterdiği gibi Japon edebiyatının bir çok önemli yazarının eserinde de işlenen bir tema olagelmiştir. Jun’ichiro Tanizaki’nin “Gölgeye övgü” adlı eseri üzerinden de konu ile ilgili ileri okumalar yapılabilir.
Günümüz Japonya’sında ise “Wabi Sabi” daha çok “doğal basitlik bilgeliği” olarak tanımlanmaktadır. Japon kültüründeki saygı ve hoşgörü felsefesinin; her bir insanı ve hatta tüm varlığı olduğu şekliyle kabul etmesi bakımından “Wabi Sabi” ye dayanmakta olduğu söylenebilir.
21.y.y. insanı “Wabi Sabi” anlayışında ifade edilmek istenen didaktik ögeyi yaşamına aktararak çağımızın en büyük hastalıklarından olan israfın da önüne geçebilecektir kanımca. Canlıların ve nesnelerin kıymetini bilen, doğaya saygılı dünya vatandaşları olabilmek belki de bütün mesele. Anlayabilene.. Sevgilerimle.